29

980 408 23
                                    

Akşama kadar evde dinlenip operasyon için gücümü topladım. Sadece kitap okuyup Cipsi'yle oynadım ve başka bir şey düşünmemeye çalıştım. Hazırlanmaya başladığımda Giray'dan on dakika içinde kapımda olacağına dair mesaj aldım.

Emniyete suskun bir şekilde gittik. Cinayet Büro Amirliği'nin iki yüz iki kişilik memur kadrosundan yüz seksen üç kişi operasyon için seçilmişti. Asaf Amir, konferans salonunda üstü kapalı brifingini verdikten sonra ekleme yaptı. Hâlâ daha kimse nasıl bir operasyon olacağını, nerede görevlendireceğini bilmiyordu.

"Ne kahraman istiyorum ne de şehit bekliyorum. İşin ağır yükünü özel harekât ekipleri üstlenecek zaten. Biz çevre güvenliğini sağlamada ve tutuklamaları yapmakla sorumluyuz. Dışarıdaki listelerde emrinde olduğunuz başkomiserin adı yazıyor. Onun sözünden çıkmayacak, kendi başınıza hareket etmeyeceksiniz. Herkes telefonlarını merkezde bırakacak. Telsizinizi on ikinci kanala ayarlayın ve sürekli beklemede kalın. Çelik yelek giyme ve kask takma zorunluluğu vardır. Her bir memura kendi yedek şarjörlerinin yanı sıra iki yedek şarjör daha verilecektir. Ayrıca ağır silah taşıma ruhsatı olanlar dışarıdaki listede belirtilmiştir. Şimdi herkes hazırlansın. Umuda Yükseliş Operasyonu başlamıştır."

Biraz gurur biraz korkuyla konferans salonundan çıktım. Listelerde ismimi taradım. Mehmet Akif Başkomiser'in on beş kişilik ekibinde yer alıyordum ama Giray'ın ismi listede yoktu. Ağır silah taşıyacaklar listesine baktım. Giray'ın ismi, orada keskin nişancı olarak yazmaktaydı ve çok iyi tanımadığım Tufan Başkomiser'in ekibindeydi. Ondan ayrı düşmek hoşuma gitmemişti. Mühimmat katına indim. Sonradan teslim etmek üzere yedek iki şarjör, çelik yelek ve kask aldım ve envanter formunu imzaladım. Kadın soyunma odasına girdim. Koca amirlikte operasyona katılacak sekiz kadın polis vardı ve hiçbiri benim ekibime düşmemişti. Hepsine hafif tebessüm ettim ve gerek heyecandan gerek yeni insanlarla tanışırken nasıl davranmam gerektiğini bilememekten kimseyle konuşmadım. Kendimi yalnız hissediyordum. Sonra bu durumdan dolayı hem kendime hem de Giray'a kızmaya başladım. Polistim, belki duygusal biriydim ama güçlüydüm. Giray'la ortak olduğumuzdan beri kendimi korunmaya muhtaç hissediyordum. Öyle hissetmemi sağlıyordu. Zihnime bu durumu değiştireceğime dair bir not yazdım.

Mehmet Akif Başkomiser'den saat 22.00'de otoparkın C koridorunda olmamız emrini almıştım ve ekibimi bulmak için dolanmaya başladım. Kalabalık arasında Giray'ı göremiyordum. Savaşa gider gibi hazırlanmamız ürpermeme neden olmuştu ve bugün yaşadıklarımızı, ona olan kırgınlığımı bir kenara bırakıp kehribar gözlerine bakmaya ihtiyacım vardı. Yine çizgimden uzaklaşmış yine zafiyet gösteriyordum.

Otoparka indiğimde Giray'ın beni beklediğini gördüm. Elinde keskin nişancı tüfeğinin çantası vardı. Onu yere koydu ve bana doğru döndü. Çelik yeleğimin ve kaskımın bağlantı noktalarını kontrol etti. Güvende olduğumu anladı ve su yeşili gözlerimin içine baktı.

"Canfeza, bir adım geride durmanı istiyorum."

Gözlerimi devirdim ve "Yapma ama," dedim. "Zaten biz desteğin desteğiyiz. Daha ne kadar geride durabilirim bilmiyorum. Ayrıca herkes gibi ben de polisim." Yanımızdan geçenleri sırasıyla işaret ettim. "Polis, polis, polis." Sonra kendimi gösterip "Polis" dedim.

"Olabilir. Senin amirinim ve sana bir emir veriyorum."

"Bu gece amirim değilsin. Farklı ekiplerdeyiz."

"Sen öyle san," dedi ve gitti.

Mehmet Akif Başkomiser, toplanma alanında emirlerini vermeye başlamıştı. İçeriye girecek ikinci ekiptik ve sadece tutuklama yapacaktık. İki transit aracı işaret edip nasıl ayrılacağımızı söyledi. Ve son olarak bir cümle daha ekledi.

Çocuk Çığlığı #Aşk-ı Polisiye II#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin