23

937 397 20
                                    

Ofise girdiğimde dikkatimi çeken ilk şey duvarların gülen çocuk fotoğraflarıyla kaplı olmasıydı. Kalabalık çocuk gruplarının arasında Umay Anne hep vardı. Neredeyse her mevsime dair, iç ve dış mekânlarda çekilmiş ve uzun yıllara ait fotoğraflar. Umay Anne yaşlanıyor çocuklar değişiyor ama gülümsemeleri hep sabit kalıyordu.

Olayların anlaşılmasına rağmen Giray da Umay Anne de çok gergindi. Bir süre konuşmadan öylece durduk. Kalorifer peteğine dayanmış içimi ısıtmaya çalışıyordum. Bir yandan da gönlüm çok ferahlamıştı. Çocuklar iyiydi. Sağlıklı ve mutluydular. Ama böyle olmaları onları burada bırakacağımız anlamına gelmiyordu.

Umay Anne, çekmecesinden silahlarımızı çıkarıp masasının üstüne koydu ve öyle konuşmaya başladı.

"İyilik göstergesi olarak ilk adımı ben atıyorum ve silahlarınızı size teslim ediyorum."

Giray sinirli bir şekilde silahını geri aldı ama pompalı tüfeği de bırakmamıştı. Bense yerimden kımıldamadım. Şu an ısınmam daha önemliydi. Ayrıca ortada bir tehdit olmadığını da anlamıştım.

"Ne iyilik ama," dedi Giray. Dalga geçercesine. "Önce devletin polisinin silahını al sonra lütfeder gibi geri ver."

"Unutmayın ki komiser, siz de evime zorla girdiniz. Bana ateş açtınız ve kaltak dediniz."

"Bazı şeyleri hak etmiş olabileceğini düşündün mü acaba? Buradaki tiyatro nedir böyle? Kendi kafana göre çocuk kaçırıp, okul açamazsın."

"Ama gördüğünüz gibi yaptım. Tek pişmanlığım dünyadaki tüm çocukları buraya getirememek. Onlar zarar görmeden önce."

İlk defa söze karıştım ve "O çocukların anneleri gözleri yaşlı bir şekilde bir gün çocuklarının döneceğini bekliyor," dedim.

Kadın omuz silkti ve "Ağlasınlar zaten," dedi. "Çocuğunu koruyamayan, göz göre göre tacize uğramasını seyreden anneler her gün ağlasın."

"O annelerin uykusuz gecelerini hayal et. Bir tek cevap için yanıp tutuştuklarını düşün. Bu insanlar yavrularının en azından öldüğünü bilmek istiyor," dedim ama kadın sadece omuzlarını silkti.

Giray, "Bak bu iş bu kadar kolay değil," dedi sinirli bir şekilde. "Kendince bir ahlak sistemi geliştirmişsin ve haklı olduğunu sanıyorsun. Bu ülkede hukuk var. Adaleti yerine getiren mekanizmalar var."

"Bu ülkede hukuk olduğu kadar gözü dönmüş caniler de var komiser. Bayramda şeker toplamaya çıkan çocuklar, taciz edilip öldürülüyor. Sonra bavullara konulup gömülüyorlar. Hem de ceplerinde şekerleriyle. Sorarım size komiser. Çocuklarımızı bir şeker karşılığında taciz edilip öldürülsün diye mi dünyaya getiriyoruz? Bu ülkede bebek cesetleri sahillere vuruyor, dokuz aylık erkek bebekler anüs yırtılmasından ameliyata giriyor ve kurtarılamıyor. Söyleyin bana. Karısını öldürmekle tehdit eden adam "Ne var girer yatarım" diyorsa bunu hangi adalet sistemi önleyebilir?"

Giray'la birlikte başımız önümüzde Umay Anne'yi dinledik. Söylediklerinde haklılık payı vardı ama biz görevimizi yapmak zorundaydık.

"Sen birini öldürdün," dedim. "Hem de bir çocuğun gözü önünde."

"Öyle olmasını istemezdim ama adam çok dişli çıktı. Çocuğu bırakmayacaktı. Tek endişem bunun çocuğun önünde gerçekleşmiş olması."

"Seni tutuklamak zorundayız. Gelip derdini mahkemede anlatırsın."

Giray'ın sert cümlesine karşın kadın ellerini masaya vurdu.

"Beni çocuklarımdan ayıramazsınız," diye bağırdı. Sonra sakinleşip "Aslında sizi takdir ediyorum. Hakkınızda tek bir kirli dosya bulsaydım sizi ifşa edecektim ama bulamadım. Hele şunun hakkında hiçbir şey bulamadım," dedi. Kadın, Giray'ı işaret ederek konuşmuştu tabii ki. "Ve azminize hayran kaldım. Niyetinizin iyi olduğunu da biliyorum. Koca Oğlan'ın kusuruna bakmayın. Aklı biraz kıttır ve sizi korkutmaya çalışıyorduk."

Çocuk Çığlığı #Aşk-ı Polisiye II#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin