2

1.4K 443 202
                                    

Tehlikeli bir meslek seçtiğimi bilsem de polisliğe başladığımda Marvel'ın karakterlerinden birine dönüşüp, yenilmez olacağımı sanırdım. Üstün dedektiflik becerilerime ek olarak kurşunlar beni yaralayamaz, bıçaklar bana saplanamazdı. Çelik yelek giymeme ya da ajan ekipmanları taşımama bile gerek yoktu. Çünkü ben ölümsüzdüm. Ama tüm bu düşünceler, sahaya çıkmamla birlikte değişmişti.

Meslek hayatımın birinci yılını geride bırakırken Giray Komiser'le yürüttüğüm ilk soruşturmamda kendimi ispatlama uğruna çoklu kişilik bozukluğu olan katil tarafından bıçaklanmıştım. Öleceğime, bir daha nefes alamayacağıma emindim ama Giray, beni kurtarmış ve kahramanım olmuştu.

Ortağım, iş arkadaşım ve idari amirim olmasına karşın Giray'a karşı duygularımı dizginleyememiş ve âşık olduğumu hem kendime hem de en yakın arkadaşım Elif'e itiraf etmiştim. Raporlu olduğum ilk hafta Elif, benim yanımda kalmış ve ben iyileşmeye çalışırken o beni Giray'dan uzak tutmaya ve onu unutmaya ikna etmeye çalışmıştı. İlk zamanlar bu düşüncesine kızıyor ve Giray Komiser'i kaçırmamam konusunda beni tembihleyen kıza ne olduğunu anlamaya çalışıyordum ama ona hak vermeye başlamıştım.

Ona göre Giray Komiser, uzak durulacak erkekler listesinin başında yer alıyordu. Çapkındı, umursamazdı, küfürbazdı, bir eş ve baba olmaya uygun değildi. Üstelik birlikte çalışıyorduk ve ondan uzak durmam gerektiğini biliyordum. İlk bebeğini doğurmasına az bir zaman kaldığı için Elif'i evine, Giray'ı kalbimden ve zihnimden uzak bir noktaya göndermiştim.

Bir aylık Giray diyetim sonunda bitmiş ve işe yaramıştı. Artık onu bir amir, bir abi olarak görüyordum. Bu süre zarfında mesajlaşma hariç görüşmemiştik. Evime gelmesine, karşıma çıkmasına izin vermemiştim. Sadece ilk soruşturmamın katilinin duruşmasına birlikte gitmiştik. Adam beni görünce heyecanlanmış ve bıçakladığının farkında değilmiş gibi sırıtmıştı. Muhtemelen çoklu kişiliklerinden en uysal olanı karşımdaydı ve o da olan olayları hatırlamıyordu. Uzun bir duruşmadan sonra Okan Acun'un cezai ehliyetinin olmadığına karar verildi. Çünkü yaptıklarına nadir görülen psikiyatrik bir patolojinin sebep olduğu anlaşılmıştı. Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin mahkûm servisine gönderilmişti. Mahkemede ifademi verdikten sonra Giray'la ayrılmış ve bugüne kadar onu bir daha görmemiştim.

Bugün kolum için geldiğim fizik tedavinin son günüydü ve yarın işe geri döneceğim için heyecanlıydım. Burnumda tüten yer, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği'ydi. Mesleğimi yapmayı, ekip arkadaşlarımı ve Asaf Amir'i çok özlemiştim. Tabii bir de..

Fizyoterapistim Ali ile birlikte son egzersizlerimi yapıyordum. Katille boğuştuğum sırada çıkan sağ omzum ve ezilen kol kaslarım yüzünden tedaviye başlamıştık ama son iki haftadır kendimi iyi hissediyordum ve hareket kısıtlaması yaşamıyordum. Bunun için mutluydum ve yüzüm gülüyordu. Gülen yüzüm, beni izleyen bir çift kehribar gözle karşılaşınca soldu. Giray'ı ansızın karşımda görmek, kalbimin tek ama güçlü bir şekilde atmasına neden olmuştu. "Hani onu unutmuştun Canfeza?" dedim kendime. "Sakin ol ve normal davran" diyerek Giray'ın yanına doğru koşturdum. Ağzım kulaklarıma kadar açılmış olmalıydı.

"Komiserim, burada ne işiniz var?"

Bana elini uzattı. Bir aydır birbirimizi görmemiştik ve şimdi ondan beklenilmeyecek bir nezaketle tokalaşmaya çalışıyordu. Ben de sağ elimi uzattım ve iyileştiğimi görmesi için güçlü bir şekilde elini sıktım. Ne yapmaya çalıştığımı anlamış gülümsüyordu. Ayrıca sıcak tenini hissetmek her zaman bir buz soğukluğunda olan parmaklarımı uyuşturmuştu.

"Konumuna baktım ve nasıl olduğunu görmek istedim" dedi.

Gülümsüyordu. Bıçaklanma olayında ondan ayrılıp katille tek başıma yüzleştiğim için telefonlarımıza karşılıklı konum belirleme programı yüklemişti. İtiraf etmem gereken durumlardan biri de Giray'dan ayrı kaldığım bir ay boyunca sürekli konumuna bakıp, neler yaptığını hayal etmemdi. Ama onun benim konumuma bakacağını hiç sanmazdım.

Çocuk Çığlığı #Aşk-ı Polisiye II#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin