Yosun meraklı gözlerini karşısındaki dörtlüye çevirdi. Derin bir ormanın içerisinde etrafına bakıyordu bu dörtlü. Etrafta insan olmadığına emin olmalıydılar. Eski av faciasına benzer bir olay yaşamak istemiyorlardı. Şayet ki olursa Yosun'un nasıl bir tepki verebileceğini bilmiyorlardı bile. Onat çıktığı ağaçtan aşağıya sallandırdı kendisini. Görünür de hiçbir şeyin olmadığını iyi biliyordu. Kardeşi Sonat'a baktığı kısmın temiz olduğuna dair bir işaret yaparak Yosun'u göz hapsine aldı. Geriye bir tek Poyraz'la Atlas'ın alan taraması kalmıştı. Yosun meraklı gözleriyle karşısındaki ikizlere bakarken duyduğu sesle dikkatini o yöne çevirdi. Ufak tefek bir tavşan çalıların ardından Yosun'a doğru bakıyordu. Sonat ile Onat, Yosun'un ne yapacağı merak ettikleri için onun davranışlarının önüne geçmeyeceklerdi. Sonuçta üç aydır avlanmayan Yosun kendi içerisindeki susuzluğuyla savaşıyor olabilirdi.
Yosun yavaş adımlarıyla tavşanı ürkütmeden tavşana yaklaştı. Tavşan ürkse de kendisine doğru uzanan eli koklamak için burnuyla uzandı. Onat ile Sonat , Yosun'un tavşanın kanını içeceğinden emin bir tavırla bekliyordu ki öyle bir şey olmadı. Yosun gülümseyerek tavşanı kucağına aldı. Yumuşacık olan tavşanın kürküne başını gömdü. Birkaç defa yanaklarıyla tavşanı okşadıktan sonra bir kayalığın üzerine oturup tavşanla ilgilenmeye devam etti. Onat'ın ağzı tam anlamıyla açık kalmıştı, Sonat ise anlam veremediği bir yüz ifadesi ve şaşkınlığıyla Yosun'a bakıyordu.
"Anlamıyorum, onu avlaması gerekmez miydi?" dedi Onat ikizine yönelttiği soruyla.
"Vampir gibi davranmıyor, değil mi?" dedi Sonat, Yosun'u incelerken.
"Ne yalan söyleyeyim-" dedi Onat etrafına bakınarak. "Bende öyle düşünmeye başladım."
Poyraz hızla ormanın içerisinde dolaşırken kabileye dahil birkaç melezle karşılaştı. Onlara kasabaya geri dönmelerini söyledikten sonra araştırmasına devam etti. Ormanın içerisinde hayvanlardan başka bir canlının bulunmadığına kanaat getirmişti bile. Hızla Yosun'un olduğu bölgeye döndüğünde kardeşinin kucağında gördüğü tavşanla afalladı. Ne olduğunu sorarcasına ikiz kardeşlere eliyle birkaç işarette bulundu. Onlarda ne olduğunu anlamadığını belirttikleri beden hareketleriyle Poyraz'a cevabını vermişlerdi bile. Bir ağaca yaslanarak merakla Atlas'ı bekliyordu.
Atlas her şeyden emin olmak adına en yüksek tepelere bile çıkmıştı. Yosun'un içerisinde bulunduğu değişimi göz önünde bulundurduğu için temkinli davranıyordu. En ufak hata bile bugün için kabul edilemezdi. Tepeden inmeden önce denizi izledi. Gün güzel başlamıştı, umarım güzel biter diye geçirdi içerisinden. Kendisi tepeden aşağıya koştu. Ağaçların dallarına basa basa tepeyi inerken diğerlerinin olduğu alana geldi. Yosun'un oturduğu kayalığın arkasındaki ağacın dalında duruyordu. Hızla Yosun'un önüne atlarken eşinin elindeki tavşana anlam verememişti. Afallamış şekilde tavşana bakıyordu.
"Sanki burada bir şeyler yanlış?" dedi Atlas soru sorarcasına.
"Tanıştırayım, Yosun-tavşan ve tavşan-Yosun." dedi Onat muzip bir tavırla.
"Yosun'un elinde neden bir tavşan olduğunu ima ettim?"
"Orasını bizde anlamadık." dedi Poyraz şüpheli bakışlarını kız kardeşine çevirirken. "Bir şeylerin yanlış olduğu kesin."
"Onu da bugün göreceğiz." dedi Sonat Poyraz'ın cümlesini tamamlarcasına.
Poyraz kız kardeşinin elindeki tavşanı alarak onu ormana bıraktı. Yosun elinden alınan tavşanın arkasından öfkeyle bakıyordu. Elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi hissetmişti kendisini. Poyraz onu ellerinden tutarak kaldırdı. Poyraz bir şeylerden emin olmak istiyordu açıkçası. Bir şeylerin yanlış gittiğinden emindi. Özellikle üç ay önceki olaydan sonra Yosun'un üzerindeki aşırı soğukluk ve sakinlik onu endişelendiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
VampireSiz hiç kendi gölgenizden kaçarken, başkasının gölgesine basıp yere düştünüz mü? Ben düştüm, hemde defalarca...