48. Esmersiz ne yapacak?

5.4K 471 83
                                    


Vize Haftasından 2 gün sonra

Ertuğrul siyah sırt çantasını tutarken kapıyı çaldı. Gelmek istemediği ama mecbur olduğu evinin önünde duruyordu. Ruhu içeri girmese bile daralmaya başlamıştı. 

Gelmeden annesinin ağlamaları,  isyanları hâlâ kulağında yankılanırken içeride onu neyin beklediğini bilmiyordu esmer genç.  Saniyeler sonra kapı açıldığında kız kardeşi Berfin kapının ardında gözükmüştü. Abisini gören esmer kız, asık duran suratında kocaman gülümseme oluşmuştu ve abisi içeri girmeden ondan uzun olan gencin boynuna atıldı.

Yüzündeki ifade, sonunda gelebildiğini ifade ederken, eylemleri bunu onaylayacak cinstendi. Ertuğrul çok rahat tahmin edebiliyordu,  etrafı kasvetle sarılı olan bir evde nasıl huzurlu olabilirdi bir insan.

Ertuğrul, üniversiteyi kazandığında en çok bunu sevinmişti. Bir yarısı üç kardeşini arkada bırakma düşüncesiyle ezilip büzülürken, arayıp varlığıyla onları rahatlatmaya çalışıyordu.

Ertuğrul tek kolunu ince bele sardı ve başını yana çevirip kardeşinin başını öptü. "Dur balık, hemen üstüme atladın. " dedi.

"Sonunda geldin abi." dedi. Sesindeki bıkkınlık ve yorgunluk kendini belli ederken bir kez daha ebeveyn arasında yaşanan sorun en büyük çocukları incittiğini anlamıştı.

"Geldim abim." diye mırıldandı. Berfin abisinden ayrılıp içeriye girmesine izin verdi. Elindeki siyah sırt çantasını aldı ve abisinin odasına yol aldı.

Ertuğrul, ayakkabısını çıkardı ve eğilip çıkardığı ayakkabılarını eline aldı. Ayakkabılığa koyup içeriye adımladı. Umay'ın, Mete abisine bağırışları doldurdu kulağını ve dudakları kıvrıldı. Mete ondan küçük olan kız kardeşiyle hep uğraşıp durur,  onu sinir ederdi. Ertuğrul evde olduğu zaman bu durumlarda Umay ona gelir, Mete abisini şikayet ederdi.

"Kız bağırma çatlak. " dedi Mete gülerek.  Odasında kardeşinin oynatırken ikili de abisini gördü. Umay abisini görür görmez çığlık atıp ona doğru koştu.  Ertuğrul eğilip ona koşan kardeşini kucaklayıp havaya kaldırdı. Küçük kolları ile abisine sarılıp minik öpücükler kondurdu.

Annesi mutfaktan çıkarken, annesi ile göz göze geldi. Göz altlarındaki kendini belli eden  kızarıklar  sürekli ağladığını gösteriyordu.

"Hoş geldin oğlum." dedi. Sesinde tedirginlik hakkimdi. Ertuğrul cevap vermeden sadece başını salladı. Oturma odasına giderken koltukta uzanan babasını görmesi ile kaşlarını çattı. Sağ bacağındaki alçı ve boynundaki  boyunlukla kalakalmıştı.

Babasını öyle görmesi bir gram canını acıtmamıştı. Bundan dolayı  babasına lanet etti, ne hale getirmişti onu.

"Hayırdır?" dedi.

"İki gün önce kaza geçirdi baban, oğlum." dedi annesi, babası konuşmadan.

Babası Bülent Bey oğlundan tepki bekledi.  Ama Ertuğrul o sıra başka bir şey düşünüyordu.  Son bir sınavı kala annesinin arayıp ağlamasını bu yüzden miydi...

"Anladım..." diye mırıldandı. Umay, abisinin omuzuna yaşlanmış, başını kaldırmıyordu. Fazlasıyla özlemişti onu. Arkada dönen sahneden bir haberdi yani küçük kız.

"Sıpaya bak, geçmiş olsun desene." dedi Bülent Bey.

Ertuğrul donukça babasının yüzüne çıkardı bakışlarını. "Niye?" dedi tekdüze. "Niye eve geldin, yatıp kalktıkların bakamadı mı senin gibi bunağa?" dedi. Sesinde herhangi bir duygu yokken kardeşleri ve annesi gerilmişti. 

Barutla YanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin