Bölüm 13

212 3 0
                                    

  ► Tarih-i Taberî'den / Bölüm: 13

Hemen Şeddâd'la Beraber Giden Yüz Bin Kişi de Helâk Oldular. Hiç Birine O Cenneti Görmek Nâsip Olmadı. Onlardan Sonra da O Cenneti Kimse Görmedi ve O Yüz Bin Kişi ki, O Cenneti Yapmışlardı; Onlar da Orada Helâk Oldular. Rasül Aleyhisselâm Bu Hikâyeyi Bu Vecihle Beyân Edince, O Yahudi Âlimleri, "Sadakte Yâ Muhammed!" Diye Çağrıştılar. "Bu Kıssayı Biz de Bu Şekilde Bulduk..." Dediler.

Muaviye b. Ebî Süfyan Radiyallâhû Anh'dan Hikâye Ederler ki, Onun Hilâfeti Zamanında Bir Kişi Vardı. Adına Abdullah b. Kilâbe Derlerdi. Bir Gün Devesi Kaybolmuştu. Ararken Tesâdüfen Yolu Şeddâd'ın Cennetine Uğrar ve Görür ki, Bir Ecâip Yer! Hiç Bu Dünyâ Bahçelerine Benzemez. Hayretler İçerisinde Kalır, Kendisini Deli Oldum Sanır. Kendisini Toplar, O Altın ve Gümüşten ve Cevâhirden Bir Nice Nesne Alır. Binlerce Zahmetle Yine Çıkar, Şehrine Gelir. O Aldığı Cevherleri Hazreti Muaviye Radiyallâhû Anh'ın Yanına Getirir ve Başından Geçeni Anlatır. Muaviye Radiyallâhû Anh, O Cevherlere Bakar Görür ki, Üzerinden Çok Zaman Geçmekle Bozulmuş Bir İşe Yaramaz Hâle Gelmiş Amma Altın, Gümüşü Yurlar, Bunun Ne Olduğunu Bilemezler ve O Cevherleri Ateş Üstüne Koydular. Anber ve Misk Kokusu Belirdi Ondan Bildiler ki İrem Bahçesinin Cevherlerindendir. Derhâl O Kişinin Yanına Birçok Kimseler Vererek, "Gidin Oradaki Cevherleri Alın Getirin!" Dedi. Abdullah, O Kimseler Beraberinde Olduğu Hâlde Gitti. O Yerleri Ne Kadar Aradılarsa da, Hiç O Bahçenin Nişanını Bulamadılar. Âciz Olup Yine Şehirlerine Gelerek, Muaviye Radiyallâhû Anh'a Haber Verdiler. Bu Hâle Teâccüb Etti.

Rivâyet Ederler ki, Gufl b. Azle Adında Hadramut Şehrinin Bir Kadısı Vardı. Hadramut Dedikleri, Muâzzam Bir Şehirdir. Mağrib Serhaddinde Bulunur. O Kimseler Şeddâd'ın Cennetini Bulamayıp Döndüklerinde Bu Kadı, "Yâ Muaviye! Ben Daha Küçükken Babamdan Şöyle İşittim ki, Hadramut Şehrinin Gün Batısı Tarafında Bir Mağara Vardır. O Mağaranın Kapısı Denize Açılır. Şeddâd'ın Kabri O Mağaranın İçerisindedir..." Dedi. Bu Sözü Kadıdan İşitince, Halk Buna Tamah Ettiler ve Mumlar Getirip Mağarayı Bulmaya Gittiler. O Mağarayı Buldular. Mum Yakıp İçerisine Girdiler. Bir Hâyli Gittikten Sonra Mumları Söndü, Karanlıkta Kaldılar. Birkaçı Yine, "Dönelim..." Dedi. Bâzısı ise "Gelin, İleri Gidelim Görelim, Hâlimiz Nice Olur..." Dedi. İttifâk Edip İlerisine Gittiler. Sonunda Bir Aydınlığa Çıkıverdiler. Bir Taştan Kesilmiş Bir Ev, Şöyle ki; Yüz Arşın Yüksekliği Var. İçinde Taştan Bir Taht Yapmışlar. O Taht Üstünde, Bir Kişiyi Arkası Üstüne Yatırmışlar. Çevresine Sayısız Altın ve Gümüş, Cevâhir ve Leâl Dökmüşler. Üstüne Altınlı Bezlerden Dikilmiş Kaftan Örmüşler. O Kaftanlara Dokunup Gördüler ki, Durduğu Yerde Çürümüş, Toprak Olmuş. O Kıymetli Taşlar ve Cevherler, Bozulmuş, Harâp Olmuş. Yastığı Üzerinde Bir Altın Levha Buldular. İstediler ki, O Levhayı ve Cevâhirden Bir Miktar Alıp Çıkarabilsinler. Ne Kadar Uğraştılarsa, Çıkarmağa Bir Yol Bulamadılar. Sonunda Cevherleri Yine Bıraktılar ve O Levhi Kapı Şûlesine Getirdiler. İşbu Beyitleri, O Levhada Yazılmış Buldular [...Arapça Metin...] Manâsı Şudur ki, "Ey Ömür Uzunluğuna Mağrûr Olanlar ve Ey Şevketine ve Kuvvetine İnananlar ve Mülk Çokluğuna ve Asker (Çeri) Çokluğuna Dayananlar... Bilesiniz ki, Ben Âd Oğlu Şeddâd'ım! Kuvvetime ve Malıma Dayanırdım, "Dünyâ Mülkü Benimdir!" Derdim ve de Cihânın Padişâhları Benden Korkularından Emrime Mutî' Olmuşlardı Hûd Aleyhisselâm Geldi Bizi Azgınlık İçerisinde Buldu ve Bizi Dine Dâvet Eyledi. Biz Kuvvetimize İtimâd Edip Onun Sözüne İtibâr Etmedik. Ona Âsi Olduk. Sonunda Gökten Bir Hışım İndi. Ordumu Helâk Eyledi. İmdi Benim Hâlimi Göresiniz, Benden İbret Alasınız..."

Hazreti Muaviye Radiyallâhû Anh Der ki, "Ben Bunu İşitince, Hadramut Kavmine Sordum ve Dedim ki, "Bu Şeddâd, Cennetini (Uçmağını) Görmeye Giderken Allahû Teâlâ'nın Hışmı ile Helâk Oldu. Bunu, Bu İzzet ve Bu Tertiple Bu Makama Kim Getirdi ve O Mağaraya Kim Koydu?" O Kavim Dediler ki, "Gerçek Söylersin, Kıssa Böyledir Amma Âd'ın Bir Oğlu Vardı, Onun Adına Mersed Derlerdi. Şeddâd Onu Kendi Zamanında Bir Tarafa Emîr Tâyin Etmişti. O Mersed, Hûd Aleyhisselâm'a Îmân Etmişti. Atası Helâk Olduğu Vakitte Mersed Orada Yok idi; Sonra Geldi, Atasını Bu Hâlde Buldu. Atasının Azâsını Toplayıp Kâfûr ile ve Saburla ve Miskle Terbiye Ettirdi. İzzetle Onu Getirip O Makama O Koymuştur. Ondan Sonra Atası Yerine Padişâh Olmuştur. O da, "Mülk Benimdir!" Diye İddia Eylemiştir. Sonunda O da Ölmüştür. Bu Dünyâda Kimse Bâki Kalmaz. Onun da Kabrinin Bu Hadramut Yakınlarında Olduğunu İşitiriz." Dediler..."

Ondan Sonra Bir Zaman Geçti. Bir Mağara Daha Buldular. Onu da Atasına Olunan Tertip Üzere Terbiye Etmişler ve Bir Taht Üzerine Oturtup Nice Türlü Mal ve Hâzine ve Cevâhiri Yanına Koymuşlar, Başucunda Bir Mermere Birkaç Arabî Beyt Yazmışlar. Manâsı Şudur ki, "Ben Bir Padişâh idim ki, Çok Zaman Padişâhlıkla Dünyâda Ömür Geçirdim. Neye Kastettim ise Ele Geçirdim. Atamdan Sonra Yeryüzüne Bir Zaman Padişâh Oldum ve Nefs Arzusuna Yıllarca Bende Uydum. Sonunda Hasretle Cihânı Koyup Gittim. Gerçi Sureten Ulu Padişâh idim Amma Hakîkâtte Allahû Teâlâ'nın Hâkir Kullarından idim. Hasretim Onadır ki, Hakkıyla Allahû Teâlâ'ya İtaât Edemedim. Korkum Cehennemdendir ki, Cehennem Âsiler İçin Halk Olunup, "Doldun mu Yâ Cehennem?!" Denildiği Vakitte, "Daha Âsilerden Kimse Var mıdır Yâ Rabb?" Diye. Se'âdet Ehli Onlardır ki, Ümmet-i Muhammed'den Oldular ve Onun Şeriatı Hükmünce Amel Ettiler. Bütün Dinler Onun Dini Hak Olduğuna Delildir ve Bütün Cebbârlar Onun Şefaâti Ricasına Hor ve Zelillerdir..."

Şöyle Rivâyet Ederler ki, Hûd Aleyhisselâm Peygamber Dünyâdan Gittikten Sonra, Semûd ve Câsîm Zamanını Müteâkip Şeddâd b. Âd Neslinden Bir Kimse Padişâh Oldu. O da Bu Hadramut Civarlarında, Deniz Kenarında Bir Âlî Köşk Yapmıştı. Dâima O Köşkte Bulunurdu. Hûd Aleyhisselâm Zamanında Îmâna Gelmemişti Amma Hûd Aleyhisselâm'dan Sonra Müslüman Oldu ve Allahû Teâlâ'yı Bir Bildi ve İslâm Üzere Hareket Etti. O Öldükten Sonra, Mürûru Zamanla O Köşk Yıkılıp Harâp Olmuştu. Bir Gün O Köşkün Nişanı Bulundu. Yanını Kazdılar, Aradılar, Kapısı Üzerinde Bir Mermere, Birkaç Beyt Yazılmış Buldular. Manâsı Şöyledir ki, "Nice Yıllar İşbu Saray İçinde Olduk ve Ömrümüz Oldukça Gönlümüz Dilediğini Buldu. Nice Zaman Biz de Dünyâya, "Bizimdir!" Dedik. Şükür Allahû Teâlâ'ya Sonunda Îmâna Geldik ve Allahû Teâlâ'yı Bir Bildik..." Demiş. Burada Şeddâd'ın Uçmağı (Cenneti) Hikâyesi Tamam Oldu.

Devamı İçin Bölüm 14'e Geçin ►►►  

İNDİRİLEN DİN Mİ ? UYDURULAN DİN Mİ  ?[Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin