3

1.2K 435 153
                                    

Gece telefonumun çalma sesiyle uyandım. Yüzümü ekşitmiş penceredeki koyu karanlığa bakıyordum. Giray arıyordu. Hayret ve korkuyla yeşil renkli avize resmine dokundum. Daha ben konuşmadan telefonun diğer ucundan o güzel sesi duydum.

"Uyan bakalım Canfeza. Cinayet var. On dakikaya kapındayım. Beni bekletme."

"Tamam komiserim," dedim ve hemen ayaklandım.

Sıcak battaniyemin altından soğuk odaya çıkmak ürpermeme neden olmuştu. Önce mutfakta ısıtıcıya su koyup çayı demledim. Sonra banyoya gittim. Heyecanla hazırlanmaya başladım. Siyah boğazlı badimin üstüne koltukaltı silah kemerimi taktım ve silahımı yuvasına yerleştirdim. Bu ânı yaşamayı o kadar çok özlemiştim ki uykusuzluk ve yorgunluğumu kenara bırakıp ülkedeki tüm katillerin peşine düşebilirdim.

Çelik çay termosumu ve iki kupa bardağı yanıma alıp, binanın önüne çıktım. Yağmur yağıyordu. Mevsimlik montumun kapüşonunu başıma geçirip Giray'ın arabasına doğru koşturdum. Sakallarını kesmişti. Gecenin bir vakti uyanır uyanmaz bunu yaptığını sanmıyordum. Beni bıraktıktan sonra kesmiş olmalıydı. Suratımı ekşittim.

"Berbat görünüyorsun. O çay mı?"

Uykusuzluğa ve soğuğa vücudum hiç dayanamıyordu. Şimdi bir de yorgundum. Eskiden tek kolum ağrıyordu şimdi ise iki kolum birden. Vücudum, heyecanlı hâlime eşlik edemiyordu.

"Ben resmi olarak işe döndüğümü bilmiyordum. Ve evet o çay."

"Harikasın Canfeza."

"Hani berbattım?"

"Tipin öyle. Ama sen harikasın. Çay koy bakalım."

"Neden sakallarını kestin?" dedim.

Ben bardaklarımıza çay koyarken Giray, "Sen yokken her hafta ortak değiştirdiğimi söyledim mi? Kimse bana tahammül edemiyor," dedi ve bir kahkaha attı. Soruma cevap vermemişti. Sadece kaçamak bir bakış atmıştı.

Önceden ben de Giray'la çalışmak istemiyordum. Çok küfür ediyordu. İnsanları eziyor, aşağılıyor ve dalga geçiyordu. Ama zamanla bunun bir maske olduğuna emin olmuştum. Aslında korumacı, hassas düşünen ve -hayır, kesinlikle nazik demeyeceğim- kaba biriydi. Sadece garip bir şekilde kendine alıştırıyordu. Ve hatta âşık ediyordu.

"Olay neymiş?"

"Kavga sonucu silahla yaralama ve cinayet. Elimizde iki ceset üç de yaralı var."

Aslında işe dönmeden tekrar sahalara çıkıyor olmam beni heyecanlandırmıştı. Tek sorun gözlerimi açık tutamıyor olmamdaydı. Esenyurt'a geldiğimizde Giray'ın aracı park etmesi ile uyandım.

"Toparlan Canfeza ve bir adım geride durmayı unutma."

Giray Komiser, bu sefer kızarak değil şefkatli biri gibi beni uyarmıştı. Hemen toparlandım ve araçtan indim. Gecenin ayazını yiyince zaten kendime gelmiştim. Allahtan yağmur, durma noktasına gelmişti.

Resmi ekipler olaya müdahale etmiş, sarı şeritlerini çoktan çekmişti. Bir ambulans hareket ederek yanımızdan uzaklaşırken başka bir ambulansa yaralıyı yerleştiriyorlardı. Giray Komiser'le ben, hemen adamın yarasına baktık. Bacağından vurulmuştu. En azından bunun ifadesini alabilecektik. Ambulansın gittiği hastaneyi öğrenip olay yerine doğru yürümeye devam ettik.

Binaların arasına sıkışıp kalmış bir çocuk parkının kauçuk zemininde iki ceset yatmaktaydı ve üstleri henüz örtülmemişti. Olay yeri inceleme ekibi bizden birkaç dakika önce gelmiş olmalıydı. Resmi polislere doğru ilerlerken adliye hizmet aracını gördük ve savcıyla nöbetçi kâtibi karşılamak için onlara doğru yöneldik.

Çocuk Çığlığı #Aşk-ı Polisiye II#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin