On Dördüncü Bölüm

1.7K 137 32
                                    

"Jennie!" Elimde poşetlerle kaldırımda yürürken  biri seslendiğinde arkamı döndüm. Kuzenim Hoyeon yüzünde kocaman gülümsemesi ile bana bakıyordu. "Hoyeon!!" Koşarak yanıma geldi ve kollarını sıkıca boynuma doladı. "Seni çok özledim!" Poşetler elimdeyken sarılmak çok zordu. Eve az bir yol kalmıştı. "Hadi eve gidelim, orda gideririz özlemimizi." Elimden bir tane poşet alıp yardım etmeye başladı. Beraber eve yürüdük.

Annem kapıyı açtığında Hoyeon'u görünce gülümseyip ona sarıldı. "Hoş geldin kızım." Elimdeki poşetleri kenara bırakıp içeri girdim. "Hoş buldum yenge, çok özledim sizi." Onlar özlem giderirken salona geçip kendimi koltuğa bıraktım. Az sonra Hoyeon yanıma gelip kendini kucağına bıraktı. "Ahh! Yavaş olsana!" Umursamazsa üstümde yatarken kenara çekilip yanıma oturdu. "Jennie, sen ne kadar güzelleşmişsin. İnanmıyorum sana..." Hoyeon benden bir yaş büyüktü ama her zaman yaşıt gibi takılıyorduk. Neredeyse üç yıldır görüşmüyorduk. Eniştemin işi dolayısıyla İngiltere'ye gitmişlerdi. Döndüğünü biliyordum ama geleceğini söylememişti. "Sen de öyle, baya iyi görünüyorsun. İngiltere yaramış sana." Muzipçe güldüğü sırada cebinden telefonunu çıkardı. Galeriye girip sarışın bir çocuğun fotoğrafını gösterdi. "Nasıl ama?"

Oldukça çekici birisiydi. Ama benim tipim değildi. "Yakışıklıymış, kim bu?" Hoyeon telefonu göğsüne bastırıp arkasına yaslandı. "Erkek arkadaşım. İngiltere'den dönmeden önce ağlamamak için zor durdum. Onu şimdiden özledim." Gülümseyerek Hoyeon'u izliyordum. "Senin adına sevindim."

Hoyeon yaslandığı yerden doğruldu ve ellerimi tutup gözlerini merakla açıp yüzüme bakmaya başladı. "Sende ne var ne yok? Hala Chris deme bana lütfen bayılıp kalırım şuracıkta." Burukça gülümsedim. "Hayır ya, bitti o çoktan." Daha da heyecanlandı. "Ooo, yeni şanslı çocuğumuz kim?" Derin bir nefes aldım. Gözlerimin dolmasına engel olabilmek için anında başka şeyler düşünmeye çalıştım. Taehyung'u özlemiştim, onu hatırlamıştım, birdenbire modum düşmüştü. Sakin kalmaya çalıştım, sakin kalmalıydım. "Kimse." dediğimde Hoyeon'un suratı asıldı. "Nasıl kimse?"

Sıkıntıyla üfleyip ayağa kalktım. "Kimse yok işte." Mutfağa doğru yürüdüm. Arkamdan geliyordu. "Saçmalama istersen." Dolaptan bize yiyecek bir şeyler çıkarırken Hoyeon söylenmeye devam ediyordu. "Yalan söylüyorsun. Biri var." Bakışlarımı mutfakta dolanan Hoyeon'a çevirdim. "Ne alaka ya? Yok diyorum işte, niye yalan olsun?" Çıkardığım ramenlerin paketini açmaya başladım. "Kızım ben seni on yedi yıldır tanıyorum. Gözünden anlarım, hemen modun düştü. Salak mı var karşında? Dökülüyorsun hemen şu an yoksa gider annene Jennie sigara içiyor derim."

Rameni bırakıp Hoyeon'a döndüm ve tezgaha yaslandım. O da cama yaslanmış karşıdan bana bakıyordu. Anlaşılan öğrenene kadar rahat bırakmayacaktı. "Vardı, bitti." Hoyeon 'Biliyordum.' bakışlarını üstümde gezdirirken yutkundum ve konuşmaya devam ettim. "Yaklaşık bir buçuk ay önce tanıştık. Çok uzun hikaye."

Odama geçtikten sonra minderleri yere koydum. Ramenlerimizi yerken, bir yandan da Taehyung'u anlatıyordum. Hoyeon benim güvenebileceğim sayılı kişilerdendi. Dışarıdan kaçık, deli birisi gibi görünse de ciddi olaylarda duygularını kenara bırakıp mantıklı düşünebiliyordu. Zekiydi. Her şeyini bilirdim, her şeyimi bilirdi. Bu yüzden tüm her şeyi anlattım ona. Beni motorla eve bırakmasından adam öldürdüğüne kadar.

"En son iki hafta önce beni evime bıraktı. Daha da görüşmedik. Kendini benden uzaklaştıran o." Sonlara doğru sesim titremişti. Ağlamayacaktım, kendime söz vermiştim. "Bence onunla konuşmalısın." Hoyeon yatağıma yaslanmış bacaklarını kendine çekmişti. Bende bağdaş kurup ona doğru dönmüştüm. "Ne konuşacağım?" Hoyeon düşünür gibi oldu. "Onu hala seviyorsun. Baksana gözlerin doldu. Hem kötü biri olsaydı, ilk sana zarar verirdi. Bence ara ve onunla buluşup konuş." Bunu yapmaya cesaretim var mıydı bilmiyorum. Son gördüğüm gün hala aklımdan gitmiyordu.

sweet nightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin