Uyandığımda pencereden içeriye giren güneş ışığı gözümü acıttığında bir süre kendime gelmeye çalıştım. Gözlerimi tamamen açıp etrafa baktığımda Taehyung'un kolları arasında olduğumu fark ettim. Hayır, hayır... Olamaz. Saat kaç? Karşı duvarda asılı olan duvar saatine baktığımda sabah dokuzu gösteriyordu. Tüm gece boyunca burada kalmıştım ve ailemin haberi yoktu. Gerçekten bu sefer sıçmıştım. "Taehyung kalk!" Göğsünü dürttüğümde gözlerini açıp esnemişti. "Ne oluyor Jennie?" Telaşla ayağa kalkıp çantamı bulmaya çalıştım. Merdivenlerden yukarı çıkıp Taehyung'un odasına girdim. Kenardaki koltuğun üstünde duran çantamı elime alıp içerisinden telefonumu çıkardım.
[Annem kişisinden 10 cevapsız arama.]
[Hoyeoonnnn💕💕kişisinden 78 cevapsız arama.]
Sen bittin Jennie. Çantamı omzuma takıp koşar adımlarla merdivenden inmeye başladım. Tam düşüyordum ki Taehyung belimden tuttu. "Ne oluyor ufaklık?" Nefes nefese konuşmaya çalıştım. "Annem beni öldürecek. Hemen eve gitmem gerek." Çıkışa koşup ayakkabılarımı giymeye çalıştım. "Ufaklık..."
Kapıyı açıp dışarı çıkacakken çıplak bacaklarıma temas eden soğuk havayla irkildim. Üstümü değiştirmeyi unutmuştum. Şu an hiç vaktim yoktu. Esen rüzgara aldırmadan koşmaya başladım. "Bekle ben götürürüm seni." Taehyung arkamdan seslenirken koşmaya devam ediyordum.
Çok geçmeden arabayla yanıma gelmişti. Hızlıca arabaya bindim ve kapanan telefonumu açmaya çalıştım. Taehyung gaza basıp beni çabucak eve yetiştirmeye çalışıyordu. Ağlamak istiyordum. Anneme ne yalan söyleyecektim? Yuna yalanına asla inanmazdı. Dizlerim ister istemez titriyordu. "Sakin olsana ufaklık." Taehyung yola bakarak konuştuğunda elimi saçlarıma götürüp bir yol düşünmeye çalıştım. "Sakin falan olamam. Annemi tanımıyorsun, hele babama haber verdiyse o zaman ikimizde biteriz."
Babam polisti ve eğer Taehyung'u öğrenirse önce onun hayatını bitirir sonra benimkini bitirirdi. Kalbim bu sefer korkudan patlayacakmış gibi atıyordu. Taehyung direksiyondaki bir elini dizime koyduğunda soğuk eli tenime temas ettiğinde derin bir nefes aldım. "Ben bittim bu sefer..."
Sokağın başına geldiğimizde arabadan bir hışımla inip Taehyung'a "Teşekkürler." dedikten sonra koşarak eve gittim. Kapıyı Hoyeon açtı. "Sonunda geldin!" Kolumdan tutup beni içeri çekti. Ardından annem karşımda belirdiğinde yutkundum. Merdivenleri hızlı hızlı çıktığım için hala nefes nefeseydim. "Neredesin sen!" Annem delirmiş gibi bakıyordu. Öyle bir bağırmıştı ki kesin alt komşu bile şu anki aile dramımıza şahit olmuştur. "Dünden beri sana ulaşmaya çalışıyorum! Neredesin sen Jennie!" Hoyeon birkaç adım geriye çekilmiş, bizi uzaktan izlemeye başlamıştı. "Telefonunu ver."
Kapanmış telefonumu anneme uzattığımda nefes alışverişlerim düzene girmiş sayılırdı. "Derhal odana geçiyorsun, cezalısın." İtiraz etmedim. Şu an sinirden köpürmüştü. Yavaş adımlarla odama geçerken Hoyeon arkamdan geliyordu. Odama girdiğimizde kapıyı kapatıp yatağa geçtim. Kendimi sırt üstü geriye bıraktığımda elimle şakaklarıma masaj yapmaya başladım.
Hoyeon yanıma oturup bağdaş kurmuştu. "Neredeydin Jen?" Kısık sesle konuşuyordu. Derin bir nefes aldım. "Taehyung'un evindeydim. Uyuyakalmışız. Telefonumda yukarı kattaydı." Kolumu dürttü. "Gerizekalı. Sana bir şey oldu sandım." Bakışlarımı tavandan çekip Hoyeon'a çevirdim. "Yağmurda ıslanan saçımı kuruttu, çorba yaptı.. Hatta bu üstümdeki de onun." Hoyeon yüzünde memnuniyet ifadesiyle bana bakıyordu. "Aferin işte beklediğim performans."