Jennie'den...
Gözlerimi açtığımda başım öyle bir ağrıyordu ki kafamı yastıktan zor kaldırabilmiştim. Ayağa kalktığımda odadan çıkıp tuvalete girdim. Aynaya baktığımda gerçekten rezil görünüyordum.Yüzümü yıkayıp kendime gelmeye çalışırken içeriden gelen sesler dikkatimi çekti. Salona gittiğimde Taehyung'u masayı toplarken gördüm. Hoyeon koltukta uyuyor, Kai'de başında uyuyakalmıştı. "Sizin burada ne işiniz var?" Uykulu çıkan sesimle konuşmaya çalışırken Taehyung'un bakışları bana çevrildi. "Uyanmışsın." Yanına gidip masayı toplamasına yardım ettim. Evi batırmıştık gerçekten. Tüm çöpleri poşete doldurduktan sonra mutfağa gidip kendime bir bardak su doldurdum. Dolaptan ağrı kesici aldıktan sonra tekrar salona geçtim. Kai ve Hoyeon'da uyanmıştı. "Başın çok ağrıyor." Hoyeon söylenirken Kai'de ayağa kalkmış koltuğa geri oturmuştu. "Her yerim tutulmuş."Hoyeon tuvalete doğru giderken Kai boynunu ovuşturuyordu. "Selam." Kai'ye selam verdikten sonra ben de koltuğa geçtim. "Siz nasıl geldiniz buraya?" Taehyung yanıma gelip oturduğunda bakışlarım bir Kai'ye bir de Taehyung'a kayıyordu. "Dün sana ulaşamayınca bir şey oldu sandım." Hafifçe gülümsedim. "Sen beni mi merak ettin?" Taehyung gözlerime bakıp elini yanağına götürüp okşamaya başladı. Hoyeon içeri girdiğinde üstündeki elbiseyi çıkarmış, yerine eşofman ve oversize tişört giymişti. "Benim karnım çok aç." Mutfağa girdiğinde hepimiz arkasından bakakalmıştık. Kai elini karnına götürüp "Ben de çok acıktım." Ayağa kalkıp "Bir şeyler hazırlayalım bari."
Mutfağa giderken Taehyung ve Kai'de peşimden geliyordu. Hoyeon dolaptan çıkardığı domates ve salatalığı yıkarken ben de tezgahın üstüne çıkıp yukarıdaki dolaptan waffle makinesini aldım. "Jennie ne yapıyorsun düşeceksin." Taehyung arkamda inmemi beklerken ona döndüm. "Bu işi altı yaşımdan beri yapıyorum. Annem ben küçükken aldığı lolipopları hep yüksekteki dolaplara saklardı. Ben de gizlice tezgaha çıkıp alırdım." Taehyung'un saçını karıştırdıktan sonra tezgahtan yardım alarak aşağıya indim.
O sırada Kai ve Hoyeon'a baktığımda bardak ve çatalları tepsiye koyuyorlardı. "Hadi aslanım sen bunları içeriye götür." Hoyeon Kai'nin sırtına vurduğunda Kai elindeki tepsiyle salona gitti. Ben de waffle hamurunu hazırladıktan sonra makineye döküp düğmesine bastım. Taehyung tezgaha yaslanmış beni izliyordu. "Bak ben çok güzel waffle yaparım. Yani aslında makine yapıyor ama işin sırrı hamurunda. Özel karışımımdan ekledim. Kesin çok seveceksin." Taehyung sadece yüzüme bakıyordu. Dün geceyi az buçuk hatırlıyordum ve sanırım biraz utanıyordum. Yutkundum ve makineye dönüp pişmiş olan hamuru tabağa koydum. Birkaç tane daha hazırladıktan sonra tabağı salona götürdüm.
Nihayet sofra hazırdı. Kai ve Hoyeon yan yana, bizde Taehyung ile karşılarına oturduk. Hazırladığımız şeylerden atıştırırken Hoyeon sırıtarak Taehyung ve bana bakmaya başladı. "Dün gece nasıl geçti Jennie?" Portakal suyundan yudumladıktan sonra derin bir nefes aldım. "Ne demek nasıl geçti?" Sırıtmaya devam ediyordu. "Birden kayboldunuz, görmedim sanma öp-" Masanın altından ayağına vurduğumda gülümsedim. "Kahvaltını yapsana sen."
Taehyung'a baktığımda gülümsüyordu. "Hoyeon işte, saçma sapan konuşmayı çok sever." Taehyung Kai'ye bakarak "Hiç yabancı gelmedi." diye ima yaptığında Kai Taehyung'a bakmaya başladı. "Ben ne alaka şimdi?"
Karnımızı doyururken diğer yandan sohbet ediyorduk. "İngiltere'de okulu bitirdikten sonra Kore'ye döner miyim bilmiyorum." Arkama yaslanıp ağzımdaki lokmayı çiğnemeye başladım. "Yani aslında burayı çok seviyorum ama İngiltere'ye çok alıştım. Babam dönmemi istiyor ama bakalım... " Hoyeon moda tasarım birinci sınıf öğrencisiydi ve hayali İngiltere'de moda evi açmaktı. "Sen ne iş yapıyorsun Taehyung?" Hoyeon'un sorusu üzerine bakışlarımı Taehyung'a çevirdim. Ne cevap vereceğini merak ediyordum. .
Taehyung gülümsedi ve sakin bir şekilde "İşletme son sınıf öğrencisiyim." diye cevap verdiğinde şaşırmıştım. Yalan mı yoksa doğru mi söylüyordu emin değildim. Kai'ye baktığımda yavaşça başını onaylar şekilde aşağı yukarı sallamıştı. Doğru söylüyordu. Neden bana daha önce söylememişti? Bunu daha sonra öğrenirdim. Sohbet etmeye devam ettiğimiz sırada kapı zili çaldı. "Ben bakarım." Ayağa kalkıp kapıya gittiğimde delikten baktım. Kalp atışlarım gördüğüm manzarayla zirveye çıkarken koşarak salona geri gittim. "HOYEON BİZ BİTTİK!"
Taehyung'u kolundan tutup odama doğru sürüklemeye başladım. "Ne oluyor Jennie?" Kai'yi de odaya soktuktan sonra "Sakın sesinizi çıkarmayın!" diye uyardım ve kapıyı kapatıp Hoyeon'un yanına gittim. Çoktan kapıyı açmış ve annemle babamı içeri almıştı. İkimizde birbirimize sıçtık bakışları atarken annem salona girdi. "Kahvaltı mı yapıyordunuz?" Babam masanın yanına gidip "Misafirimiz mi var?" Hoyeon'a baktığımda telaşlı bir şekilde babama bakıyordu. "Yok, yani geleceklerdi ama işleri çıkmış. İngiltere'den arkadaşlarımı çağırmıştık. Değil mi Jennie?" Hoyeon bana baktığında başımı onaylar biçimde salladım. "Yaaa evet, onlar gelmeyince boşuna koymuş olduk."
O sırada annem koridora girdiğinde Hoyeon'la peşinden gittik. "Kesin odanı batırmışsınızdır, camını açayım da havalansın." Odamın kapısının kolunu tuttuğunda Hoyeon kapının önüne geçti. "Girme TEYZE!" Huzursuzca olduğum yerde bir anneme bir Hoyeon'a bakıyordum. "Niye girmeyeyim? Çekil şuradan." Hoyeon kendini resmen kapıya yapıştırmıştı. "OLMAZ! Olmaz yani, içeride şey var.... BÖCEKLER! İlaç sıktık şimdi girersek kaçarlar." Annem yüzünü buruşturdu ve bana döndü. "O kadar pasaklısın ki odanı artık böcekler basıyor." Ardından kendi yatak odasına doğru yürümeye başladı.
Hoyeon ile derin bir nefes alıp beşlik çaktık. Salona döndüğümüzde babam elimde tuttuğu ceketi bize gösteriyordu. "Misafirinizin gelmediğine emin misiniz?" Bu Kai'nin ceketiydi. Hoyeon koşarak babamın elinden ceketi aldı. "Ay şey, bu benim ceketim. Şu sıralar erkek ceketleri çok hoşuma gidiyor da." Gülerek söylediği şeyden sonra girdiği hallere babam garip bir şekilde bakıyordu. Bir şey demeyip geri koltuğa oturdu ve televizyonu açtı. "Siz neden erken döndünüz baba?" Fazlasıyla erken dönmüşlerdi. "Akşama işim çıktı, halan da iyiydi zaten geçmiş olsun diyip geldik." Derin bir iç çektim. "Anladım..."
Hoyeon ile odama girdiğimizde Kai sandalyeme oturmuş, Taehyung'ta yatağımda oturuyordu. "Nihay-" Kai yüksek sesle konuşacağı sırada Hoyeon yanına gidip ağzını kapattı. "Şşş, sessiz konuşsana. Teyzem her an gelebilir saklanmanız gerek."
Dediği gibi annem her an içeriye dalabilirdi. Dolabımı açıp köşeyi boşaltmaya çalıştım. Hoyeon Kai'yi dolabın içine sürükleyip kapağını kapattığında Taehyung'u nereye saklayacağımızı düşündük. "Yatağın altına gir." Taehyung garip bir şekilde yüzüme bakarken kolundan tutup ayağa kaldırdım. "Başka çaremiz yok." O sırada annemin ayak sesleri gelmeye başladı. "Bittik." Taehyung'un elinden tutup kapının arkasına götürdüm. Annem birden odaya girdiğinde kalp atışlarım yaralı bir kuş gibiydi. Taehyung'u görmemesi için içimden Tanrı'ya yalvarıyordum.
Annem birkaç adım daha odaya girdiğinde "Çok sıkıştım." diyip hızlıca Taehyung'un elinden tutup Hoyeon annemin dikkatini dağıttığında odadan çıkartıp tuvalete götürdüm. Arkamızdan kapıyı kapatıp kitlediğimde heyecandan bacaklarım titriyordu. Taehyung'a döndüğümde çok sakin duruyordu. "Annem eğer seni görürse önce seni döver sonra da beni." Taehyung sırıtıp elini belime götürdü. "Annen bunu görürse bizi öldürür o zaman." diye fısıldadıktan sonra dudaklarını dudaklarıma bastırdığında geri çekildim ve göğsüne vurdum. "Salak mısın sen! Ben burda stresten ölmek üzereyim yaptığına bak!" Gülmeye devam ettiğinde kulağım kapıdaydı.
Kapı birden tıklandığında "Dolu!" diye bağırdım. Annemler dışarı çıkana kadar burada beklemek zorundaydık. Taehyung hala sırıtıyordu ve sinirimi bozmaya devam ediyordu.