13. Aşk sakızı

7.9K 601 103
                                    

Medya: Hepsi - Aşk sakızı

Ertuğrul'un dersine girdiğimin üzerinden dört gün geçmişti. Ne mesaj atmış ne de karşısına çıkmıştım. Ben istemediğim sürece ise esmerimi zor görüyordum kampüste.

Zaten nasıl mümkün olabilirdi, kafelere gitmediğimiz sürece ikimizin fakültesi farklı yerlerdi.

Kısa süre geçmesine rağmen onu bu derece özlemem beni bir yandan sinir etmişti. Bir konunun beynimi bu derece meşgul etmesi beni rahatsız ediyordu. Bu ben değildim. Bir şeyi bu derece umursama seviyesine çıkaracak biri değildim.  Taktığım şeyler oluyordu ama bir süre sonra sıkılıp bırakırdım. Ya da biri ile samimi olmak istediğim   vakit karşı tarafımdan gelecek olumsuzlukla uzaklaşırdım. Şimdi ise uzaklaşmayı aklından dahi geçirmiyordum.  Ne demem gerektiğini bilmiyordum, sanırım boku yemiştim.

Dört gün onunla iletişime geçmeme sebebim utandığım için. Evet evet, utanma duygusunu keşfetmiştim. Nedense Ertuğrul benim lügatımda olmayan şeyleri yaşatacakmış gibi hissettiriyordu.  Her neyse,  son görüştüğümüzde yanından ayrıldığımda yaptığım hareket eve geldiğimde  beni rahatsız ermişti.

Bu karşılaştığım bir duyguydu işte. Ben aklıma gelen bir şeyi o an yapan biriydim, sonra ne olacak diye pek düşünmeyi sevmezdim. Şimdiyi yaşa mantığı ile devam ederdim. Ertuğrul ile iletişimde olduğum süreç içerisinde genelde hissettiğin bir duygu da rahatsız hissetme.

Uzak durmak istiyorum ama işte uzak durmak gibi bir işlevi sevgili canım beynim kabul etmek yerine tezat şeyler düşünüyordu.

Ofladım, onu özlemiştim. Yarın ilk işim fakültesine gidip görmek olacaktı. Şerefsizin, ses tonu da o kadar güzeldi ki, bağımlılık yapıyordu. Duymakta istiyordum. Hele ki o sinirle çattığı siyah kaşları...

Ulan oturduğum yerde esmere yükseldim. Elimi yüzüme kapatıp sıvazladım ve kendi kendime söyledim. "Sıçtın sen Batu, hem de büyük sıçtın."

Telefondan bildirim sesini duyduğumda elime aldım. Bildirim panelinde Ertuğrul'un kullanıcı ismini gördüm, gönderi atmıştı esmer şekerim. Canını sevdiğim görmediğimi hissetti her halde, özlemimi azaltayım diye atmış.

Al, kandır kendini böyle aptal sarışın. Adam elinde imkan olsa dünya üzerinden yok edecek, kalkıp bir de senin için fotoğraf atacak. He Batu he!

Bekletmeden açtım. Diğerlerine aksine siyah beyaz olmayan bir fotoğraf karşıladı beni. Kampüste arkadaşları ile çekildiği bir fotoğraf. Şafak denen kumral benim esmerimin sırtına atlamış genişçe sırıtmış, elini havaya kaldırarak zafer işareti yapmıştı. Adı sanırım Özgür olan kahverengi kıvırcık saçlı da  çekilmeye son saniye kala kareye dahil olmuş gibi yanlarına eğilmiş, tek ayağa havadaydı. Üçünün yüzünde büyükçe gülümseme varken fotoğrafı gören kişinin gülümsemesi kaçınılmazdı.

Esmerime odaklandım. Şafak'ın bacaklarını turmuş hafif uzun vücudu öne eğilmiş haldeydi. Yine siyahlara bürünen bir yârim vardı karede. İç çektim ve titreyerek dışarıya geri verdim nefesimi.

Biri ilk defa bana çok uzak geliyordu. Resmen çocuklar gibi yere oturup onu istiyorum diye ağlamak istiyordum.

Gönderisine kalp atıp ekran görüntüsü aldım.  Bu bende alışkanlık olmuştu.  Attığı hikayeleri, paylaştığı gönderileri ya uzaktan izlediğimde fotoğrafını çekiyor, istemsizce kaydediyordum her şeyi. Galerim şimdiden onunla dolmuştu.

Ana sayfayı kaydırıp mesaj bölümüne geldim ve Ertuğrul'un kullanıcı ismine tıkladım.  Konuşmak istiyordum fakat ne yazacağımı bilmiyordum. Onunla düzgünce sohbet etmeye ne zaman niyetlensem bir şekilde yine gevşek ben, sinirli Ertuğrul oluyordu.

Barutla YanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin