17

965 395 16
                                    

Alarm sesiyle inleyerek uyandım. Boynum ve belim tutulmuştu. Giray'ın eli hâlâ ayağımın üstündeydi ve o da alarmı duyunca elini çekmiş ve üstümden kalkmıştı. Yüzümü ekşitmiş, belimi tutuyordum.

"O şekilde mi uyudun?"

"Seni uyandırmadan buradan çıkamadım," dedim.

Gözleri hayretle açıldı. Saate baktı ve bir daha şaşırdı.

"Vay canına. Gerçekten bebekler gibi uyumuşum. Bunu her zaman isteyebilirim."

"Çok fazla umutlanma bence," dedim.

"Şimdi sen uzan bakalım. Boynuna ve beline masaj yapayım. Güya bugün için enerjimizi toplayacaktık. Ölüden farkın yok."

Kanepeye yüz üstü yattım. Cipsi de uyanmış kapısının arkasından sesleniyordu. "Küçük odanın kapısını açar mısın?" dedim. Giray geri geldiğinde eline mentollü kremi aldı ve "Beline süreyim mi?" dedi. "Tamam" dedim ve gözlerimi kapattım. Bu güzel temasın tadını çıkarmak istiyordum ama belim çok ağrıyordu ve acıyla inledim. Cipsi, yanımıza gelmiş, şaşkın gözlerle bize bakıyordu. Acıyla inleyince "Maov" dedi.

"İyiyim kızım. Bir şey yok," dedim.

Giray'ın eli belimden yukarıya doğru çıkmaya başlamıştı. Genel olarak tüysüz biriydim ama olmayan tüylerimin havaya kalktığını derimin pütürleştiğini hissettim. Yutkundum.

"Tamam. Tamam iyiyim," dedim telaşlı bir şekilde ve ayağa kalktım.

"Boynun?" dedi. Sanki biraz önce hiçbir şey olmamış gibi. Gerçi Giray için bir kadına dokunmak sıradan bir durum olabilirdi.

Boynumu kütlettim ve "Gerek yok," dedim.

"O zaman hazırlan kahvaltıya gidelim."

"Ben hazırlardım."

Bana "İtiraz istemiyorum" bakışı attı. Camdan dışarıya baktım. Gece boyunca kar yağmış ve tutmuştu. Sarı sokak lambalarının altında beyaz topluluklar insanın gözünü alıyordu. Kış ayında mesai saatimi hiç sevmiyordum. Karanlıkta emniyete giriyor ve gün içinde dışarıya çıkma fırsatı bulamazsam yine karanlıkta evime dönüyordum.

Giray, siyah, balıkçı yaka, yün bir kazak giymişti ve gözleri iyice ortaya çıkmıştı. Bana bakışları da değişmişti. Tamam belki beni yanlış anladığını ve boşuna bağırdığını söylemişti ama bu bakışlar bambaşkaydı. Giray'ın başından geçenleri öğrendiğim gün, benim ona bakışlarım nasıl değiştiyse, o da benim travmamı öğrenince farklı mı bakmaya başlamıştı? Buna aşk diyebilir miydik?

Evden çıkmadan önce Koridor oyunumuza baktım. En son birbirimizin piyonlarının önüne engel taşı koymuştuk. Ve Giray kendi piyonunu engelden kurtarmak için hamle yapmıştı. Gülümsedim ve ben de kendi piyonumu hareket ettirdim. Koyduğu engelden kurtulmak için yana doğru bir adım.

Laleli'de bir simit fırınına gelmiştik. Tam olarak kahvaltı salonu olmasa da sıcak simit, peynir ve çay vardı. Garip bir şekilde yüzüm gülüyordu. Acılarımı ilk defa dile dökmek hafiflememi sağlamıştı. Bir yandan da Eymen ve artık Erva vardı. Onları nasıl bulacaktım? Annelerine nasıl teslim edecektim?

Dün panik atak geçirerek yarım bıraktığım listemi Giray'la bölüşerek araştırmamıza devam ettik. Masama yaklaşan her ekip arkadaşım, heyecanlanmama neden oluyordu. Azar yemem için ekranıma bakıp neyi araştırdığımı anlamaları ve Asaf Amir'e söylemeleri yeterli olacaktı. Ama onların tek merak ettiği sağlığımın nasıl olduğuydu. Mehmet Akif Başkomiser, bir hayalet gibi aniden dibimde belirince tedirgin olmuştum. Giray bunu anlamış olacak ki başkomisere imzalanacak bir evrak uzattı ve bana ekranımı kapatma ve notlarımı saklama zamanı kazandırdı.

Çocuk Çığlığı #Aşk-ı Polisiye II#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin