Yosun'un hızla atan kalbini kontrol etmeye çalışıyordu. Ama her seferinde kalbi yerinden çıkacakmış gibi ona inat edercesine atıyordu. Uzun bir zaman sonra ilk defa evden dışarıya adımını atmıştı. Çıplak ayakları bahçenin çimine değer değmez kalbi, küçük bir çocuğun yeni oyuncağını keşfedercesine hızla atmaya başlamıştı. Çimin kokusu burnunu yalayıp geçti. Keşfettiği yeni koku hoşuna gitmişti. Yere çömelerek çimlerden ufak bir tutam alıp burnuna götürdü. Kokusunu tüm ciğerlerini dolduracak şekilde çekti. Duyduğu kokudan hoşlanmıştı. Duyduğu kuş sesiyle afallayarak sesin geldiği noktaya yürüdü. Yosun'un neredeyse üç ay sonra dışarıya adım atması dışarıdaki dünyayı yeniden keşfetmesi demekti. Küçük bir çocuk edasıyla dikkatini çeken her şeye gidip bakıyordu. Belki de içindeki yeni benlik onu bu keşfi yapmasına izin vermişti. Zihninin içindeki sürekli fısıldayan seslere artık alışmıştı. Sesler eskisi gibi onu rahatsız etmiyordu.
Yosun yavaş adımlarıyla ağacın dibine geldi. Başını kaldırarak ağacın dallarına bakmaya yeltenmişti. Gözlerine inen ve merakını daha da çok arttıran güneş ışığını sevmişti. Tenine değen güneş ışığı soğuk tenini bir nebze de olsun ısıtmaya yetiyordu. Yosun elini ağacın gövdesi etrafında gezdirerek bu pürüzlü yapıyı merakla inceledi. Gülümseyerek kuşların sesine odaklandı yeniden. Normal bir insan hızında ağaca tırmanırken eşi Atlas'ın onu izlediğinden bihaberdi. Atlas eşini tebessümle izliyor, aynı zamanda da onu gözünün önünden ayırmamaya gayret ediyordu. Üç ay boyunca boyunca Yosun'daki durgunluk normal sınırındaydı. Bu yüzden onun dışarı çıkması için hiçbir engel olmadığını fark edince onun dışarı çıkmasına izin vermişti. Tabi bir şartla; onu gözünün önünden ayırmamayı gerekiyordu. Yosun usulca dala oturup kuşları izlemeye başladı. Kuşlar Yosun'un varlığını hissedince ürkseler de aynı cıvıltılı ötüşlerine devam ettiler. Yosun kuşların cıvıltısını çocukça kahkahalarıyla izliyordu. Elini kuşun kendisine gelmesi için uzattı. Biraz sabır etmesi gerekiyordu bunun için. Birkaç dakika sonra Yosun'un eline bir kuş kondu. Yosun elini yüzüne yaklaştırarak elindeki kuşu inceledi. Mavi renkli tüyleri güneş altında ışıl ışıl parlıyordu. Kuşu usulca öpünce kuş kanat çırptı. Ama yine de kuş uçmamıştı. Atlas kendisini büyüleyen bu kadından korkmayan kuşa hak veriyor gibiydi. Yosun herkesi kendine hayran bırakmasını çok iyi biliyordu. Kuşunda ondan hayran kalması olur şey değildi. Yosun elini havaya kaldırdı. Yosun'un elindeki kuş gökyüzüne doğru kanat çırptı.
Atlas sessiz adımlarıyla eşini ürkütmeden ağacın dibine ulaşmıştı bile. Yosun'un gökyüzünü tebessümle izlemesini o da hayranlıkla izledi. Ağacın dibine çökerek oturdu. Yosun'un onu fark edip yanına gelmesini bekleyecekti. Üç aydır yaptığı da buydu tam olarak. Kendisi ilk adımı asla atmıyordu. Sevgili eşini ürkütüp kendinden uzaklaştırmayı istemiyordu. Bu yüzden sadece onu izleyip yanına gelmesini bekliyordu. Öyle de oldu. Yosun ağacın dibinde oturan eşini fark edince kendini ağaçtan aşağıya attı. Yere ulaşmadan önce parmak uçlarıyla çimlere ulaşmıştı bile. Gülümseyerek Atlas'ın yanına oturup başını onun omzuna yasladı. Derin bir iç çekerek gözlerini kapattı. Yosun her ne kadar kendini boş hissetse de Atlas'ın yanında kendini huzur içinde buluyordu. Tam anlamıyla huzurluydu.
Yosun'un zihninde beliren karlı manzara yüzündeki tebessümü silip atmıştı. Karın soğuğunu hissedebiliyordu. Teni bir an ürperir gibi oldu. Ne olduğunu anımsamaya çalışıyordu. Yanındaki belli belirsiz gülümseyen yüzleri görür gibi olsa da zihnindeki görüntü silinip gitmişti. Ne olduğunu anlayamıyordu. Üç aydır zihninde beliren görüntüler onu korkutuyordu. Atlas'ın yüzüne baktı. Tebessümle etrafını izliyordu.
"Haydi bakalım biraz kasabayı dolaşalım." dedi Atlas yüzünü Yosun'a çevirerek. "Hem kendi kabileni görmüş olursun."
Atlas'ın yüzü cevap veremeyecek kadar yabancıydı. Ağzını açıp tek kelime bile etmek istemiyordu. İçindeki yabancılık duygusu bir türlü geçmiyordu. İçindeki yeni duygular geçse bile eskiye dair anılarının gelip gelmeyeceği de meçhuldü. Hiç bilmediği birinin hiç bilmediği hayatını yaşıyor gibiydi. Yavaşça gözlerini devirerek Atlas'ın kendine uzanan eline baktı. Yine de onun yanında olmak kendisini iyi hissettiriyordu. Atlas'ın elini ürkek bir tavırla tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
VampireSiz hiç kendi gölgenizden kaçarken, başkasının gölgesine basıp yere düştünüz mü? Ben düştüm, hemde defalarca...