"Birkaç gün daha kalsan olmaz mı kızım?" Annem masanın diğer ucunda duran tabaktan benim tabağıma yemek doldururken ağzımdaki lokmayı çiğniyordum. "Keşke kalabilsem, ama biliyorsunuz işlerim çok yoğun." Annem buruk bakışlarıyla gülümsedikten sonra yemeğini yemeye devam etti. Babam arkasına yaslanmış bir şekilde elindeki bardaktan yudumlarken gülümsedi ve elindeki bardağı masaya bırakıp ayağa kalktı. Komidinin çekmecesinden küçük bir kutu çıkardı. Tekrar sandalyesini çekip oturduktan sonra kutuyu bana uzattı. "İyi ki doğdun kızım." Uzattığı kutuyu elime aldıktan sonra sıcak bir şekilde gülümsedim ve ayağa kalkıp arkasından sarıldım. "Ne gerek vardı baba?" Anneme de sarıldıktan sonra kutuyu açtım. İçinde kar tanesi şeklinde bir çift küpe duruyordu. "Yaa, çok teşekkür ederim." Saçımı hızlıca arkaya atıp küpeleri kulağıma taktım. Annem telefonunu çıkartıp "Hadi gitmeden önce fotoğraf çekilelim." Annemle babamın arasına geçip yere doğru eğildim. Annem telefonu havaya kaldırıp ön kamerayı açtı. Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp küpeleri görünür hale getirdikten sonra kocaman gülümsedim.
Annemle beraber sofrayı kaldırdıktan sonra salona geçtik. Az sonra içeriye polis üniformasını giymiş babam girdi. "Yaa, zaten son günüm. Hani gitmeyecektin işe?" Annem hafifçe kaşlarını çattı. "Az kaldı kızım, emekli olacak yakında. Bırak tadını çıkarsın." Babam yanıma gelip başımın üstüne küçük bir öpücük kondurdu. "Sabah olamayacağım için vedalaşamayacağız, en kısa zamanda tekrar geliyorsun anlaştık mı?" Gülümsedim ve ayağa kalkıp babama sarıldım. "Anlaştık!" Babamı yolcu ettikten sonra annemle oturmaya devam ettik. Bakışlarım pencereden dışarıya kaydığında kar yağıyordu.
Telefonum çalmaya başladığında elime aldım. Gelen görüntülü aramayı cevaplamak için odama geçtim. Hızlıca lavaboya geçip yanaklarıma hafif allık sürüp dudaklarıma parlatıcı sürdüm. Saçlarımı düzelttikten sonra yatağıma oturup gelen aramayı cevapladım.
"Selam.""Doğum günün kutlu olsun aşkım!" Jaehyun elinde pasta tutarken Irene ve Wendy arkasında alkış yapıyordu. Kamerayı da muhtemelen Mino tutuyordu. "Doğum günün kutlu olsun Jennie Kim!!!!!" Kızlar bağırırken gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Ayrı olmamıza rağmen kutlamayı ihmal etmemişlerdi. "Sizi çok seviyorum, iyi ki varsınız." Wendy kameraya yaklaşıp dikkatli bir şekilde yüzüme bakmaya başladı. "Gözüne toz kaçtı galiba!" Söylediği şeyden sonra güldüm. "Bizde seni çok seviyoruz Jennie, bir an önce gel artık!" Mino kamerayı kendine çevirip konuştuğunda gülümsemeye devam ediyordum. "Yarın geliyorum, bu kutlamayı o zaman yapalım." Mino "Yapacağız tabii, kaç oldun sen şimdi onu söyle bakayım?" diye sorduğunda düşünür gibi yaptım. "18 yaşında genç bir kızım ben." Hepsi gülmeye başladı. "Gözünün kenarındaki kırışıklıklar öyle demiyor ama." Mino'nun dediği şeyden sonra kaşlarımı çattım. "Ne!?"
"Aynen, öyle bi kırışmış ki anlatamam." Dalga geçtiğini anladıktan sonra dil çıkardım. "Geç sen dalganı." Ardından Jaehyun kamerayı eline alıp onlardan uzaklaştı. Daha sessiz ve yalnız olduğu bir yere geçti. "Seni çok özledim." Derin bir iç çektim. "Bende seni çok özledim, yarın görüşeceğiz." Jaehyun gülümsedi. "Tekrardan doğum günün kutlu olsun Jennie. Seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum, yarın görüşürüz. Şimdi kapatmam gerek." Jaehyun başıyla onayladı. "Görüşürüz sevgilim."
Telefonu kapatıp bir süre boyunca pencereden dışarıyı seyrettim. Sokakta hiç insan yoktu. Kar hızını arttırmıştı. Bazı arabaların üstü tamamen beyaza boyanmıştı. Derin bir iç çektim. Ayağa kalkıp köşede duran bavulumu tekrar kontrol ettim. Ardından fermuarını kapatıp annemin yanına uğradım . Televizyon izliyordu. "Ben yatıyorum." Annem gülümseyip başıyla onayladıktan sonra tekrar televizyona döndü. Odama geçip kendimi yatağa bıraktım.