Gözlerimi açık bir şekilde onun kapalı olan gözlerine bakıyordum. Kendime gelince ellerimi boynuna dolayıp bende beceriksizce karşılık vermeye çalıştım.
Daha fazla dayanamamıştım. Ona karşı olan duygularıma karşı gelemezdim. Bu çok yanlıştı biliyordum ama bu sefer aklım yerine kalbimin sesini dinleyecektim. Sonu nasıl olurdu, bu hikaye nasıl biterdi hiçbir fikrim yoktu. İyi veya kötü, doğru veya yanlış hiçbir şey umurumda değildi. Bu sefer bir son yokmuş gibi yaşayacaktım bu anı. Hiç bitmeyecekmiş gibi. Kendimi o anın kollarına bıraktım. Düşünmeden, sorgulamadan, korkmadan. Evet belki kırılacaktım belki bana iyi gelmeyecekti. Ama ilk defa kendi bildiğimi okuyacaktım.
"Deryaaa!"
Zeynep'in sesini duymamla Berk'i kendimden uzaklaştırdım. Ne yapacağım, nasıl davranacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
"Benim gitmem lazım." dedim. Yüzüne bakmadan.
Yanından geçip gitmeye yeltendiğimde aniden kolumdan tutmasıyla ona döndüm.
"Bir saatin var. Bir saat sonra seni alırım." dedi. Yüzüme düşen bir tutam saçımı kulağımın arkasına sıkıştırırken.
"Olur." dedim çekingen bir tavırla.
Arkamı dönüp ilerledim. Tam kapıyı açacaktım ki tekrar konuşmaya başladı.
"Bu arada bu Yağız meselesini unuttum sanma." dedi.
Ona doğru dönmeden kendi kendime gülümsedim. Ve hiçbir şey demeden dairesinden çıktım.
Bizim daireye girdiğimde beni karşılayan Zeynep oldu. Zaman kaybetmeden konuşmaya başladı.
"Neredesin sen ?"dedi. Kollarını bağlamış benden hesap soruyordu.
Umursamaz bir tavırla cevap verdim.
"Berk hocanın yanındaydım." dedim yanına oturup etrafa bakınırken konuşmaya devam ettim.
"Yağız nerede?"
Zeynep bu soruyu yüzü asık bir şekilde yanıtladı.
"Sen geri dönmeyince gitti."
Başımı anladım anlamında yukarı aşağı salladım.
"Bende gideyim." dedi ayağa kalkarken.
"Yine gel." dedim onu kapıdan uğurlarken.
Kapıyı kapattığım gibi odama girdim ve dolabımı açtım. Ne giyeceğimi düşünmeye başladım ümitsizce. Nereye gideceğimizi bilmiyordum. Nasıl bir yere gideceğimizi bilsem ona göre giyinecektim.
Havalar artık soğumaya başlamıştı. Elime ilk aldığım mavi çizgili kazağım oldu. Aynaya bakarak kazağı üstüme tuttum. Olabilir diyerek yatağımın üstüne attıktan sonra elime bu sefer sarı bir bluz aldım ve aynı şekilde üstüme tuttum. Bundan olumsuz sonuç alıp dolaba geri bıraktım.
Öylece dolaba bakarken telefonumun çalmasıyla komodinin üzerinden telefonumu aldım. Arayan Gizemdi. Bekletmeden cevap verdim.
"Efendim Gizem." dedim bir yandan da dolabıma geri dönmüş karıştırmaya devam ediyordum.
'Derya ne yapıyorsun?'
"Hiç öyle oturuyorum sen." dedim bu seferde elime siyah eşofmanımı alırken.
'Bende aynı. Bir şeyler yapalım mı diye aradım.'
"Gizem ben kendimi pek iyi hissetmiyorum hastalanacağım sanki. Muratla görüşün." dedim elimdeki eşofmanı bırakırken.
'O konuyu hiç açma Derya. Zaten sinirim bozuk. Senden önce onu aradım, bildiğin beni başından savdı. Yine.' dedi. Derin bir nefes almıştı.
Sesi üzgün geliyordu. Onların aralarındaki sorunda buydu. Murat Gizemi pek önemsemiyordu. Bu da benim ondan nefret etmeme sebep oluyordu.
"Sana diyorum ayrıl şundan diye." dedim kızgın bir şekilde.
'Neyse ne. Boş ver şimdi yine sinirlenmeyeyim. Sonra yine konuşur. Sende kendine dikkat et." dedi.ve telefonu kapattık.
Sonunda ne giyeceğime kakar vermiştim. Elimde tuttuğum yeşil kazağı ve siyah pantolonu yatağımın üstüne bıraktım ve banyonun yolunu tuttum.
***
Duştan çıkınca telefonu elime alıp saate baktım. Saat 14.30'a geliyordu. Bir saati geçmişti. Bir saat sonra dememiş miydi? Ben mi yanlış duymuştum. Telefonumu yatağımın üstüne attım ve hazırlanmaya başladım.
Saçımı kurutup giyindikten sonra sade bir makyaj yapmaya başlamıştım ki kapı çaldı. Koşa koşa kapıya gittim ve delikten baktım. Oydu gelmişti. Bu gün olanlar gerçekti. Kalbim neredeyse duracaktı. Ona nasıl davranacağımı bilmiyordum. Biz sevgili miydik ki? Sevgililer nasıl davranırdı ki. Daha fazla bekletmeden kapıyı açtım.
"Bir dakika bekler misin?" dedim ve cevap vermesine fırsat vermeden kapıyı yüzüne kapattım.
Aceleyle yüzüme birkaç bir şey sürdüm ve bu sefer anahtarımı çantama attığımdan emin olarak kapıyı açtım.
"Hazırım." dedim ona gülümseyerek.
Apartmandan çıktığımızda Berkten bir iki adım arkadan ilerliyordum. O çoktan arabaya varmış benim kapımı açmış benim gelmemi bekliyordu. Hemen arabaya bindim ve emniyet kemerimi taktım. Berkte binmişti ve arabayı çalıştırırken konuşmaya başladı.
"Kusura bakma biraz geç kaldım." dedi yola bakarken.
"Önemli değil zaten daha hazırlanamamıştım bile." dedim. Sesimin heyecan dolu çıkmamasına özen göstererek.
"Nereye gidiyoruz?" diye devam ettim.
"Sürpriz. Gidince görürsün." dedi bana bakarak gülümsedi ve elimi tuttu.
"Öyle olsun bakalım." dedim bende onun elini sıkı sıkı tuttum sanki bir anda ortadan kaybolacakmış gibi hissediyordum.
İçimdeki artan mutlulukla beraber dudağımı ısırarak camdan yolun akışını izlemeye başladım.
Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARS (TAMAMLANDI)
RomanceDibine Kadar Aşk Serisi-1 *** ..."Neden?" diye sordum bakışlarımı dudaklarından tekrar gözlerine kaldırarak. O an biraz daha yaklaştı. Burnu neredeyse burnuma değiyordu. Bu yakınlık çok fazlaydı. Benimle böyle oynaması adil değildi. Geri gitmeye ça...