BÖLÜM 4

1K 39 0
                                    

Merhabalar Sevgili Okuyucularım;

Dördüncü bölüm gelddiiii...

Umarım beğenerek okursurunuz🎈💘

------------------------------

Bozuntuya vermemek için hemen kendimi toparlayıp Berk hocayı görmek için başımı biraz sağa eğdim.

"Hemen geliyorum hocam."

Bedenimde sağa doğru yönlendirdim ve Berk hocanın yanına gitmek için yol almaya başladım. Acaba dediklerimi duymuşmuydu. Çünkü onunla yalnız başıma kalmaya can atar gibi konuşmuştum. Yanına geldiğimde içeri ilk benim girmemi bekledi arkamdan o girip kapıyı kapattı.

"Kalmak istemediğini sanıyordum." Dediğinde cevap vermek için aniden arkamı döndüğümde neredeyse dibime kadar gelmişti.

"Kalmak istemiyorum zaten."

Hala geri çekilmemiş direkt olarak gözlerimin içine bakıyordu. Bende geri çekilmiyordum. Çünkü ondan utandığımı ve hoşlandığımı düşünmesini istemiyordum.

"O zaman Yelizle neden öyle konuştun. Burada benimle kalmasına neden izin vermedin?" Dediğinde hala göz gözeydik.

Gözleri tahmin ettiğim gibiydi. Elaydı. Hatta neredeyse yeşildi. Tam ağzımı açmış cevap verecektim ki telefonumun çalmasıyla ondan biraz uzaklaştım. Aslında telefonum çaldığı için gayet mutluydum çünkü az önceki durum tatlı bir işkence gibiydi. Bu durumun hoşuma gitmesine anlam verememiştim. Bana bakması, beni öpebilecek kadar yakın olması kalbimi hızlandırmıştı. Arka cebimden telefonu elime alıp baktığımda gördüğüm isimle şaşırdım.

Ayaz arıyordu. Ayaz benden 2 yaş küçüktü lise 3. sınıfa gidiyordu. Ve işi düşmediği sürecede beni aramazdı. Berk hocaya dönüp açmak için izin istedikten sonra telefonu açtım.

"Ne istiyosun Ayaz."

"Derya vallah bir an açmıyacaksın sandım."

Bunu demesinin sebebi normalde telefonunu açmamamdı. Dediğim gibi hep bişeyler istemek için arardı. Az öncede açmayı pek istemesemde şuan bu telefon çok iyi gelmişti. Ortamdaki gerginliği almıştı sanki.

"Anladım. Ne istiyosun."

"Sen annemden duyduğuma göre bu akşam biraz geç gelecekmişin. Eve gelirken cips çerez filan alsana."

Fazla uzatıp Berk hocanın gözüne daha fazla batmamak için tamam dedikten sonra telefonu kapattım.
Berk hoca yavaştan rafları temizlemeye başlamıştı. Bende yanına gidip onun gibi bir raf temizlemeye başladım. Bu odada ne kadar çok raf vardı. Daha önce hiç gelmemişti buraya. Bayağı kasvetli bir yerdi. Sadece bi tane küçücük bir penceresi vardı. Oda önünde başka bir bina olduğu için fazla güneş vermiyordu içeriye.
Elime temizlediğim raftaki son dosyayıda alıp incelemeye başladım. Her bir dosyayı elime aldığımda Berk hocaya gösterip lazımmı diye soruyordum değilse attıklarımızı toplandığımız poşete atıyordum.

Dosyayı açtığımda içindekilerin aslında bugün girmemiz gereken sınav olduğunu gördüğümde refleks olarak bir elimle ağzımı kapatmak için dosyadan çektim. Elimdeki dosya gürültülü bir şekilde yere düştü. Berk hoca benden önce yere eğilip dosyayı aldı ve o da incelemeye başladı.

"Bunuda atabilirsin Derya. Size yeni sınav hazırlıycam." Derken bana uzattığı dosyayı elime aldım ve yüzüm asık bir şekilde poşete attım.

Rahat iki saat geçmişti ve artık kalan dosyaları tarih sırasıyla yerleştiriyorduk.

"Derya kahve."

Arkamı döndüğümde Berk hocanın uzattığı kahveyi aldım. Ve yudumlamaya başladım.
Kahveleri içtikten sonra kaç saat daha uğraştık bilmiyordum. Ama berk hoca nın sesiyle kendime gelmiştim.

"Derya yeter bu kadar gerisini ben hallederim."

Saate baktığımda saat sekizi geçmişti. Çantamı aldım ve ayağa kalktım. Bu kadar erken bitmesini beklemiyordum. Aslında zaten bitmemiştide. Kapıya doğru yürümeye başladım.

"Ben bırakıcam seni evine Derya bekle."

"Gerek yok hocam ben kendim giderim."
Önündeki bilgisayarı kapattı, ceketini eline aldı ve kapıya doğru gelmeye başladı.

"İtiraz istemiyorum hem annene bütün öğrencilerimi teker teker evlerine bırakacağımı söylemiştim." Derken itiraz etmeme fırsat vermeden kapıyı açıp çıktı.

Bende itiraz etmeden peşinden gittim. Otoparka geldiğimizde elindeki anahtarla siyah önünde BMW sembolü olan arabanın kilidini açtı. Sadece öğretmen maaşıyla bunu alamazdı herhalde. Düşünürken ön koltuğa yerleştim.

Oldukça sesiz ve sakin geçen yolculuğun sonunda çarşıya gelmiştik. Evimiz neredeyse çarşının göbeğindeydi.

"Evet pinokyo tarif et bakalım burdan nereye dönücem." Dediğinde sensin pinokyo demek istemiştim küçük bir çocuk gibi. Ama sadece sağa diyebildim.

"ilk gördüğünüz sola girin." Diye tarif etmeye devam ettim. Sonunda evin önüne geldiğimizde berk hocaya iyi geceler dileyip tam arabadan inecekken konuşmaya başladı.

"Derya sizin bu 3. kattaki daire kiralık dimi."
Evet her katta iki daire karşılıklıydı. Ve üçüncü kattaki ikinci daire yani altı numaralı daire kiralıktı 5 numarada ise biz oturuyorduk.

"Evet hocam kiralık."

"Anladım. Sanada iyi geceler pinokyo." Dedi yüzüme bakarken ve çekici bir şekilde gülümserken. Onun yüzünün aksine benimkisi asık bir şekilde arabadan indim. Bir kaç adım atmıştım ki hatırladığım şeyle sağ elimi alnıma koyup bir of çekip arkamı döndüm.

Umarım beğenmişsinizdir.

MARS (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin