Okul dönüşü ara sokaklardan dolanarak kestirme yoldan eve yürümeye karar verdim. Tenha bir sokakta kulağımda kulaklık ile yürürken birinin sırtıma dokunmasıyla irkildim ve arkama döndüm. Olduğum yere kitlenmiş, vücuduma hücum eden korku duygusu artmaya başladı. Beni taciz eden adam -bu sefer tek başınaydı- sırıtarak yüzüme bakıyordu. "Beni özledin mi Jennie?" Üzerime yürüyüp ellerini belime doladığında onu ittirmeye çalıştım. O kadar güçlüydü ki, resmen kendini bana kelepçelemişti. "Bırak beni hayvan!"
"Ben seni çok özledim ama." Aptal aptal sırıtırken, korkudan gözlerim dolmuştu. Bağırmak için ağzımı açtığımda bileklerimi sıktığı ellerini hızla cebine götürüp bıçak çıkartmıştı. Kalbim yaralı bir kuş gibi atarken bıçağı boynuma dayadı. "Hele bir sesini çıkart, o zaman gebertmiyor muyum seni..." Yanaklarım gözyaşlarım eşliğinde ıslanırken arkada birleştirdiği ellerimi bir an bile bırakmadan az ilerideki arabasına doğru yürüdük. Arka kapıyı açıp beni içeri soktuğunda bıçağı hala bana doğrultuyordu.
"Lütfen bırak beni..." Ağlamaktan titreyen sesimle adama yalvarırken umursamazca elini pantolonunun düğmesine götürüp açmıştı. Fermuarını da açtıktan sonra üzerime gelmeye başladı. Ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyordum. Boştaki elini eteğimin altına soktuğunda yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Boynumu öpmeye başladığında kendimi o kadar kasmıştım ki bi ara tüm gerçeklikten kopmuştum. Kafasını kaldırdığında -muhtemelen ağlamaktan kızarmış- gözlerime bakmaya başladı. "Sevgilin bu sefer sana sahip çıkamadı mı? Bak dudaklarım pürüzsüz tenine değiyor, seni hiç becerdi mi o mafya bozuntusu? Gerçi, daha küçüksün, yapmamıştır. Seni ilk ben sikeceğim, çok şanslısın. O yüzden ağlamaya bırak ve tadını çıkar."
Tekrardan boynumu öpmeye başladığı sırada büyük bir ses koptu sokakta. Ardından bir hışımla üzerimden çekildi. Kalktığı an eteğimi düzeltip yaslandığım kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Arabanın diğer tarafında arkası dönük birisi beni taciz eden adamı ölesiye yumrukluyordu. Yere düşen kanlı bıçak gözüme çarptı. Adam yere yığıldığında o anki korkuyla tiz bir çığlık çıkıverdi ağzımdan.
Arabanın diğer tarafına geçtiğimde Taehyung bileğimden tutup bir şey dememe izin vermeden beni hızlı adımlarla başka bir sokağa sürükleyip rastgele bir apartmanın merdivenlerine çekti. "İyi misin Jennie?" Benim gibi nefes nefese kalmıştı, bir elini arkada tutuyordu. Diğer eliyse kolumda ya da vücudumda bir yara veya başka bir şey var mı onu analiz ediyordu. O telaşlı bir şekilde beni kontrol ederken hiç düşünmeden parmak uçlarıma çıkıp kollarımı boynuna doladım ve sımsıkı sarıldım. Gözyaşlarım tekrardan yanaklarıma yağmaya başlamıştı.
Boştaki elini sırtıma götürüp nazikçe okşadığı sırada bakışlarım arkada tuttuğu kanlı eline kaydı. Aniden geri çekildim ve elini tutup sıktığı yumruğunu açmaya çalıştım. "Kahretsin, elin çok kötü Taehyung. Hastaneye gidelim." Telaş içinde konuşurken Taehyung hiçbir tepki vermiyordu. At kuyruğu yaptığım saçımdaki ince uzun kumaş parçasını çıkartıp tekrar Taehyung'un eline bastırdım. "Çok kötü görünüyor, hastaneye gidelim hadi."
Ben telaştan kelimeleri seçemezken Taehyung hafifçe üstüme eğilip diğer elini belime koymuştu. Beni kendine bastırdığında ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım. "Sarıl bana ufaklık, hastaneye gitmeye gerek kalmaz." Telaş duygusu yerini heyecana bıraktığında kalbim bu sefer heyecandan hızlanmıştı. Yutkundum ve kollarımı yeniden boynuna dolayıp ona sarıldım. Üzerine sinmiş parfümle karışık sigara kokusu bir an için beni rahatsız etse de umrumda değildi.
Kulağıma dolan siren sesleriyle polisin diğer sokağa geldiğini anlamıştım. O tacizci sapık yakalanmıştı.
Taehyung tek eliyle beni sarmalarken derin bir nefes aldım. Siren sesleri uzaklaştığında tekrardan sessizliğe gömüldük. Konuşmuyorduk, hareket dahi etmiyorduk. Kafasını boynuma yaslayıp öylece durduğunda ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. "Taehyung..."