Sadece bir kişi hayatta kalacak ɸ 18

48 14 0
                                    

Anılardan kaçabilir miydiler? Hayır. Onları ne kadar unutmak isteseler de bir gölge gibi onları takip etmeye devam ediyordu anılar. Kimi zaman önlerinde, kimi zaman yanlarında, kimi zamanda arkalarında yürüyordu onlarla birlikte. Tam olarak buydu. Bir gölge gibi an be an peşlerindeydi. Tam gitmiş sanıyordu ki, o gölge kaybolmamıştı, tam üzerinde onlarlaydı ve öyle bir an geliyordu ki hiçbir zaman onları asla terk etmeyeceğini fark ediyordu. Tam olarak bu şekilde anılar hep onların hayatındaydı. Ne onlardan vazgeçebiliyorlardı ne de kaçabiliyorlardı.

Bir masada oturmuş etrafını izliyordu. Masanın çevresinde oturan herkes tanıdıktı. En azından ölümün gölgesinin altında titremeden önce hepsini çok yakından tanıyordu Yosun. Gözlerini sinsice etrafında döndüren tanıdık kişinin gözleri onunla buluşunca dikkatini bir süre üzerinde tutsa da yanındaki safkan vampirin kulağına fısıldadığı cümleleri dinliyordu. Geliyorlar, diye fısıldadığını çok net bir şekilde duymuştu. Dudakları alayla kıvrıldı. Gelmelerini bekliyordu. Kulağına gelen topuklu ayakkabı sesi oldukları salona doğru yaklaşıyordu. Gözleri diğerleri gibi kapıyı buldu. Kapı açılır açılmaz ilk dikkatini çeken o tanıdık çiçek kokusuydu. Kapının açılmasıyla tanıdık kokuya ait kişinin gümüş grisi saçları omuzlarına döküldü. Her zamanki gibi dudaklarında o bilindik gülümsemesi vardı. İçeri girer girmez yaydığı pozitif enerji hepsini rahatlatmıştı. Topuklu ayakkabısının sesiyle onun için ayrılan köşeye çekildi. Gözleri bir an onun gözlerini bulunca gri gözleriyle gülümser gibiydi. Gülümsedi. Aynı şekilde gülümseyerek başıyla selam verdi. Başındaki cüppesini indirince cüppesinin gizlediği tüm gri saçları omzuna ve sırtına ardından da masaya döküldü. Epeyce uzun saçlara sahipti. 

"Son konuğumuz da geldiğine göre toplantıya başlayabiliriz." dedi tanıdık sesli vampir.

Kim olduklarını hatırlayamıyordu. Daha doğrusu bu toplantı salonuna neden geldiğini de. Gözleri az önce konuşan vampiri buldu. Kimdi bu? Ya da masada oturan bu tanıdık simalar kimdi? Masada oturanlar zihnine ve anılarına ters düşercesine ona hiçbir şey anımsatmıyordu. Elleri bacağına sabitlediği hançeri buldu. Dudaklarını ısırdı. Atlas'ı çevresinde göremiyordu. Hançeri hızla yerinden çıkararak masanın üzerine çıktı. Herkes ne yaptığını çözmeye çalışıyor gibiydi. Hızlı adımlarla az önce konuşma yapan vampire doğru koşmaya başladı. Elindeki hançer onun boynunu bulacakken kendisini toprak zeminde buldu. 

Etrafını inceledi hızla. Bir ormandaydı. Hayalci'nin ona gösterdiği hayalin içinde olmalıydı. Gözleri hızla Atlas'ı aradı. Bir köşeye sinmişti. Korkuyla ellerini kendini koruyabilecek şekilde konuşlandırmıştı. Küçük bir çocuk edasıyla sanki annesinden dayak yiyormuşcasına kendisini savunmaya çalışıyordu.

"Hayır! Hayır!" dedi Atlas acıyla bağırarak.

Olduğu yerden hızla kalktı. Onu olduğu bu kabustan uyandırmalıydı. Şayet ki bunu yapamazsa kendisi bir daha asla uyanamayacaktı. Ellerini Atlas'ın ellerine kenetledi. Atlas korkulu gözlerle ona bakıyordu. Gözleri dolmuş bir şekilde bakıyor olması çoktan kabusun içine girmiş olduğunu gösteriyordu. Yosun böylesine bir yüz ifadesini ilk defa görüyordu onun yüzünde. 

"Dokunma bana!" dedi Atlas Yosun'u iterek.

Atlas'ın itmesiyle kendisini yerde buldu. Yosun başını öfkeyle birkaç defa toprak zemine vurdu. Gerçekten sabrı taşıyordu. Sevdiği kişi böyleyse diğerlerinin ne durumda olduğunu düşünemiyordu. Ormanın içinden gelen çığlıkla sesin geldiği yöne baktı. Durum kötüleşmeden her şeyi yoluna koymalıydı. Yoksa tamamen herkesi kaybedecekti. Atlas'ın üzerine atlamasıyla Atlas, Yosun'un başını toprak zemine vurdu. Atlas öfkeyle Yosun'un boynunu elleriyle kavramış sıkıyordu. Zorlukla gözlerini açarak sevdiği adama baktı. Tamamen kendini kaybetmişcesine öfkeyle boğazını sıkıyordu. Ellerindeki sıcaklığın farkındaydı. Gücünü kullanmak üzereydi. Bunu yaparsa onu inciteceğinden korkuyordu Yosun. Zorlukla nefes alıyordu. Görüş açısı neredeyse kaybolacaktı. 

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin