13

938 398 51
                                    

Bu gece de geç vakte kadar dosyalar üzerinde çalışmış kanepemde uyumuştum ama Cipsi'nin ağlamaya yakın "Maov" sesiyle uyandım. Küçük odaya gidip onu kontrol ettim. Bana çaresiz gözlerle bakıyor nefes alırken sarsılıyordu.

"Neyin var kızım?"

Yanına yaklaşınca kanı gördüm. Doğum için henüz erkendi ve ben panik olmaya başlamıştım. Ne yapmalıydım? Telefonu elime aldım. Tam Giray'ı arayacaktım ki vazgeçtim. Veterinerimizi aradım ama sonuna kadar çaldırmama rağmen açmadı. İnternetten yirmi dört saat açık veteriner kliniklerine baktım. En yakındaki Bayrampaşa'daydı. Hızlıca üstümü değiştirdim. Cipsi'yi yuvasıyla birlikte kucakladım ve arabama bindim. Eski Polo marka aracım, en acil zamanda bana ihanet etmiş, çalışmıyordu.

"Bir şey yok kızım. Şimdi taksi buluruz," dedim.

Cipsi karşılık vermedi. Ana yola doğru yürümeye başladım. Gecenin bir vakti sokaklar ıssızdı. Benim ayak seslerim haricinde bir ses daha duyuyor gibiydim. Silahımı evde bırakmıştım ve şu an onun güven hissine ihtiyaç duyuyordum. Olduğum yerde durup arkamı kontrol ettim. Telefonum çalınca irkildim ve veterinerin aradığını düşünerek panikle cevap verdim.

"Canfeza nereye gidiyorsun?"

Arayan Giray'dı. Karşılıklı yüklediğimiz konum belirleme programı sayesinde her zaman nerede olduğumuzu biliyorduk. Hareket uyarıcı ayarını açmış olmalıydı.

"Aaa, Cipsi'nin kanaması var ve veterinere gidiyorum."

"Yürüyerek mi?"

"Arabam çalışmıyor. Taksi bulmak için anayola yürüyorum."

"Bekle beni geliyorum."

"Gerek yok."

"Bekle beni dedim."

Ben cevap veremeden telefonu kapattı. Elimi Cipsi'nin şiş karnına koydum ve okşadım. Bebekler hareket ediyordu ama doğum olursa yaşarlar mı bilmiyordum. Sokak lambasına doğru yürüyüp ışık altında beklemeye başladım. Bir yandan da etrafımı kontrol ediyordum.

On dakika içinde Giray gelmişti. Uzanıp Cipsi'yi ona verdikten sonra araca öyle bindim. Giray, Cipsi'yi öpüp "İyi misin kızım?" dedi. Bana cevap vermeyen Cipsi, Giray'a "Maov" diye seslendi.

Veterinere geldiğimizde Cipsi'yi acil müdahale odasına aldılar ve bizde bekleme odasına geçtik. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum ve sürekli alt dudağımı dişliyordum.

"Neden beni aramadın?"

"Sorunlarımızla seni rahatsız etmemizin bir anlamı yok."

"Cipsi'yi seviyorum."

Hayretle dönüp ona baktım. "O yüzden mi bir aydır onun nasıl olduğunu sormadın?" dedim. Bana cevap vermedi. Dillendirmesine gerek yoktu. Ben ne diyeceğini biliyordum. "Seninle samimi bir diyaloga girmek istemedim ve Cipsi garip bir şekilde seninle benim aramda bir bağ oluşturuyor."

Gözlerimi bekleme odasının duvarlarına asılmış gülen hayvan resimlerine çevirdim. Cipsi şu an gülmüyordu. Aslında güldüğünü hiç görmemiştim. Acil müdahale odasının cam kapıları otomatik bir şekilde açıldı ve biz endişeli hasta yakınları olarak ayağa kalktık.

Bebeklerden ikisi ölü doğmuştu. Diğer üçünün yaşaması da zor görünüyordu. Ayrıca Cipsi'nin çok kanaması vardı ve veteriner kısırlaştırmayı öneriyordu. Teklifini gönülsüzce kabul ettim ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Bu ağlamanın altında çok derin acılar yatıyordu. Sadece Cipsi ve bebekleri için değil okuduğum tüm kayıp çocuk dosyaları ve kendim için ağlıyordum.

Çocuk Çığlığı #Aşk-ı Polisiye II#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin