"Ne? Saçmalama." Kucağına oturmamı istiyordu ve bu yapacağım en son şey bile değildi. Onu doğru dürüst tanımıyordum, bu iğrenç mekanda yan yana oturuyor oluşumuz bile hataydı. Kulağıma sıcak nefesini üflediğinde vücudum hafif titremişti. "Bu şekilde durduğumuz sürece sevgili olduğumuza inanır mı sanıyorsun?" Dudaklarımı birbirine bastırdım ve derin bir nefes aldım. Eve gidip sıcak çikolatamı hazırladıktan sonda odamda yorganımı üstüme çekip izlediğim tatlı gençlik dizime devam etmek istiyordum. Fakat döndüğümde peşimde bir sapığın olduğunu ve bunun çözümünü tanımadığım bir adamda bulmaya çalıştığım gerçeği suratıma tokat gibi çarpmıştı. "Hadi."
Taehyung'ın ses tonu o kadar ifadesiz ve soğuktu ki sanki çok normal bir şey yapıyormuşuz gibiydi. Az ileride duran ve bizi izleyen adamın bakışları bir ok gibi üzerimize saplanırken derin bir nefes aldım. Bunu yapmaktan başka çarem yoktu. Yutkundum ve ağzımda atan kalbime karşılık ayağa kalkmadan yan bir şekilde Taehyung'un kucağına oturdum. Utançtan yerin dibine girmek üzereydim. Yanaklarımın çoktan ısınıp kızardığını hissediyordum. "Bacaklarını açıp ata biner gibi otur."
İsteği karşısında bedenimi istila eden yüksek ateş, birazdan muhtemelen beni bayıltacaktı. "Altımda okul eteğim var?" Bahaneme sığınmaya çalışırken Taehyung ne kadar telaş içerisine girdiğimi fark etmiş olacak ki yatıştırıcı ses tonuyla kulağıma yaklaşıp "Ben tutacağım." demişti. Hayır, bunu yapmak istemiyordum. Ama utanç duygum, şu an zaman kaybından başka bir işe yaramıyordu. Derin bir nefes alıp bacaklarımı araladım ve tam anlamıyla ata biniyormuş gibi Taehyung'un kucağına oturdum. Vücudumun titrediğini hissediyordum. Bu şekildeyken asla onun yüzüne bakamazdım.
Ona yaklaşıp bedenimi tamamiyle onun bedeniyle birleştirdim ve kollarımı boynuna doladım. Kafamı boynuna gömdüğünde gözlerimi sıkıca kapattım ve bir an önce olduğum konumdan kurtulmayı diledim tanrıdan. O kadar korku dolu ve heyecanlıydım ki Taehyung'un tişörtünü avuç içlerimde sıktığımdan habersizdim.
Bir eli eteğimin ucunu tutarken diğer eli belime gittiğinde nefes almakta zorlanmaya başladım. Ayrıca kasıklarımda ki ağrı gittikçe artıyordu. Sakin ol Jennie, sakin ol...
Tek koluyla ince belimi sarmaladığında kafam hala boynuna gömük bir şekildeydi. Nazikçe belimi okşayıp ardından bana sarılırken alnımdaki terlerim Taehyung'un boynunu ıslatıyordu. Ne kadar süre öyle durduk onun bile farkına varamamıştım. "Ufaklık, iyi misin?" Kalbim yaralı bir kuş gibi atıyordu. İçerideki dehşet gürültüye rağmen fısıltılı ses tonunu algılayabiliyordum. Elini belimden ve eteğimden çektiğinde bedenimi geri çekip kucağından kalktım. Terden dolayı alnıma yapışan saçlarımı elimle düzeltirken nefes alışverişlerimi düzene sokmaya çalıştım. Muhtemelen kıpkırmızı olmuştum ve rezil bir haldeydim. "İyiyim."
Taehyung elimden tutup beni bu ortamdan çıkardığında biraz da olsa kendimi rahatlamış hissettim. Yolda ilerlerken çenemi tutamayıp Taehyung'a doğru döndüm. "Sence inanmış mıdır?" Bakışlarını yoldan çekmeden cevap verdi. "Bilmem." Cevabının 'Evet.' olması gerekiyordu. O sapığın tekrardan peşime düşecek olma düşüncesi bile tüylerimi ürpertiyordu.
Aslında yaşadıklarım çok saçmaydı. Babam polisti ve ona bu durumu anlatsam kolaylıkla hallolacaktı. Ama tanımadığım bir adamın motoruna ve arabasına bindiğimi, girmemem gereken bir yere girdiğimi de öğrenecekti. Bu yüzden elim kolum bağlanıyordu.
Kendim halletmeye çalışırken de elime yüzüme bulaştırıyordum. "Şey, senden bir şey isteyebilir miyim?" Taehyung iç çekerek başını olumlu anlamda salladı. "Yani anladığım kadarıyla senden korkuyor olmalı... O halde bir süreliğine benimle sevgili rolü yapar mısın? Eğer senin kız arkadaşın olduğumu düşünürse bir daha beni rahatsız etmez." Kırmızı ışıkta durduğumuzda ıslanmış yavru köpek gibi bakan gözlerim Taehyung'tan cevap bekliyordu. "Bunun karşılığında bana ne vereceksin?" Hafif alaycı ses tonuyla verdiği cevap üzerine kafamı kaşıdım. "Imm, kurabiye yapabilirim, ya da pasta? Biliyor musun ben çok güzel tatlı yaparım!" O kadar hafif sırıttı ki neredeyse yok denilecek kadar kısa sürdü.
Yeşil ışığın yanmasıyla beraber araba tekrardan hareket etti. Sessizlik ortama hakim olduğunda öksürdüm ve "Bu sessizliği teklifimi kabul etmene borçluyum sanırım?" dediğimde Taehyung'un bakışları bana çevrildi. Yerin dibine girdiğimi hissederken utanç duygumla baş etmeyi en kısa zamanda öğrenmeliydim. "Benim de bir şartım var." deyip tekrardan yola döndüğünde dudaklarımı birbirine bastırdım. "Ne şartı?" Tek kaşım usulca havalanırken meraklı bakışlarım Taehyung'un üzerindeydi. "Bana sarılacaksın, kucağımdayken."
Dalga geçiyor olmalıydı benimle. "Hayır tabii ki, öyle bir şey yapmayacağım." Arkama yaslanıp sıkıntıyla nefesimi dışarıya üfledim. "Sen bilirsin." Taehyung kendinden emin bir şekilde konuştuğunda alt dudağımı ısırdım. Kendime pozitif telkinler vermeye çalışıyordum. Ama tek çıkış yolu şartını kabul etmekti. Yaslandığım yerden doğrulup okul çantamı biraz daha kendime çektim. "Ya tamam, şartını kabul ediyorum." Taehyung'un memnuniyet dolu suratı sinirimi bozarken arkama yaslanıp kollarımı önümde birleştirdim.
Az sonra eve vardığımızda arabadan indim. Çekingen bir tavırla "Görüşmek üzere." dediğimde telefonunu uzattı. Şaşkın şaşkın suratına bakarken "Numaranı kaydet ufaklık, görüşmek istiyorsan." dediğinde elimi açıp olan camdan içeriye sokup telefonu aldım. Kendimi bir kez çaldırıp tekrardan telefonu Taehyung'a uzattım. "Seni ararım." deyip arabayı çalıştırdı ve görüş alanımdan uzaklaştı.