Neredeyse tüm şişeleri bitirmiştik. Kahkahalarımız resmen evi inletiyordu. Ayağa kalkıp başımın dönmesini umursamadan mutfağa gidip dolaptan babamın getirdiği şarap şişesini çıkardım. Başım o kadar dönüyordu ki yürürken sürekli bir yere çarpıyordum. Geri döndüğümde Hoyeon son şişeyi tepesine dikiyordu. Aparat yardımıyla şarabın kapağını açtıktan sonra kadehlere doldurdum. "Hep bunun tadını merak etmişimdir." Bu şişe her zaman dolabın bir köşesinde bekliyordu. Bazen babama işyerinden veriyorlardı. Annemle içtikleri zaman bana yaşımın küçük olduğu gerekçesiyle içirmezlerdi. Oysa ki ben yeterince büyük bir kızım.
Kadehi yudumlarken Hoyeon ayağa kalkıp televizyondan şarkı açtı. Salonun ortasında dans etmeye başladığında sırıtarak onu izliyordum. Vücudum o kadar hafif geliyordu ki uçacak gibi hissediyordum. Kalbim çok hızlı atıyordu. Hoyeon dans ederken yere düştüğünde kahkaha atmaya başladım.
Taehyung'tan...
Lobide otururken kafamı geriye yaslayıp derin bir nefes aldım. Jennie'yi eve bıraktığımdan beri ne aramış ne de mesaj bırakmıştı. Normalde her gün bana yazıp gününün nasıl geçtiğini anlatırdı. Bir gariplik olduğu kesindi. "Sevgilini neden hiç getirmiyorsun Taehyung?" Jisoo'nun sorduğu soru üzerine Lisa'da lafa atladı. "Evet, çok tatlı bir kıza benziyordu. Çağırsana." Kafamı yasladığım yerden kaldırdım. Kol saatime baktığımda saat gece yarısını çoktan geçmişti. "Uyuyordur." Kai sırıtmaya başladı. "İnanılmaz." Herkes Kai'ye bakmaya başladı. "Yani Taehyung'un genç ve toy bir kızla çıkması diyorum. Sizce de inanılmaz değil mi? Çok merak ettiğim bir şey var." Yine ne saçmalayacaktı acaba."Kaç haftadır seks yapmıyorsun Taehyung?" Yine yanılmamıştım. Kai her seferinde salak saçma şeyler söylüyordu. "Sana ne lan adamın seks hayatından?" Suho Kai'ye söylendiği sırada tekrar arkama yaslandım. Jennie'yi merak etmeye başlamıştım. Her gece bıkmadan iyi geceler mesajı atan kız, sessizdi. Arayıp uyandırmak konusunda kararsız kalsam da cebimden telefonumu çıkarıp Jennie'yi aradım. Telefonu kapalıydı. Bir şey demeden ayağa kalktım. Kai'de benimle beraber ayağa kalktı. Masanın üstünden arabamın anahtarını alırken Lisa "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. "Bir işim var, siz takılın. Sonra görüşürüz." Kai'de montunu alıp benimle beraber çıkışa yürümeye başladı. "Beni de eve bırakırsan çok iyi olur, arabamı almadım bugün."
Kaşlarımı çatıp arabaya binmesine izin verdim. Arabayı Jennie'nin evine doğru sürmeye başladım. "Sen iyice bunadın, burası benim evimin yolu değil." Nihayet vardığımızda arabada inip kapıya doğru hızlı adımlarla yürürken Kai'de peşimden geliyordu. "Nereye geldik?" Şanslı olmalıyız ki apartman kapısı açıktı. Apartmana girdiğimizde köşede küçük bir kutu vardı. Üzerinde 'Jennie'nin Kedi Evi *DOKUNMAYIN*' yazıyordu. Hafifçe sırıttım ve asansöre yürüyüp tuşa bastım. "Heh niye geldiğimiz belli oldu." Asansöre binip dördüncü katta indik. Geriye sadece kapıyı açmak kalmıştı. İçeriden müzik ve bağırış sesleri geliyordu. Kapıyı birkaç kez tıklatıp zili çaldım.
"Oo partiye geldik galiba." Sertçe tekrardan vurduğumda kapıyı genç bir kız açtı. Saçı başı dağılmış, gülümseyerek bize bakıyordu. "Jennie! Baksana partimize ziyarete gelmişler!" Konuşurken ağzı yamuluyordu ve kelimeleri tam söyleyemiyordu. Sarhoş olduğu her halinden belliydi. "Sen kızla ilgilen." Kai'yi tembihledikten sonra içeri girdim. Müziğin geldiği odaya girdiğimde Jennie masanın üstünde oturmuş, kadehini yudumluyordu. Yanına gitmemle birlikte bakışları bana döndü. "Selam Taehyung, şu an hayal görüyorum değil mi?" Oturduğu yerde çalan slow şarkıya eşlik edercesine sallanıyordu. "Ne kadar içtin sen?" Masanın üstüne göz gezdirdiğimde sekiz boş sojuyu ve Jennie'nin elinde tuttuğu şarap şişesini görünce sakin kalmaya çalıştım. Yavaşça şişeyi elinden alıp kenara bıraktım. "İyi değilsin Jennie. Seni yatağına götüreceğim."
Kadehini son kez yudumladığında dudağının kenarından akan şarabı elinin tersiyle sildi. Bakışları bile iyi olmadığını gösteriyordu. Belinden tutup kaldıracağım sırada yakamdan tutup dudaklarıma yapıştı. Ateş gibi yanıyordu. Geri çekildikten sonra belinden ve bacaklarından tutup kucağıma aldım. "Yaramazlık yok."
Kızarmış yanakları ve baygın bakışlarıyla yüzüme bakıyordu. "Taehyung çok sıcak değil mi?" Odasını bulduğumda içeri girdim. Jennie kucağımdan inip kapıyı kapatıp sırtını kapıya yasladı. "Ceketini çıkartsana çok sıcak değil mi?" Ayakta zor duruyordu. Yanına gidip tekrar kucağıma alacakken parmak uçlarına çıkıp yeniden dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Dayanılmazdı, gerçekten. Yavaşça alt dudağını kavrayıp emmeye başladığımda kucağıma aldım.
Sırtı hala kapıya yaslanıyordu. Bu sefer sert ve hızlıca öpmeye başladığımda karşılık vermeye devam etti. Jennie'yi yatağına götürdüm. Dediği gibi burası, fazlasıyla sıcaktı. Ceketimi çıkartıp kenara attığımda dudaklarımız bir kaç saniyeliğine ayrıldı. Jennie'nin üstündeki sweatshirtü çıkartıp yere bıraktım. Siyah atletinin açıkta bıraktığı teni yumuşacık ve pürüzsüzdü. Ellerimi incecik beline sardığımda öpüşmeye devam ettik. Onu yatırıp altıma aldığımda ikimizde nefes nefeseydik. İnip kalkan göğsü beni zorluyordu. Boynuna eğilip pürüzsüz cildine küçük izler bırakmaya başladım. Bacağında gezdirdiğim elim şortuna gittiğinde gittiğinde duraksadım. Yaptığım hataydı, Jennie sarhoştu ve şu an her şeyi bilinçsizce yapıyordu. Ondan yararlanıp gururunu kırmak istemiyordum. Eğer devam edersem kendimi tutamazdım.
Üstünden kalkıp kendime gelmeye çalıştım. "Şu an sanki boşlukta gibiyim, uzaylılar tarafından kaçırılıp boşluğa mı atıldık?" Bu sorularına o kadar alışmıştım ki artık garipsemiyordum. "Şu an yatağındasın ve sarhoşsun. Uyursan dünyaya geri döneceksin."
Gözlerini kapattığında uykuya dalması uzun sürmedi. Üstünü örtüp odadan çıktığımda salondan gelen kavga sesine doğru yürüdüm. "Öldürürüm lan seni mal!" Kız Kai'nin üstüne çıkmış saçlarını çekiştiriyordu. "Taehyung yardım et bu ruh hastası beni öldürecek!" Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. "Sen kimsin benim şarkımı kapatıyorsun!" Yanlarına gidip ikisini ayırmaya çalıştım. "Tamam durun, çocuk gibi dalaşmayı kesin." Kızı tutup diğer koltuğa bıraktığımda Kai ayağa kalkıp masanın arkasına geçti. "Çirkefe bak sen! Saat kaç oldu haberin var mı? Komşular şilayet ederse ne bok yiyeceksin gerizekalı?" Kai ile atışıyorlardı.
Kıza döndüğümde yere kustuğunu fark ettim. Yanına gidip saçlarını tuttuğum sırada Kai'de su getirdi. "Sen kızı götür elini yüzünü yıka sonra da getir koltuğa yatır. Uyur zaten kustuğuna göre." Kai kızın kolundan tutup tuvalete götürürken salonda göz gezdirdim. Tekli koltuğa geçip oturdum ve kafamı geriye yasladım. Anlaşılan sabaha kadar burada bakıcılık oynayacaktık. Gözlerimi kapattığımda bir an önce sabah olmasını istiyordum.