Çok Tuhaf~

898 84 3
                                    

Sinirden bayılacağım!

Dur bir dakika ben zaten bayılmıştım!!! Hayatın uzunluğunu ve şansını yad adeyim en iyisi. Yine böyle karanlık bir ortamda bulunmak için ne tür bir hata yaptım? Belki de benim için bayılmak bir alışkanlık haline geldi.
Evrenin sırları değil ki bu, bu kadar karışık! Altı üstü sadece bir sesti. Ses titreşimi bile değil sadece ses!

Peki neden böyle olmuştu? Aklım almıyor. Vudu veya şaman gibi şeylere inanmıyorum. İnanmıyordum. İnanmalı mıyım? Kafam iyice karıştı. Hem bu dünyada samanı nerden bulabilirim ki? Eskiden -önceki hayatımda- okuduğum bir kitapta kurşun döktürmek diye bir şey görmüştüm. Sanırım böyle bir şeye karşı arınmamı sağlayacaktı. Ya da öyle bir şeydi. Fakat şu anda bunun bir önemi yok.

Eyy! Bir saniye, şimdi benim sadece gözlerim mi kapalıydı? Daha önce gözümü açtığıma emindim oysa ki?

Ohh! Burası saraydaki yatağım değil mi? Şöyle bir bakınca bu devasa yatağı isterken fazla aç gözlü davranışım. Bunu yaptığıma inanamıyorum. Bu yatak eski salonum kadar büyük! Utanç verici anıları kenara süpürüp unutmak istiyorum.
Peki ben neden yatakta değilim ve yatağımda sarı kafalı bir velet tüy yumağı yatıyor. Biraz saraydan uzaklaştım diye hemen odamı bir başkasına verdiklerine inanamıyorum. Ben her ne kadar bu odadan ayrılmışta olsam insan bir anı niteliğine muhafaza ederdi değil mi? Bir de beni yatağa yatırmak yerine bir köşeye koymaları yok mu! Madem odayı verdiniz, beni niye geri bu odaya getirdiniz!? Dahası benim sarayda görünmemem gerekiyor. Ne yapıyor bu insanlar! Güçlü olanın hüküm sürdüğü bir dünyada hayatta kalmak için verdiğim onca emek bunların dikkatsizliği yüzünden mahvolacak. Hayatın güzelliklerini hissetmemişken nasıl ölebilirim!? Bir an önce Martha'yı bulmalıyım. Hayır hayır, ilk önce ustamın malikanesine gitmeliyim.

"Hayalet!!!"

Ben... Ben.. ben ayaklarımı hissetmiyorum. Yüzümün önüne getirdiğim elim nerde???

Sesim odayı inletecek kadar yüksek çıkmasına rağmen benim yatağımda yatmakta olan sarışın velet uyanmamıştı. Hani çocuklar seslere karşı daha duyarlıydı? Küçük konularla dikkatim dağıldı. Asıl sorun şuydu.

Yine hayatımı mı izleyecektim yoksa?

Yatağımda boylu boyunca yatan sarışın velet biraz tanıdık gelmişti. Ama onun ben olacağını düşünmemiştim. Düşünmekten ziyade bu kişi belki yeni bir kardeştir diye kendimi avutmuştum. İnsan gözüyle gördüğü gerçeği bazen bile isteye reddediyordu. Ancak eninde sonunda üzülen de kendisiydi.
Bende bu hale nasıl düştüğümü anlayamadan üzüldüm. Üzgünüm çünkü nerde hata yaptığımı bilmiyorum. Bunca zaman çağrı yapmadığım halde neyi yanlış yapmıştım da işler yine buraya gelmişti, anlamadım. Tek istediğim kısıtlanmadan rahat bir şekilde yaşayabilmekti.

...

"Orion, benim sevgili kızım."

Ödüm patlayacaktı neredeyse baba ya! Korkuttun beni. İnsanın arkasından böyle sinsi sinsi yaklaşılmaz.

Doğru ya beni ne duyabilir ne de görebilir. Düşüncelerime ne kadar dalmışsam artık geldiğini bile duymadım.

"Hahhh!"

Kederli bir şekilde yataktaki bana bakarken neden iç çekiyorsun. Eninde sonunda uyandım, değil mi? Ah, bu bir anı olduğundan benim bildiklerimi bilmiyordu. İlk seferinde de bu yüz ifadesini çokça görmüştüm. Günde bir kaç kez odama gelip beni izliyor, kederli bir şekilde iç çekiyor ve saçlarımı nazikçe okşuyordu. Belki de bu yüzden onu baba olarak kabul etmiştim. İnsanların sadece çıkar için kullanıldığı bir yerde güvensiz olmak normaldi. Eğer bu anıları bir başkasının gözündenmişcesine izlemiş olmasaydım kabullenmek bir yana her hareketinde bir artniyet olduğunu düşünmeye devam ederdim. Sonuçta en güçlü olarak görülen iki sınıfa sahip olmakla beraber neredeyse imkansız olarak görülen 4 tane de elementim vardı. Tüm yıkım elementlerine ve şifa büyüsü uygulayabilen ışık elementi ile birlikte yenilmez bir savaş makinesine dönüştürülmeye çalışılsa hiç şaşırmazdım. Potansiyelim ve sınırlarım ölçüm kristalinde ölçülemiyor. Bunun sebebi kristallerin yetersizliğindendi. Buna rağmen sınırlarımı hiç merak etmemiştiler. Beni hiç bir zaman bir araç olarak görmemiş ve beni bir şeyler yapmaya zorlamamışlardı. En çok etkilendiğim zaman ise seviye atlayamadığımı keşfettiklerinde oluşan ifadeleriydi. Sanki hem üzgün, hem mutlu, hemde rahatlamışlardı. Bu da okuduğum bir şeyi hatırlatmıştı bana; 'Ama büyüdükçe bazı dostlarını kaybedersin. Çünkü buna açığı kapatmak denir.

Çılgın PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin