Kâbil'in Ateşe Tapması ve İdrîs Aleyhisselâm'ın Kıssası:
İlk Ateşe Tapan Kimse Kâbil idi. Kardeşi Hâbil'i Öldürdü. Ateş, Hâbil'in Kurbanını Yaktığı İçin Ateşe Taptı. Zirâ İdrîs Aleyhisselâm Zamanına Kadar Yaşamıştı. O Kadar Oğulları Vardı ki, Onun Hesabını Kimse Bilmezdi. Şam Dağlarında Oğuları ile Beraber Yaşardı. Kâbil Pek İhtiyar Olunca İblis Aleyhillâne Geldi. Ona, "Bilirmisin ki Ateş Hâbil'in Kurbanını Niçin Kabûl Etti de, Seninkini Etmedi?" Dedi. Kâbil, "Bilmezem." Dedi. İblis Aleyhillâne, "Sebebi Odur ki, Hâbil Ateşe Tapardı, Sen Tapmadın. İmdi Sen de Ateşe Tap, Tâ ki Ateş Senden Hoşnut Ola ve Bu Yeryüzünün Padişâhlığı ki, Senden Gitmiştir; Tekrar Sana ve Oğullarına Kala..." Dedi. Kâbil Ateşe Secde Etti ve Bütün Oğullarına Emretti, Onlar da Ateşe Secde Kıldılar. İlk Ateşe Tapan Kimse, Böylece Kâbil Olmuş Oldu. Aden Memleketinde Bir Ateşgede Yaptı. Kendi ve Bütün Oğulları Ateşe Tapmakla Vefât Ettiler. Oğullarından Birisine Tûbâl Derlerdi. Gâyet Neşeli ve Eğlence Sever Bir Kimse idi. İblis Aleyhillâne Şarabı Ona Öğretti, O da Üzümü Şıra Edip İçti ve Bütün Oğullarına da İçirdi; Mest Oldular. Ondan Sonra İblis Aleyhillâne Geldi ve Çalgılar Çaldı, Onlara da Öğretti. Böylece Onların İşleri Dâima Ateşe Tapıp Şarap İçmek Oldu. Analarının ve Kız Kardeşlerinin ve Kızlarının Hangisini Dileseler Avret Edinirlerdi. Âdemoğullarından Başka Bir Tâife de, Onların Haberini ve İşlerini İşitince, Onların Yanına Geldiler ve Amelleri ile Meşgûl Oldular. Onlarla Kalarak Ateşe Taparlar ve Şarap İçerler ve Zina Ederlerdi. Allahû Teâlâ Onlara İdrîs Aleyhisselâm'ı Peygamber Gönderdi.
İdrîs Aleyhisselâm'ın Kıssası:
Allahû Teâlâ İdrîs Aleyhisselâm'ı Onlara Gönderip, Allahû Teâlâ'ya Dâvet Etti. Ateşe Tapmaktan ve Şarap İçmekten ve Zina Etmekten Nehyedince, Onlardan Pek Az Kimse İdrîs Aleyhisselâm'ı Tasdik Ederek Ateşe Tapmayı Terk Ettiler. Ekserisi Gene Fıskları Üzerine Kaldılar ve İdrîs Aleyhisselâm'a Uymadılar. İdrîs Aleyhisselâm'ın Padişâhlığı Yoktu. Onlara Mukâtele Edemezdi. Lâkin Hakk'a Dâvet Ederdi ve İdrîs Aleyhisselâm, Şîd Aleyhisselâm'ın Suhufunu Okurdu ve Ahâliyi O Kitabın Hükmüne Dâvet Ederdi. Hakk Teâlâ Ona da Otuz Suhuf Gönderdi, Kendi Eli ile Yazdı. Âdem Aleyhisselâm'dan Sonra İlk Kalem Tutup Yazı Yazan, İdrîs Aleyhisselâm'dır ve Dünyâda İlk Esvâp Diken de, İdrîs Aleyhisselâm'dır. Bu İki Sanat ki Yazıcılık ve Terzilik İdrîs Aleyhisselâm'dan Kaldı. Onun Zamanından Önce Halk Kürk Giyerlerdi ve Koyun Yününü Keçe Edip Giyerlerdi. İdrîs Aleyhisselâm Terziliği İcâd Eyleyince, Ahâli Kürkü ve Keçeyi Bıraktılar. Kaftan, Gömlek ve Don Giymeye Başladılar. İdrîs Aleyhisselâm'ın Eli Gâyet Tez idi, Herkese Kaftanı ve Gömleği O Dikerdi. Bunca Meşgûliyet ile Gece ve Gündüz Hakk Teâlâ'ya İbâdet Kılardı. Derler ki; İdrîs Aleyhisselâm, Tam On Yıl Gece Uykusu Uyumadı. Gece Sabaha Kadar Namaz Kılar, Suhuf Okurdu ve O Kadar Zühd ve İbâdet Eyledi ki, Feriştehler İdrîs Aleyhisselâm'a Âşık Oldular. Hattâ Azrâil Aleyhisselâm Hakk Teâlâ'dan Diledi ki, İdrîs Aleyhisselâm'ı Ziyâret Edip Onunla Dostluk Eyleye. Hakk Teâlâ Destur Verdi. Bunun Üzerine Azrâil Aleyhisselâm İnsan Şeklinde İdrîs Aleyhisselâm'ın Yanına Gelip Onunla Oturdu. Sonunda İdrîs Aleyhisselâm'a Kendisinin Melekü'l-Mevt Olduğunu Bildirdi. İdrîs Aleyhisselâm, "Yâ Meleke'l-Mevt, Benim Ruhumu Kabzetmeye mi Geldin?" Dedi. Melekü'l-Mevt, "Yok Yâ İdrîs, Seni Görmeye ve Ziyâret Etmeye Geldim. Yeryüzünde Hakk Teâlâ'ya O Kadar İbâdet Eyledin ki, Seni Sevdim ve Seninle Dost ve Kardeş Olmak İstedim ve Benim Yanımda Ne Hâcetin Olursa Yerine Getireyim." Dedi. İdrîs Aleyhisselâm, "Yâ Azrâil, Benim Hakkımda Bu Kadar Kerem Ettiğine Göre, Senden Dilerim ki, Benim Canımı Alasın!" Dedi. Azrâil Aleyhisselâm, "Ben Senin Canını Almağa Gelmedim. Henüz Senin Ömrün Sona Ermiş Değildir." Dedi. İdrîs Aleyhisselâm, "Ne Olur, Daha Ömrüm Varsa da Sen Kerem Eyle ve Canımı Al, Ömrüm Kalmış ise Ümid Edilir ki, Hakk Teâlâ Yine Dirilte..." Melekü'l-Mevt, "Benim Bu İşe Hakk Teâlâ'dan Destur Olmayınca Yapmak Elimden Gelmez." Dedi.
Hemen Allahû Teâlâ'dan Diledi; Allahû Teâlâ Âlimdir, İdrîs Aleyhisselâm'ın Bu Dileğinden Muradı Ne idiğini Bilirdi. Hem Öyle de Takdir Eyledi. Hakk Teâlâ Duâsını Kabûl Edip Azrâil Aleyhisselâm'a Buyurdu, "Kulumun Dileği Ne ise Edâ Et!" Hakk Teâlâ'dan Bu Vecihle Buyruk Gelince, Azrâil Aleyhisselâm İdrîs Aleyhisselâm'ın Ruhunu Kabzeyledi. O Vakit, Üç Yüz Altmış Yaşında idi. O Saat Allahû Teâlâ'nın Emri ile İdrîs Aleyhisselâm Yine Diri Oldu. Bu, Allahû Teâlâ'nın İdrîs Aleyhisselâm Hakkındaki Mucizelerinden Biridir. İdrîs Aleyhisselâm Hemen Dirilince, Evvelki Hâl Üzerine, Yine İbâdete Meşgûl Oldu. Azrâil Aleyhisselâm Dâima Hazreti İdrîs'in Yanına Gelir ve Dostluk Ederdi.
Bunun Üzerine Hayli Zaman Geçti. Bir Gün İdrîs Aleyhisselâm, Azrâil Aleyhisselâm'a, "Ey Kardeşim, Senden Bir Dileğim Daha Var, Kabûl Eyle!" Dedi. Azrâil Aleyhisselâm, "Hâcetini Söyle, Elimden Gelecek Nesne ise Makbûldür." Dedi. İdrîs Aleyhisselâm, "Dilerim Senden ki, Bana Cehennemi Gösteresin!" Dedi. Azrâil Aleyhisselâm, "Cehennemi Görmekliğe Sen Takât Getiremezsin?" Dedi. İdrîs Aleyhisselâm, "Niçin? Hakk Teâlâ Beni Öldürdü, Benden O Fâni Can Gitti, Yerine Bâki Can Geldi. Şimdi Ben Cehennemi Görebilirim." Dedi. Azrâil Aleyhisselâm, "Öyledir, Amma Bu Nesne Allahû Teâlâ'dan Buyruk Olmadıkça Olmaz?" Dedi. Hemen Hakk Teâlâ'dan İzin Diledi. Allahû Teâlâ'dan Cevap Geldi ki, "Yâ Azrâil! İdrîs Aleyhisselâm'ın Dilediği Yeri Göster!" Hemen Azrâil Aleyhisselâm İdrîs Aleyhisselâm'ı Alıp, Cehennemi Göstermeye Götürdü. Cehennemin Derekelerini (Uçurumlarını) Bir Bir Ona Seyrettirdi. Her Âsiye Ne Vecihle Azâb Olunduğunu Gösterdi. İdrîs Aleyhisselâm Cehennemin Yedi Tabakasını Gördükte, Cehennem Azâbından Allahû Teâlâ'ya Sığındı, Oradan Yine Makamına Geldi. Bir Gün Azrâil Aleyhisselâm'a Yine, "Ey Dost-u Muhterem, Senin Katında Bir Dileğim Daha Kaldı; Kerem Kıl, Kabûl Eyle!" Dedi. Azrâil Aleyhisselâm, "Nedir?" Dedi. İdrîs Aleyhisselâm, "Bana Cenneti de Gösterip Temâşâ Ettiresin?" Dedi. Azrâil Aleyhisselâm, "Bu da Hakk Teâlâ'dan Destursuz Olmaz." Dedi. Allahû Teâlâ'dan Yine Destur Diledi. Hitâp Geldi ki, "Yâ Azrâil! Kuluma Dilediğini Verdim, Dediği Yere İlet!" Buyurdu.
Hemen Azrâil Aleyhisselâm, İdrîs Aleyhisselâm'ı Alıp Cennetin Kapısına Götürdü. İçeri Girmek Dilediğinde, Cennetin Kapıcısı Rıdvân Aleyhisselâm, İdrîs Aleyhisselâm'a İçeri Girmeye Destur Vermedi ve "Sen Âdemoğlusun; Âdemoğlu Ölmeyince, Cennete Giremez!" Dedi. İdrîs Aleyhisselâm, "Bana Ölüm Şerbetini Tattırdılar ve Benim Fâni Canımı Aldılar, Ebedî Can Verdiler. Maksat Ölmekse, Ölüp Yine Dirildim." Dedi. Azrâil Aleyhisselâm, "Bunun İçin Ben Şehâdet Ederim." Dedi. Rıdvân Aleyhisselâm, "Sözünü Kabûl Ettik, Amma Hakk Teâlâ Tarafından İzin Olmayınca, Biz Buna Destur Veremeyiz!" Cevabını Verdi. O Ânda Hakk Teâlâ Hazretlerinden Rıdvân Aleyhisselâm'a İzin Geldi ve Cennetin Kapılarını Açtılar. İdrîs Aleyhisselâm Destur Aldı, İçeri Girdi. Azrâil Aleyhisselâm Cennetin Derecelerini Tamamen ve Sekiz Cenneti Teferrûc Ettirdi. Sonunda Kapıya Yakın Geldi. İdrîs Aleyhisselâm'ın Muradı, Cennetten Çıkmamak idi. İçeri Girdiğine Göre Artık Çıkmak İstemedi. Rıdvân Aleyhisselâm İdrîs Aleyhisselâm'ı Tutup, "Elbette Çıkman Gerektir. Zirâ Yâ İdrîs; Sen Bilirsin ki Âdemoğlu Ölmedikçe ve Kıyâmet Kopup Sual ve Hesap Vermedikçe ve Cehennemi Görmedikçe Cennete Sakin Olamaz..." Dedi. İdrîs Aleyhisselâm, "Yâ Rıdvân! Ben Hakk Teâlâ'nın Peygamberiyim; Suhufta Gördüm ki, Benim Makamım Cennet Olacaktır. Maksat Ölmek ise Öldüm ve Cehennemi Görmek ise Gördüm. Bundan Sonra Nereye Gitmeliyim?!" Dedi. Hakk Teâlâ'dan Hitâp Geldi ki, "Yâ Rıdvân, Kulumu İncitme! Nerede İsterse Yürüsün ve Hâtırı Nice Dilerse Öyle Yapsın!" Buyurdu. Hemen Rıdvân Aleyhisselâm, İdrîs Aleyhisselâm'dan El Çekti ve Cennet İçerisinde Kaldı. Şimdiki Hâlde Dahi Cennet İçerisindedir. Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de Buyurulur [...Arapça Metin...]
İdrîs Aleyhisselâm Cennet İçerisinde Kalınca, İdrîs Aleyhisselâm'ın Bir Oğlu Vardı ki Adına, Mutuşlah Derlerdi. Atasının Hâlinden Haberdâr Olunca, Tahta Oturup Yeryüzüne Padişâh Oldu ve Ahâliyi İslâm Dinine Dâvet Eyledi. O Zamanda Halk, Pek Azmışlardı ve Çok Kimseleri Yıldızlara Tapmaktan Döndürdü. Bu İdrîs Aleyhisselâm Oğlu Mutuşlah, Dokuz Yüz Yıl Padişâhlık Sürdü ve Sonra Fevt Oldu. Lemk'in de Bir Oğlu Vardı ve Adına, Nuh Derlerdi. Yedi Yüz Yıl Geçtikten Sonra, Lemk de Fevt Oldu. Allahû Teâlâ Nuh Aleyhisselâm'a Peygamberlik Verdi ve Halkı Dine Dâvet Eyledi. O Zamanda Halk, Pek Azmışlardı ve Kimi Yıldızlara ve Kimi Puta Tapardı. Zirâ İdrîs Aleyhisselâm ile Nuh Aleyhisselâm'ın Arasında Bin Yedi Yüz Yıl Geçmişti. Bunca Zaman İçerisinde Hiçbir Peygamber Gelmemişti ve Gelenler, Padişâh Oldular. Nicesi Dünyânın Bir Tarafına Hükmettiler Fakât Bütün Dünyâya Hükmedemediler. Bütün Dünyâya Hükmedenin Birisi, Keyûmers idi.
[Tarih-i Tâberî
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNDİRİLEN DİN Mİ ? UYDURULAN DİN Mİ ?[Tamamlandı]
SpiritualAkıl, Göz Gibi, Din Bilgileri de Işık Gibidir. Göz, Işık Olmadıkça, Karanlıkta Görmez. Göz, Karanlıkta Görmediği Şeylere, Yok Diyemez. Akıl da, Mânevîyatı, Fizik Ötesini Anlayamaz. Aklımızdan Faydalanmamız İçin Allahû Teâlâ, Din Işığını Gönderdi. Gö...