İyi okumalar 💘
~
"Buyrun lütfen." Görevli kadın poşeti bana uzattığında çekingen bir tavırla gülümseyip aldım. "Teşekkürler." Yanımdan ayrılıp başka bir müşterinin yanına gittiğinde etrafa bakındım. Taehyung'u bulmam gerekiyordu. Ama içeride yoktu, muhtemelen çıkmıştı. Mağazadan ayrılıp telefonumu elime aldım. Tam arayacakken karşımda dikilen Taehyung'u fark ettim. "Taehyung... Teşekkür ederim, ama hiç gerek yoktu."
Elbise gerçekten çok güzeldi. Ama çok pahalıydı, ona bunun parasını vermek istesem bile bu aylar sürerdi. "Hadi bir şeyler yemeye gidelim." Arabasına doğru yürümeye başladığında peşinden gittim. Sürücü koltuğuna geçtiğinde ben de yan tarafına oturup poşeti kucağıma aldım. Yolda giderken "Önce eve uğrayalım, üstümü değiştireceğim." Kafamı onaylar biçimde sallayıp yolu izlemeye başladım. "Taehyung, bir şey sorabilir miyim?" Sessizliği bozan sorum üzerine bakışlarını yoldan ayırmadı. "Hep yaptığın şey, sor bakalım ufaklık." Lüks arabalar, büyük bir ev, motorlar, lüks kıyafetler... Bunları nasıl kazanıyordu merak ediyordum. "Sen ne iş yapıyorsun?"
Sorduğum soruya cevap vermedi ve yola bakmaya devam etti. "Yani, yanlış anlama. Sadece merak ettiğim için soruyorum." Meraklı bakışlarım Taehyung'un üzerindeydi. "İlgini çekecek bir şey değil, o yüzden boşver." Ciddi bir şekilde konuşması garibime gitse de üstelemedim. Söylemek istemiyor olabilirdi.
Evine geldiğimizde otoparkta yürürken yeni bir araba aldığımı fark ettim. Arkasından yürürken "Buldum, bence senin baban Arap şeyhi ve petrol şirketleriniz var!" Taehyung sırıttı. Söylediğim şey saçmalık ötesi olsa da komikti. Beraber içeri girdik. Bizi yine o yaşlı teyze karşıladı. O hoşgeldin demeden ben lafa atladım. "Merhaba Sunyeon Teyze!" Saygıyla öne eğildikten sonra gülümsedim ve kapıdan içeri girdim. "Merhaba kızım." Taehyung elinde poşetlerle yukarı çıkarken onu takip ettim. Odasına girdiğimizde poşetleri kenara koyup dolabını açtı. Siyah pantolon ve siyah tişörtü eline aldıktan sonra yatağın karşısındaki koltuğa bıraktı. Üstündeki gömleğin düğmelerini açarken onu izliyordum.
Arkası dönük olduğu için gömleği çıkarttığında sırtı gözlerimin önüne manzara sunuyordu. Tanrım, çok iyiydi. Kıyafetleri eline alıp banyoya geçtiğinde yutkundum ve ayağa kalktım. Odadan çıkıp o duş alırken, evi gezinmeye başladım. Bu katta beş kapı vardı. İkisi koridorun sonunda, üçü merdivenin başındaki taraftaydı. Biri Taehyung'un odasıydı zaten. Hemen yanındaki odaya girdiğimde çalışma odası olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Geri kapatıp diğer köşedeki kapıyı açtım. Misafir odası gibi bir şeydi. Çift kişilik bir yatak, iki kapaklı dolap, boydan bir cam ve tuvalet. Güzel ve ferah bir odaydı. Kapıyı kapatıp merdivenlerden aşağıya indim.
Sunyeon teyze ortalıkta görünmüyordu. Yavaş adımlarla merdivenin kenarından geçip uzun bir koridorda yürümeye başladım. Burası alt kattı sanırım ve karanlıktı. Duvara tutunarak yürürken en uçtaki kapıya yürüdüm. Kapıyı açtığımda içerisi karanlıktı. Elimi rastgele duvarda gezdirip ışığı bulduğumda anahtara basıp açtım. Beni karşılayan manzara beklenmedikti. Kum torbası, dambıllar, yere atılmış boks eldivenleri... Bu oda kocamandı. Ev sandığımdan daha büyüktü çünkü bu oda neredeyse iki oda büyüklüğündeydi. Ceketimi çıkartıp kenara koydum. Her zaman böyle şeyleri denemeye meraklı olmuşumdur.
Kum torbasının karşısına geçip yumruğumu gelişigüzel bir şekilde kum torbasına geçirdiğimde acıyla inledim. "Ah!" Tahmin ettiğimden daha sertti, taş gibiydi ve elim çok acımıştı. Hızlı vurmama rağmen bir milim bile oynamamıştı yerinden. "Öyle rastgele vurursan acır tabi." Taehyung'un sesini birden duyunca irkildim ve arkamı döndüğümde gördüğüm çıplak bir beden kalp atışlarımın hızlanmasına sebep oldu. Altında siyah bir şort vardı ama üstü çıplaktı. Islak saçları hafif önüne düşmüştü. Kaslı bedeni nefes kesiciydi. Yerdeki boks eldivenlerini alıp yanıma geldiğinde bileğimden tuttu ve elime taktı. Diğerini de kendi eline taktı. Kum torbasına döndüğümde önüme geçti. "Bileğini kırmadan, dirseğini olabildiğince sıkı tutarak vur." Kum torbasına yumruğunu geçirdiğinde tok bir ses sardı odayı. Hafifçe sallanan kum torbası durduğunda elimle alkış tuttum. "Çok iyiydiin!" Kum torbasının önüne geçtiğimde tam arkamda durdu. "Sıra bende."