42.Kendine gelmene asla izin vermem

6.1K 476 146
                                    

Şarkı: Henry The Lee - Bir İpe, Bağlanmayı Öğretmek

.

Okuldan çıkıp Ertuğrulların evine gittim. Dairelerine geldiğimde zile basıp bekledim. Çocuklarda evdeydi büyük ihtimal. Kapı yarım saniye sonra kumral tarafından açılmıştı. "Ooo Batuş gelmiş." dedi.

Bu kumralın ortama yaydığı enerjiyi seviyordum. "Geldim geldim, dedim kumral beni özlemiştir. "

"Çok özledim ama mavişim duymasın." dedi bana eğilip. Kısık tuttuğu sesiyle kahkaha attım. Ayakkabımı çıkartıp içeri girerken kenarda durmuş beni izliyordu.

"Haşin esmerim nerede?"

"Odasında. Eve kızgın boğa gibi geldi. Bu da hep patlayacak bomba gibi ya, git sinirini al."

"Valla Şafak, bomba oluşu benden ötürü iken nasıl sakinleştireyim?"

"Siz barutla ateş gibiyken nasıl oldunuz len?" dedi Şafak dalgayla. İkimizde içeri ilerledik.

"Ertuğrul'a göre senin bedduan ile."

"Beddua mı diyor o puşt. Resmen ödül gibi beddua etmişim." dedi sırıtarak. Elini omzuma atıp, " Ama seni yakmışım kardeşim."

"Yanmayı seviyoruz bro, no sorun. O değil de senin psikoloğa mı götürsek bu deliği?"

"Ertuğrul mu?" deyip güldü Şafak. "O manyak benim aşkım olan canım çiçeğim psikoloğumu kudurtur."

"Yok be ponciktir benim sevgilim." Ezdirmem esmerimi!

"Ertuğrul mu poncik?" diye tekrarlardı.

"Yanii..." sesimi inceltip i harfini uzattım. "Çikolatalı kurabiyemin yanına gidiyorum." dedim ve Ertuğrul'un odasına yöneldim. Kapıyı tıklattım. Ses gelmediğinde kapıyı açıp içeri geçtim.

Esmerim kapı açıldığı an başını bana çevirdi. Kulağında kulaklık tavanı izliyordu girdiğimde. Beni gördüğünde gülümsedi. Sanki bugün hiç tartışmamış gibi, sanki gergin ortam olmamış gibiydik.

Yataktan doğrulurken adımlarımı büyük atıp ona yaklaştım. Kalkmasına izin vermeden yatağa geçtim ve sıkıca sarıldım. Kollarını belime sarıp kendine çekti ve başımı öptü.

"Nasılsın aşksurellam?" dedim başımı kaldırıp. Kara gözlerini kıvrılan dudaklarıma indirdi. Onunda dudakları kıvrılırken, "İyiyim." diye mırıldandı.

Bir tarafım sabah ki yaşananın yok sayılmasına dayanamazken diğer taraftan aramız iyi olması hoşuma gidiyordu.

Başını kaldırıp dudağıma öpücük kondurdu. "Dışarı çıkacak mıyız?" dedim başımı boyun girintisine sokup.

"Çıkarız bir saate, Gökhan ve Şafak'ta bizimle gelecek, uygun mu sana?" Oha bana soruyordu. Başımı çektim. Kaşım havalandı.

"Sordun mu harbi?" dedim.

Güzel bakan bakışları bozuldu, gözlerini devirecek sanmıştım ama düz sesle, "Evet." dedi. "Sonuçta yalnız zamanda geçirmek isteyebileceğini düşündüm." Sabah ki adamla aynı kişiydi ama eylemleri farklıydı.

"Sorun yok hayatım, birlikte olduğumuz sürece yalnız olup olmamızla ilgilenmiyorum. " dedim ve yanağından öptüm. Ensemdeki elini hareket ettirip okşadı saçlarımı.

"Eee ne dinliyordun?" Çıkardığı kulaklığının birini alıp kulağıma taktım. Bir şey demeden diğerini o kulağına taktı ve durdurduğu şarkıyı baştan başlattı. Ekranda gördüğüm şarkıyı tekrara aldığını görmüştüm. Defalarca dinlediği şarkı olabilirdi.

Tatildeyken birbirimize şarkı önerirdik. Bundan dolayı az çok şarkı zevkine aşinaydım.

Başımı göğsüne yasladım. Ensemdeki elini belime doladı. Henüz söze girmeyen şarkının fon müziğini dinledim. Sakinleştiriyordu. En sonunda söze girerken odaklandım. Defalarca tekrarlattığı şarkının nedenini öğrenmek istedim.

'Tanımak
Bilmek değil en sevdiği
Rengi ya da filmi
Tam şu an ne hissettiğini bilmiyorsan

Seni anlayan tek insandan
Uzak durmak zorunda olmak.
Bir ipe, bağlanmayı öğretmek gibi' yavaş ilerleyen şarkı seni kendine çekiyordu. Sözleri güzel olduğu için istemsizce dikkatini dağıtamıyordun.

'Hani büyük bi kararlılıkla
İnşa ettiğin o darağacını
Salıncak yapmaya karar vermiş gibi

Bi şarkı sersek, üstüne uzansak,
Kimseye batmasak. Öyle bi sarılsak
Kemiklerimiz birbirine kaynasa.' En son cümleleri Ertuğrul'a hissettiğim duyguların en kısa özeti gibiydi. Şarkı devam ederken bile, 'öyle bir sarılsak, kemiklerimiz birbirine kaynasa...' yerine mırıldandım.

Ertuğrul ise şarkıyı dinlerken arada tişörtün altına elini sokup sıcak tenimi okşuyordu. Mayışmaya başlasam bile şarkıyı dinlemekten vazgeçmedim.

' Kıyamet sonrası bi dünya bu
Sen yola sakın bakma ben sürerim
Sen uyu arka koltukta çocuklar gibi

Bir bilsen senden önce neler geldi
Çığlıklar, kesikler, savaş, pandemi
Ölümü göze almış gibi öp beni

Seni ömür boyu oyalamak isterim
Düşünme istemediğin hiçbir şeyi
Kendine gelmene asla izin vermem.' gözlerim yavaştan kayıyordu.

'Aramızda öyle bi' şey
Öyle bi' şey olsun ki kimse
Bize birbirimizden bahsedemesin'

Şarkı bittiğinde tekrar baştan başlamıştı. "Anlamlı sözleri varmış." dedim kısık sesle. Sanki ortamdaki huzurlu atmosferi bozacakmışım gibi sessiz konuşmuştum.

"Öyle. " dedi.

Başımı kaldırdım ve şımarık bir çocuk misali sırıttım. "Dinlerken beni düşünüyorsun değil mi?" dedim.

"Hiç çıkmıyorsun ki aklımdan." o kadar yoğun bir şekilde söylemişti ki hayran hayran bakakalmıştım ona. Kaslı koluyla belime kavradı ve üstüne çekti.

Eğilip artık yer edindiğim boyna sokuldum. Güzel has kokusunu ciğerlerime doldururken küçük küçük öpücükler bıraktım. Başımı çekmeden burnumla ince deriyi okşayıp konuştum. "Birazcık uyusak, öyle çıksak dışarı hayatım?" dedim.

"Olur sarım, Gökhan henüz gelmedi zaten." dedi. Hımlayıp ona sıkıca sarıldım. Bugün Ertuğrul'un dediği cümleyi hatırladım. 'İlişkimiz ne yazık ki ev içerisinde sınırlı değil.' demişti. Evin içindeyken iliklerime kadar hissediyordum seven adamı. Ama kapı dışarı olduğumuz vakit sanki bütün bedenini öfke ele geçiriyordu. Ürkütüyordu beni.

Kendimden uzaklaştığımı hissediyordum bu son zamanlarda. Son zamanlar? İç sesim yanıldığımı belli eder gibi yankılandı kulağımın dibinde. Aslında Ertuğrul'u tanıdığımdan beri sanki ben değildim. Dinlediği şarkı da bir yer kulağıma doldu.

'Kendine gelmene asla izin vermem.' Ertuğrul vermiyordu işte. Sersemleşmiş gibi bir halim vardı. Ne zaman toparlanmaya çalışsam tekrar Ertuğrul'u hissediyordum.

Bir elim yanağına çıktı sakin ve yavaşça okşuyor, kokusu eşliğinde şarkıyı dinliyordum. Gözlerimi aralamakta zorlanmaya başlamıştım. Ertuğrul'un sıcak bedeni bugün yaşanan kötü andan sonra güzel terapi olmuştu.

Gülmek istedim. Dağıtan o iken, toplanmak istediğimde yine ona ihtiyaç duyuyordum. Nereye kadar böyle devam edecektik bilmiyordum. Fakat onu bırakmam düşüncemdeki netlik kırılıyor gibiydi. Ve işte bundan deli gibi korkuyordum.

.

Şarkı resmen Ertuğrul'un söylemediği şeyleri söylüyor. Bu hikayede fazla drama yer vermek istemiyorum ama çok fazlada toz pembe olmasınu istemem. Çünkü Ertuğrul, tz pembelik bi' hikaye için fazla sert.

- Yorumlarınız beni gaza getirdi, bölğm yazdım. Bak bak görün yorumun etkisini. Amaaaa hiiiççç yazmayın.

Giyorum. Öptüm. Byyyy



Barutla YanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin