Sabaha karşı Ataberk Kabilesi'nin eski arazisine varmışlardı. Büyüklü küçüklü villaların ve modern köy evlerinin bulunduğu kasabavari bir yerdi burası. Terk edilmiş, asla insanın ayak basmadığı balta girmemiş ormanı andırıyordu. Ağaçlar büyümüş ve sarmaşıklar çoğu evi kaplamıştı. Burayı çekip çevirmek bir insana göre zor olsa da vampirlere göre daha kolay olacaktı. Burayı eski haline getirmeleri çok kısa zaman alacaktı. Eski kaldığı eve doğru ilerlerken korkuyla önündeki büyük beyaz eve baktı. Sanki Roma döneminden kalma büyük bir yapıya bakıyor gibi hissediyordu. Her yanını sarmaşıklar kaplamıştı. Büyük kapının önüne gelerek kapıyı zor olsa da itti. Kapı büyük bir gıcırtıyla açıldı. Kapıyı açar açmaz burnuna evin içerisinden küf ve tanımlayamadığı insan karışımı farklı kokular geldi.
Karanlık evin içerisinde yürümeye başlayacakken elini Atlas'ın görebileceği şekilde salladı. Bu eve tek başına girmek istemiyordu. Atlas Ufuk'u Sonat'ın kucağına bırakarak Yosun'un hızlıca yanına geldi. Yosun önde Atlas ise onun arkasında yürüyordu. Onlar yürüdükçe Atlas duvarların köşelerinde bulunan meşaleleri ellerini şaklatarak tek tek yakıyordu. Atlas'a ileriye bakmasını işaret etti. Bir an tereddütte kalsa da Atlas Yosun'un dediğini yapacaktı. Yosun ise önündeki salonun kapısına bakıyordu. Kapıyı açıp açmama konusunda emin değildi. Parmak uçlarıyla kapıyı yavaşça itti. Kapı hiç zorlanmadan ardına kadar açılmıştı. Burnuna gelen ölü insan kokusu midesini bulandırıyordu. Eğer ki en son bıraktığı gibiyse... Eğer ki... Dudaklarını ısırarak salondan içeriye girdi. Cehennem gibi karanlıktı. Sanki sonu olmayan bir kuyuya düşmüş gibiydi. Hiçbir şey göremiyordu.
Ayağına bir şey takılınca yere kapaklandı. Kendisini toparlamaya çalışıyordu. Elini attığı yerde bir şeyler daha vardı. Elini oraya atıp eline gelen şeyin ne olduğuna bakmak için uzandı. Bir kısmı bozulmuş bir ceset tam yanında ağzı açık bir şekilde duruyordu. Yüzünün bir kısmı tırnak izleriyle doluydu. Boynu tamamen yarılmış ve kafası yana doğru yatmıştı. Bu üvey annesinin cesediydi. Korkuyla olduğu yerden geriye doğru sürükledi kendisini. Başka bir şeye daha çarpınca koltuğun üzerindeki şey üzerine düştü. Başka bir ceset daha... Bu da tamamen tanınmayacak şekildeydi. Yüzündeki deriyi biri soymuş gibiydi. Çığlık atarak elleriyle gözlerini kapattı. Bunun bir kabus olmasını umuyordu. Her yanı öldürdüğü eski ailesinin cesetleriyle doluydu. Korkuyla çığlık atıp ağlıyordu. Birden birinin onu kendisine çekmesiyle üzerindeki ceset yere düşmüş, gözleri aydınlığa kavuşmuştu. Atlas telaşla Yosun'un ellerinden tutup onu yattığı yerden doğrulttu. Olduğu salon şimdi daha aydınlıktı. Onat ve Poyraz da buradaydı. Atlas'ın aydınlattığı salonu inceledi. Her yerde cesetler vardı. Bir kez daha duyduğu korkuyla Atlas'ın kucağına küçük bir çocuk edasıyla saklandı. İstem dışı titremesini Atlas fark etmişti. Sevgili eşine sıkı sıkıya sarıldı. Gözlerini cesetlere dikmişti. Cesetlerin çoğu tanınmamış halde olsa da Atlas onların kim olduğunu biliyordu.
"Bunların burada olmaması gerekiyordu!" dedi Poyraz öfkeyle.
"Bunlar..." diyebildi Onat sadece.
"Hepsini..."dedi Yosun histerik bir şekilde. "Hepsini ben öldürdüm! Ne olursunuz çıkarın beni buradan! Çıkarın!"
Evden çıkana kadar Yosun Atlas'ın kucağında çığlık atmaya devam etti. Kulağına hatta beyninin içine sanki birisi fısıldıyordu. Bu korkunç seslere daha ne kadar dayanabileceğini bilmiyordu. Kendisini ilk kaybettiği yerde yeniden kendisini bulmuştu. Yıllar önce ailesi ile birlikte kendi korkunç tarafını da öldürmüştü. Başını ellerinin arasında sıkıştırarak bacaklarını kırıp bir köşede oturmaya devam etti. Hepsini öldürdüğü anlar bir bir gözlerinin önünde tekrar ve tekrar canlanıyordu. Sırf ona kötü davrandıkları için onlara ölümü bahşetmişti. Onları öldürmek yerine onlardan uzaklaşabilirdi. Kimi kandırıyordu ki? Onu öldürmeye çalıştıkları için onları öldürmemiş miydi? Onları asıl öldürme sebebi bu, değil miydi? Atlas Yosun'un ellerini tutarak kendi kendisini hapsettiği yerden çıkardı onu. Küçük bir çocuk misali kucağına alarak sırtını sıvazladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
VampireSiz hiç kendi gölgenizden kaçarken, başkasının gölgesine basıp yere düştünüz mü? Ben düştüm, hemde defalarca...