Sonunda! Sonunda yıllardır pardon aylardır beklediğim annnnnnnnn😍😍
💕💕💕💕
4 yıl sonra,
Bugün yine her zaman ki çok yorucuydu. Şu son 4 yıl boyunca sabah 6'dan 12'ye kadar silah eğitimi, 13.30'dan akşam saat 17.00'a kadar simya, ustamla olan simya dersinden çıkar çıkmaz Sör İan ile olan genel kültür dersleri de sadece bilinen günlük rutinimdi.
Tüm bunların dışında her akşam saat 21.00 da odama çekilerek gece aktiviterime başlardım. Şimdiki gibi. Simya da olan ilerlemem de mana yetersizliğinden dolayı çırak(1) seviyesinde durmuştu.Hap rafinesindeki ilerlemem ise 1. seviyenin zirvesindeydi. Ne kadar denersem deneyeyim 2. seviyedeki hapları yapmam imkansızdı. Bende bunun farkında olarak teorik çalışmalarıma ağırlık vermiş ve bitki kullanımı üzerine yoğunlaşmıştım. Bu çabamın karşılığını da aldım sayılır. Teoride yeterli manam olduğu sürece Büyük usta simyacıların yapabileceği 6. seviye hapları yapabilir düzeyde olduğumu düşünüyorum. Ne yazık ki doğruluğunu kontrol edemiyordum.
Ayrıca bu teorik çalışmalar sonucunda birkaç yüz kadar kendi formülümü de geliştirmiştim. Genel olarak kendimi güçlendirmeye odaklandığım için vücut geliştirme üzerine yaptığım formüllerdi. Her ne kadar savaşçı olmasamda uzun zamandır bende vücudumu güçlendiriyordum. Bunun sonucunda da oluşacak aşırı kas ve vücudun yumuşaklığını kaybetmesi kaçınılmaz bir gerçekti.
Geliştirdiğim formüller sağolsun dışarıdan oldukça normal bir çocuğa benziyordum. Ancak içeride, 1000 kiloyu kaldırabilecek kadar, güçlüydüm.Ehehe Hehe
Bu neredeyse başlangıç kaynak aleminin 1. seviyesindekilerin gücüne eşitti. Eti ve kanı güçlendirmeden alabileceğim fayda da zamanla minimuma düşmüştü. Eti ve kanı 10 yıl boyunca güçlendirmeye devam etsem bile ulaşacağım güç 1000 kilo anca olurdu. Ancak savunmanın artmaya devam etmesi bunu asıl vazgeçilmez yapan şeydi. Gücümdeki artışa oranla savunmam iki buçuk kattan fazla artmıştı. 4. seviye başlangıç kaynak alemindeki birinin ham gücü bana en ufak bir zarar bile vermezdi. Düşündükçe yüzümde bir gülümseme oluşuyordu. Ne yazık ki güzel şeyler çabuk son bulurdu. Savunmamın artması da gücümdeki gibi yavaşlamış ve azalmıştı.
Pekala bu beklediğim bir sonuçtu ve o kadar da önemli değildi, sonuçta ben bir savaşçı değilim. En başından beri etimi ve kanımı beslenmek zorunda da değildim. Her neyse bu sayede son 4 yıl boyunca boşalıp ve dolan dantianım biraz da olsa genişlemişti ve eskiye nazaran daha fazla mana depolayabiliyordum.
4 yıl boyunca olanlar sadece bunlar değildi. Dış görünüşümde bayağı bir değişmişti. Yüz hattımın tombişliği azalmış ve keskinleşmişti. Kendim diye demiyorum ama, aynaya çok bakmadığımdan ve daima maskeyle gezdigimden yüzüm bir sır gibiydi ve her aynaya baktığımda, kendi güzelliğim karşısında şaşkına dönüyordum. Bu gidişle narsist olmam yakındır. Elbette tek değişen şey yüz hatlarım değildi. Belime kadar uzayan beyaz saçlarım ve 8-9 yaşlarında görünen boyumla baya bir büyümüştüm.
Ne yazık ki 11 yaşına giren Olivia benden bir kafa kadar daha uzundu. Kendimi zaman zaman gururlu bir anne gibi hissediyordum. Aynı şekilde oda iyi beslenmeye devam ederek önceki çukur ve kemikli yüzü gitmiş yerine dolgun ve pembe yanaklar gelmişti. Uzayan saçları ise... Ondan bahsetmek istemiyorum. Artık eskisi kadar olmasa da hala iştah açıcıydı. Bak aklıma Garnet geldi. O da zamanında pek bir lezzetli görünmüştü gözüme.
...
Bonyodaki işim biter bitmez giyinerek odama geçtim. Saatte baktığımda ise tam gece yarısıydı. Odayı aydınlatan iki aydınlatma incisi dışında pencereden süzülen ay ışığı fazla yoğundu. Ya da ay ışıkları mi demeliyim? Birbirlerine çarpacakmış gibi görünen iki adet dolunay görüş açıma giriyordu. Ayların çevresindeki tuz gibi serpiştirilmiş duran yıldızlar bana şeyi anımsatmıştı... Şeyi... Sahanda yumurta!?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çılgın Prenses
FantastikTanıtım; Sessiz, sakin ve işsiz olan Orion Black' in haftalar boyu evde kalarak düzensiz beslenmesi ve günlerce uykusuz kalması sonucu 26 yıllık hayatı kitap okurken ölmesiyle sonuçlanmıştı. Ancak ölüm onun için bir son olmamıştı. Şimdi ise tanrını...