10

1K 407 102
                                    

Bu gece cinayet işlenmemesine karşın yine uykumu alamamıştım. Gözlerimi kapattığım an siyah pick up karşıma çıkıyor ve ben ne kadar koşarsam koşayım Eymen'e yetişemiyordum. Organları çalınan, yurtdışına kaçırılan, tacize uğrayan çocuklar kâbuslarıma giriyor ve sürekli sıçrayarak uyanıyordum. Sonunda pes edip yataktan kalktım ve odadan çıktım. Giray da uyanmıştı. Zaten onu şimdi daha iyi anlıyordum. Onca acıya şahitlik yaptıktan sonra insanın gözüne uyku girmiyordu.

"Çocuktan haber var mı?"

"Hayır. Cüzdanıma parayı sen mi koydun?"

"Alışverişin ve arabanın ücreti. Lütfen sabah sabah tartışmayalım. Kahvaltıya istediğin özel bir şey var mı?"

Mesaimize daha vardı ve günlerdir tost yemekten bıkmıştım. Stresimi dengeleyebileceğim yegâne yer mutfaktı.

"Sucuklu yumurta ve patates kızartması."

Giray, mutfağa yanıma geldi ve birlikte hazırlık yapmaya başladık. Yüzü gülüyordu. Onun en sevdiğim huylarından biri de buydu. Türk erkeklerinin aksine mutfağa girmeyi, kadınlara yardım etmeyi seviyordu.

Birden "Saçların ne zaman uzayacak?" dedi. Şaşkınlıkla ona bakınca "Estetik algım yüksektir ve her gün seni göreceksem en azından biraz göze hitap etmelisin," diyerek cümlesini toparladı. "Saçını örmek sana yakışıyordu. Elmacık kemiklerin ortaya çıkıyordu."

Yüzüm kızarmış olmalıydı ve ben de gözlerimi kaçırarak "Senin sakalların ne zaman uzayacak?" dedim.

"Ne yani sakallı hâlimi mi beğeniyorsun?"

Omuz silktim ve "Çok uzatmadığın sürece bence yakışıyor" dedim. "Tamamen estetik algı açısından yani."

Güldü ve "Yakında uzar," dedi.

"Saçlarım da yakında uzar," diyerek ona karşılık verdim.

Kahvaltıda Giray'ın kehribar gözlerine bakıp dünden beri düşündüğüm soruyu sormaya can atıyordum. Tek tereddüdüm beni yanlış anlamasıydı. Zihnimde küçük bir prova yaptım.

"Giray, senin ev ortamını özlediğini düşünüyorum. Küçük odaya bir yatak alalım ve istediğin zaman gelip kal. Bu evde benden çok emeğin var. Çamaşırlarını da yıkabilirsin. Ayrıca canının çektiği yemekleri de yaparız. Evsizliğin ve aç kalmanın ne demek olduğunu biliyorum."

Son cümle olmasa da gerisini söylemeye hazırdım. Ben konuşmadan söze o başladı.

"Söyle hadi."

"Aaa şey. Düşündüm de küçük oda boş ve senin bir otel odasında kaldığını düşünmekten rahatsızlık duyuyorum. İstersen.."

Yüzü ciddileşti ve "Ev arkadaşı aradığını bilmiyordum" dedi.

"Hayır, yani. Çamaşırlarını yıka.."

Cümlemi kesip sesi kademeli bir şekilde yükselmeye başladı.

"Eski kafalı Canfeza'ya ne oldu? Hem bekâr hem de komiseri olan biriyle aynı evde mi yaşayacak yani? Ben çamaşırlarımı kuru temizlemeye veriyorum." Durdu ve bağırmaya devam etti. "Hem ben kız arkadaşlarımı nereye getireceğim?" Kaşlarını çattı ve kanepeyi işaret ederek daha yüksek sesle bağırdı. "Bu kanepeye mi?"

İrkildiğimi ve gözlerimin dolduğunu görmemesi için ayağa kalktım. Önce mutfakta oyalanmaya çalıştım ama sonra ağlayacağımı anlayıp yatak odasına kaçtım.

Günlerdir evimde uyuyordu. İyi anlaşıyorduk, hiçbir rahatsızlık hissi yoktu ve onun bir eve ihtiyacı olduğunu düşünüyordum. Ona âşıktım ama bir şey beklemiyordum. Sadece bu evi kurarken ki heyecanını ya da mutfaktaki mutluluğu gözümün önüne geliyordu. Evsiz kalmanın ne demek olduğunu bildiğim için ben sadece ona bir kapı aralamaya çalışmıştım. Çamaşırlarını normal insanlar gibi makineye atıp yıkamadığını tahmin etmem gerekiyordu. Neden bana kızmıştı ki? Ve gerçekten kız arkadaşları var mıydı? Ne özel bir konuşmasına şahit olmuştum ne de uzun uzun mesajlaşmalarına. Bir sevgilisi varsa eğer onu merak etmeyen biri olmalıydı. Ya da sevgilileri?

Çocuk Çığlığı #Aşk-ı Polisiye II#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin