İki günlük mini kış tatili sona ermek üzereydi. Eşyalarımı çantama yerleştirdikten sonra montumu giydim. Taehyung çoktan hazırlanmış kapıya yaslanmış beni bekliyordu. Çantamı sırtıma takıp hızlı adımlarla yanına gittim. "Çıkabiliriz." Yaslandığı yerden doğrulup kapıyı açtı ve beraber dışarı çıktık. Asansörü beklerken ikimizde sessizdik. Asansöre girdiğimizde kapı kapandığı an, Taehyung hiçbir şey demeden, yalnızca önüne bakıyordu. Dün gece yaşanan şeyden sonra pek konuşmamıştık. Biraz utanıyordum ve Taehyung beni daha kötü hissettirmemek adına kahvaltı için aşağıya indiğimizde masada hiçbir imada bulunmamış, hatta bana olan mesafesini gün boyu korumuş, yaklaşmamıştı.
Lisa ve diğerleri otelin girişinde bizi bekliyordu. "Ekip tamam, hadi çıkalım." Lisa ve Hoseok önde, Jimin ve Chae arkalarında ve onların yanında da Suho ve Jisoo vardı. Taehyung ile arkalarından yürümeye başladık. Gelirken Lisa ve Hoseok ile gelmiştim. Adımlarımı onlara yönelttiğimde Kai önüme geçti. "Arka koltuğu paylaşacağız." Gülümseyip arabaya doğru yürüdüğünde hafifçe güldüm. Kai çoktan arka koltuğa geçmişti. Kapıyı tekrar açacakken Lisa ön camdan kafasını çıkardı. "Taehyung arabayla gelmiş, onunla gitsene Jennie. Kai şimdi sana rahat vermez." Kafamı yana çevirdiğimde az ileride arabasına yaslanmış sigara içen Taehyung'u gördüm. Tekrardan Lisa'ya döndüm. "Peki, size iyi yolculuklar." Kai bu tarafa doğru gelip camı açtı. "Yaa, ne güzel beraber giderdik." Hoseok kolunu arkaya uzatıp Kai'nin saçından tuttu. "Ben seninle eğlenirim, kızı rahat bırak." Kai'nin haline güldükten sonra arkamı dönüp Taehyung'un yanına yürüdüm. Karşısında durduğumda elindeki sigarasını yere atıp ayağıyla söndürdü.
Yüzüme bakıp hafifçe gülümsedi ve elini kafamın üstüne götürüp okşadı. Ardından "Atla bakalım, yolumuz uzun." Sürücü koltuğuna geçtikten sonra gülümsedim ve diğer tarafa yürüyüp kapıyı açtım, içeri geçtim. Arabayla yolda ilerlemeye başladığımızda arabanın yeni olduğunu anlamam uzun sürmedi. Tertemizdi ve sanki hiç kullanılmamış gibi duruyordu. Çoğu zaman farklı arabayla görüyordum Taehyung'u. Gemç bir adam olmasına rağmen çok zengindi. Parayı kazanma şekli aklıma geldiğimde iç çektim. Arkama yaslanıp koltuğa iyice yerleştikten sonra dışarıyı izlemeye başladım. Öğleyi çoktan geçtiğimiz için havada hafif bi turunculuk vardı. "Taehyung, sana bir soru sorabilir miyim?"
Kafasını onaylar biçimde salladığında oturduğum yerde doğruldum. "En sevdiğin mevsim ne?" Yola odaklanmış bir şekilde direksiyonu kullanırken vereceği cevabı bekliyordum. "Kış." Başını anladım şeklinde salladıktan sonra tekrardan arkama yaslandım. "Benimde ilkbahar." Sormamıştı ama söyleme gereği duymuştum. Onu sıkıyor muydum? Birdenbire kendimi kötü hissetmiştim. Onunla zorla konuşuyormuşum gibiydim. Sorularımı saçma buluyordu muhtemelen. Ama ben onun hakkında bir çok şey öğrenmek istiyordum. Ne zaman soru sorsam ya cevap vermezdi ya da kestirip atardı. Daha fazla batırmamak için arkama yaslanıp sessizce dışarıyı izlemeye başladım. Şehre girdiğimizde hava çoktan kararmıştı.
Evimin olduğu sokağın başına geldiğimizde arka koltuğa bıraktığım çantama uzanıp sırtıma taktım. "Evime bıraktığın için teşekkür ederim Taehyung, iyi geceler." İçten bir şekilde konuşmaya özen gösterdim. Kapı koluna uzanıp açacağım sırada Taehyung bileğimden tuttu. Bedenimi tekrardan ona çevirdiğimde ifadesiz bir şekilde yüzüme bakıyordu. Kafasını yüzüme yaklaştırıp dudaklarını yanağıma bastırıp bir süre öyle bekledikten sonra öptüğünde yutkundum. "İyi geceler ufaklık." Gülümsedim ve kapıyı açıp dışarı çıktım. El salladıktan sonra hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladım.
Eve girdiğimde kimsenin beni karşılamaması garibime gitmişti. Annemle babam salonda oturuyordu. "Selam." Yüz ifadeleri soğuk ve gergindi. Başta anlam veremesem de gözüm masanın üstünde duran fotoğraflara kayınca dumura uğradım. Haftalar öncesinden Taehyung ile buluştuğumuzda sokak satıcısında tteokbokki yerken, arada okul çıkışıma geldiği günden, onun arabasına binerken, evinden çıkarken çekilmiş fotoğraflarımız... "Bize yalan söylediğine inanamıyorum Jennie." Annem kaşları çatık bir şekilde yüzüme bakarken babamında ondan farkı yoktu. "Kendinden büyük adamlarla mı takılmaya başladın sen!" Annem bu sefer daha yüksek bir tonda azarlar tonda konuşmaya başladı. Hala olayın şokunu atlatamıyordum. Kelimeler boğazımdan çıkmıyordu. Nefesim daralıyordu ve felaket strese girmiştim. Babam peşime dedektif takmıştı resmen. Zar zor kafamın içinde bulanıklaşan kelimeleri toparlayıp konuşmaya çalıştım. "Peşime adam mı taktın baba?" Hayal kırıklığının yansıdığı bakışlarımı babama çevirdim. Soğuk bir ifadeyle bana bakıyordu. "Bir daha o çocukla görüşmeyeceksin." Kabus görüyor olmalıydım. "Bundan sonra dışarı çıkmak yok. Okuldan eve, evden okula. Bir süre daha takip edileceksin, eğer o adamın yanında seni görürsek..."
Babamla annem bakıştığında elimde sıkıca tuttuğum fotoğrafları biraz daha sıktım. "Ne olur görürseniz?" Babam normal bir şekilde konuşur ses tonuyla; "Babaannenin yanına Gimje'ye gidersin." Dudaklarımı birbirine bastırıp yutkundum. Babamdan sonra annem konuştu. "O serseriden hemen şimdi ayrılıyorsun, bitti." Resmen kendileri yazıp çizip beni oynatmaya çalışıyorlardı. Annem ve babamın bana bunu yaptığına hala inanamıyordum.
"Size gerçekten inanamıyorum, peşime adam takmak ne demek ya!" Fotoğrafları yırtıp yere attım. "Ama ne yaparsanız yapın, ben Taehyung'tan ayrılmayacağım!" Babam tekrardan kaşlarını çatıp "Bize karşı mı geliyorsun!?" diye sorduğunda yumruğumu sıktım. "Eğer aşık olmak size karşı gelmekse evet size karşı geliyorum! Hiçbir zaman sözünüzden çıkmadım, size layık bir evlat olmaya çalıştım. Ama sen ne yaptın baba? Resmen izimi sürmüşsün! Mutlu olmamı istemiyorsunuz siz! Üzgünüm ama bu sefer sözünüzü dinlemeyeceğim." Babam işaret parmağını bana doğrulttu. "O sesini alçalt, karşında arkadaşın yok senin. Aylardır ne olduğu belli olmayan itin biriyle sevgili olup anneni ve beni ayakta uyutmuşsun. Haklıymış gibi bir de karşı geliyorsun saygısız! Şimdi derhal odana gidiyorsun ve yaptığın hatayı iyice düşünüyorsun. O çocukla bir daha görüşmeyeceksin. Yoksa sonuçlarına katlanırsın. Bu son uyarımdı." Derince nefes aldım. "Ben Taehyung'u seviyorum ve ondan ayrılmayacağım. Saygı duymak zorundasınız!"
Annem bir hışımla ayağa kalktı. "Terbiyesizleşme Jennie! Baban senin iyiliğini düşünüyor. Serserinin biri için bizi karşına mı alıyorsun! O Taehyung mudur her neyse, sana ileride zarar verecek. Babanın aylar önce bahsettiği kulüpte ne haltlar karıştırdığını bilmiyormuş gibi konuşma! Sen böyle bir kız değildin, ne yaptıysa senin de aklını çelmiş. Şu konuşma şekline, bize olan davranışlarına bak."
"Beni haftalardır takip ettiriyormuşsunuz, teşekkür mü etmeliydim? Taehyung kötü biri değil ve birbirimizi seviyoruz! Aklımı falan da çelmedi. Ondan ayrılmayacağım ne derseniz diyin o benim erkek arkadaşım. Kabul etseniz iyi olur! " Arkamı dönüp cevap vermelerini beklemeden hızlı adımlarla odama gittim. Kapıyı sertçe çarpıp kapattığımda vücudum titriyordu. Çantamı yere attığımda odanın içinde gezinmeye başladım. Şu an ne yapmam gerektiğini düşünemiyordum bile. Babam sanki sevgili olduğumuzu öğrenmesi yetmiyormuş gibi Taehyung'un dövüşçü olduğunu da öğrenmişti bu yüzden en kısa zamanda onu enselemek için her yolu deneyecekti. Cebimden telefonumu çıkartıp Taehyung'a mesaj attım.
"Taehyung, ailem seni öğrendi."