NAMAZIN TARİHİ
Gökler ve yer biz insanlar için, bizler de Allah'a ibadet için yaratıldık.
Bütün Peygamberlerin ortak tebliği olan İslâm, nasıl ibadet edileceğini öğretmek için gönderildi.1İslâm Dini'nin son Peygamberi Hz. Muhammed'in örneklendirdiği Kur'ânî emirler ve yasakların her birine itaat ibadettir. Yüce Allah'ımızın, elçisi Hz. Muhammed'in bizzat öğretip misallendirdiği Kur'ânî emri olduğu için Namaz ibadettir, fakat bütün hayatın ibadetleştirilmesi için gerekli olan enerjiyi de üreten ve İslâmî îmana belge olan ibadettir.
Kur'ân'a göre bütün insan topluluklarına peygamber gönderildiği için Namaz insanlığın bildiği fakat tahrif ve zayi ettiği ibadet olmuştur.2
İki bölümlü bu çalışmada yalnızca Kur'ân'dan hareketle namazın insanlık tarihi kadar eski, fakat Kıyamet Günü'ne kadar da kalıcı olduğuna değineceğiz. Birinci bölümde namazla ilgili olarak Peygamberlerden genel, ikinci bölüm de ise özel misaller vereceğiz
Birinci Bölüm
Namaz İlk Peygamberle Başladı:
I- Kur'ân'ın işaretlerine göre ilk insan ve ilk Peygamber Hz. Âdem'dir. İlk yerleşim merkezi Ümmül-Kura olarak nitelenen Mekke'dir. İbadet için kurulan ilk mabet de Mekke'deki Kâbe'dir.3 Buradan hareketle ilk Mabet olan Kâbe'nin ilk insan ve Peygamber olan Hz. Âdem tarafından ibadet için kurulduğunu anlayabiliyoruz. Ancak onun tarafından yapılan ibadetin namaz olduğu hakikatini ise aşağıda ilk örneği açıklanacak birbirlerini doğrulayan Kur'ânî işaretlerden kavrayabiliyoruz.
Kâbe'nin Kur'ân'da tekrarlanan adı Beyt'tir; el-Beyt, el-Beytül Muharrem, el-Beytül-Atîk. Kâbe'nin iskân için değil, ibadet için bir diğer anlatımla namaz için inşa edildiğini dolayısıyla ilk mabette yapılan ibadetin namaz olduğunu Hz. İbrahim'in dilinden öğreniyoruz:
"Rabbimiz! Ben neslimden bir kısmını, 'namazı dosdoğru kılmaları',Senin Muharrem/saygın Beytinin yanında ekinsiz bir vadiye yerleştirdim.
Rabbimiz! Sana şükretmeleri için İnsanlardan bir kısmının kalplerini onlara meylettir ve onları her türden ürünlerle rızıklandır."4
Bu âyette Hz. İbrahim, zürriyetini; eşi Hacer'le küçük oğlu İsmail'i ve onların ardından gelecekleri ekinsiz bir araziye; el-Beytül-Muharrem olan Kâbe'nin yanı başına iskân ettiğini açıklıyor. El-Beytül-Muharrem'in yanı başına yerleştirmesini de "namaz kılmaları" ifadesiyle, namaz kılmalarını sağlama amacıyla beyan ediyor.
Bu açıklamanın doğrulayıcı bir üslupla Rabbimiz tarafından aktarılması, Kâbe'nin Hz. Âdem döneminde bu gaye ile yapıldığına işaret etmektedir. Çünkü Hz. İbrahim el-Beytül-Muharrem'de namaz kılındığı bilgisini Nuh tufanıyla silinmiş kalıntılardan edinemeyeceğine göre Rabbinden aldığı vahiyle öğrenmiştir. Nitekim anlamını sunacağımız Hac sûresinin 26. âyetiyle Hz. İbrahim'e el-Beyt'in mekânının tavaf edecekler yanı sıra kıyama duracaklar, rukûa varacaklar ve secdeye gidecekler için hazırlandığının bildirilmesi de Kâbe'nin namaz için tesis edildiğini delillendirmektedir:
"Bir zamanlar İbrahim için Kâbe'nin yerini (şöylece emirler vererek) hazırlamıştık:
Bana hiçbir varlığı ortak koşma, evim (Kâbe'y)i, tavaf edecekler, kıyamda duracaklar, rukûa varacaklar ve secdeye gidecekler için tertemiz kıl; maddî kirlerden ve putlardan arındır."II- Yüce Allah Meryem sûresinde Hz.İbrahimi ve ondan sonra Peygamber olarak gönderilen İshak'ı, Yakûb'u, Mûsa'yı ve Harûn'u anar. Zaman yönünden geriye dönerek Ehline namazı emreden İsmaîl'i ve İdrîs'i yâd eder. Sonra da şöyle buyurur:
" Onlar Âdem'in soyundan, Nûh ile beraber gemide taşıdıklarımızdan, İbrahîm ile Yakûb'un ve hidayet verip seçkin kıldığımız kimselerin soyundan, Allah'ın nimetlerine erdirdiği elçileri idi. Onlara Rahman (olan Allah)ın âyetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı. Onların ardından namazı bırakan ve şehvetlerinin peşine düşen bir nesil geldi ki, onlar da azgınlıklarının cezasını çekecekler."
Yukarıda anlamı sunulan 58. âyetten hemen sonra gelen 59. âyette "Hüm" zamiriyle anılan kişilerin Hz. Âdem'in, Nûh'un, İbrahîm'in zürriyetinden gelen Peygamberler olduklarına işaret edilir. Onların her birinden sonra gelen nesillerin namazı zayi ettiği açıklanır. Bu açıklama da Hz. Âdem'e ve Nûh'a kadar uzanan nesillerde zikredilen Peygamberler aracılığıyla namazın emredildiğini gösterir. Yukarıda yapılan açıklamayı
Enbiya sûresinin ilgili âyetleri ile de doğrulayabiliriz. Enbiya sûresinin 73. âyetinde "Hüm" zamiri ile Hz. İbrahîm'e, Lût'a, İshak'a ve Yakûb'a işaret edilerek şöyle buyurulur:
" Onları emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namazı dosdoğru kılmayı ve zekâtı vermeyi vahyettik. Onlar yalnız Bize ibadet eden kullardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNDİRİLEN DİN Mİ ? UYDURULAN DİN Mİ ?[Tamamlandı]
SpiritualAkıl, Göz Gibi, Din Bilgileri de Işık Gibidir. Göz, Işık Olmadıkça, Karanlıkta Görmez. Göz, Karanlıkta Görmediği Şeylere, Yok Diyemez. Akıl da, Mânevîyatı, Fizik Ötesini Anlayamaz. Aklımızdan Faydalanmamız İçin Allahû Teâlâ, Din Işığını Gönderdi. Gö...