"Bu odanın dağınıklığı ne Jennie!"
Annem kapının önünden ellerini beline koymuş dikili bir şekilde bana bakıyordu. Aynı zamanda odanın içinde gezdirdiği sinirli bakışları bana karşı tehdit savuruyordu adeta. "Çantanı ve montunu defalarca yere fırlatma demedim mi?"
Sıkıntıyla nefesimi dışarı üfleyip yattığım yerden kalktım ve kapının köşesine fırlattığım montumla çantamı alıp sandalyenin üstüne koydum. "Ayrıca o yatak niye toplanmıyor sabah okula giderken?"
"Çünkü gece tekrar yatacağım. Bu yüzden toplamama gerek yok." Annem terliklerini yere sürte sürte yatağımın yanına gidip yorganı güzelce düzeltip topladıktan sonra hemen yanı başındaki camı açtı. "Sen bir genç kızsın, sorumluluklarını yerine getirmen gerek." Çalışma masama yaslanmış annemin odamı toparlamasını izlerken kapı zili çaldı. "Teyzen gelmiştir, git aç kapıyı."
Kapıyı açtığımda teyzem elinde poşetlerle içeri girdi. "Selam teyze hoş geldin." Teyzem gülümseyip "Hoş buldum Jennie." deyip elindeki poşetleri mutfağa bıraktığında bende peşinden gidiyordum. "Annen nerede?"
"Ay sorma, birden geldi odamı toplamaya başladı." Teyzem kıkırdayıp "Titiz annen gene iş başında desene." diye söylendiğinde bende gülmeden edemedim. Birlikte salona geçip koltuklara oturduğumuzda çok geçmeden annem de yanımıza geldi. "Hoş geldin abla."
Annem ile teyzem sarılıp tekrar oturduklarında arkama yaslanıp onları dinlemeye başladım. Klasik günlük sohbetlerini yapıyorlardı. Yavaşça yerimden kalkıp odama geçtiğimde mini kütüphanemden rastgele aşk konulu kitap alıp okumaya başladım. Günün birinde ben de gerçek aşkımı, başka bir deyişle beyaz atlı prensimi bulabilecek miydim?
Doğduğumdan beri, ailemin tek çocuğu olduğum için el üstünde tutularak büyütüldüm. Sadece ailemin olduğu, iyilikten başka bir şeyi öğrenmediğim saflığın örmüş olduğu duvarın ardında bir çocukluk geçirmiştim. Dolayısıyla dünyada ki gerçek sevgiye, gerçek aşka inanıyordum ve günün birinde ben de babaannemin bana okuduğu masallardan birini yaşayacaktım. Kitabın içinde kendimi kaybolmuş hissederken, aklıma beni motoruyla eve bırakan adam gelmişti. Kahverengi gözleri ve esmer teniyle, yağmurdan ıslanıp alnına düşmüş siyah saçlarıyla zihnimde yer edinmişti.
Bana para vermeye çalışmasını hatırlayınca "Aptal." diye mırıldanmıştım ister istemez. Bir daha nerede görecektim zaten? Salağın tekiydi. Kitabın kapağını kapatıp yatağın kenarına bıraktım ve çalışma masama doğru ilerledim. Yeni kuruyan çantamdan defterimi ve kalemlerimi çıkartıp ders çalışmaya başladım.
Ertesi sabah uyandığımda okul kıyafetlerimi giyip hazırlandım ve evden çıktım. Bugün temkinli davranıp altıma boyu dizime kadar olan çorap giymiştim. Atkımı boynuma dolayıp sabahın ilk ışıklarında otobüs durağına doğru yürümeye başladım. Otobüs beklerken ağzımdan duman çıkartıp etrafı izliyordum. Ellerimi cebime sokup üşümemeye özen gösteriyordum. Nihayet otobüs geldiğinde binip okula gittim.
Ailem iyi bir eğitim görmem için beni özel okula gönderiyordu. Başarı bursu kazandığım için burslu okuyordum. Okulun içerisine girer girmez pahalılık kokan öğrenciler görüş alanımı doldurmuştu. Koridorda yürürken kendi dolabımın önüne gelip anahtarla açtım ve atkımı çıkartıp içerisine yerleştirdim. Hemen yandaki dolap Chris'e aitti.
Chris, karşı sınıfımdan bir çocuktu ve oldukça yakışıklıydı. Sessiz ve başarılı bir tipti, ayrıca diğerleri gibi kalabalık bir arkadaş ortamı yoktu ama buna rağmen popüler bir öğrenciydi. Sessizliği ve başarısı, aynı zamanda yakışıklılığı onu ön plana atıyordu. Her şeyden önce saygılı ve kibar birisiydi. Öğretmenler onu hep örnek öğrenci olarak gösteriyordu. Sanırım lisenin başından beri ondan hoşlanıyordum. Dolabıma eşyalarımı yerleştirirken, yan taraftaki dolabın açılma sesiyle kafamı yavaşça yana çevirdim. Chris'te benim gibi atkısını ve şapkasını dolabına koyuyordu. Saçlarını düzeltip dolabının kapağını kapattı ve kilitledi. Birden göz göze geldiğimizde bakışlarımı hemen kaçırıp önüme döndüm. Ah, salak gibi onu izlerken yakalanmıştım. "Günaydın Jennie." dediğinde yanaklarımın kızarmasına engel olamamıştım. "Günaydın Chris." Ve yine sohbetimiz yalnızca bir "Günaydın." ile başlamış ve bitmişti. İç çekip dolabımı kitledim ve sınıfa doğru ilerledim. Onu gördüğüm an yanaklarım kızarıyordu.