O gece konuşulan, anlaşılan hiç bir şey gerçekleştirilmemeliydi.
Ama gerçekleşti.
Gerçeklere kör olan gözleri, ailesinin kalbine doğru hedef aldığı kurşun sayesinde öğrendi Melek.
Çok güvendiği dağ yıkıldı ve altında kaldı.
Kendini hiç bilmediği...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bölüm şarkısı: Nahide babaşlı, "Bu akşam ölürüm"
"Kendi planlarımızı yapıyorduk, ama kaderin de planları olduğunu unutmuştuk." - Dostoyevski
Kader.
Kaderdi bizleri, biz yapan. Hayattı kaderi yaşatan. Neydi bunların öfkesi, neydi bu hayata karşı gelmeleri?
Her hikâyenin sonu olduğu gibi bu hikâyenin de sonu olacaktı elbette, ama her son aynı olmazdı. Bazen kelimeler biter, yaşıyan kişiler pes ederdi.
Kaderdi çünkü. Ne derse o olurdu, zorlamanın faydası yoktu.
Arabaya çarpmasıyla, dengesini kaybeden Melek başını direksiyona vurdu. Vurmanın etkisiyle kapandı gözleri, kapandığı gibi açıp acıyla inledi.
Başına girmiş olduğu keskin ağrı, gözlerini kapatmasını istiyordu. Ama Melek biliyordu gözleri kapanırsa, işlerin büyüyeceğini. Oturduğu koltuktan ağır bir şekilde, sırtını araba başlığına yasladı. Emniyet kemerini takmamış, kendi kendine zarar vermişti.
Çok sinirli ve öfkeliydi. Hem hayata karşı hem ailesine.
Arabadan inip, çarpıştığı arabanın önünde durdu. Arbasında ki hasara bakıp, "Allah kahretsin ya, bi bu eksikti." Diye söylendi.
Karşı tarafın arabasından inen, yirmi yedi, yirmi sekiz yaşlarında ki genç adam yanaştı meleğe doğru. Karşısındaki esmer uzun, iri yapılı bedene bakıp, "Yaptığınızı gördünüz mü?" Dedi.
Karşısında ki küçük kız çocuğunu andıran, kadına birşey demeden arabasına ve Meleğin arabasına baktı. Her iki arabada da hasar çok yoktu. Kaporta da aşağı çökmüş, bir kaç çizik bulaşmıştı. Başını kaldırıp öylece dikilen kıza, "Çok hasar yok, isterseniz bana numaranızı verin ben zararınızı karşılarım. Ne dersiniz?" diye sordu. Melek karşısında ki küstah adama, "Ya anlamıyorum hem önünüze bakmıyorsunuz, hem de arabanızın masrafını karşılarım diyorsunuz ya," sinirliydi. Başında onca dert vardı bi de bununla mı uğraşacaktı.
"Ben mi önüme bakmıyorum, afedersiniz de siz bakmıyordunuz. " karşında onu suçlayan kişiye, daha çok sinirlendi. Zaten arkadaşı onu anlamamış öfkeyle çıkışmıştı, sorunları çıkmaza ilerliyordu ve başına bu asabi kız çıkmıştı. İşte yine şansına tükürdü genç adam.
Gökyüzünün iki yaralı genci bu gece çarpışmış, başında ki sorunlar yetmiyormuş gibi sorun eklemiştiler.
"Ben önüme bakıyorum, beyfendi hem suçlusunuz hem güçlü." Sabır dilenen genç adam, bakışlarını tekrardan Meleğe indirdi.
Meleğin başında ki küçük kanayan yarayı görünce, "Başınız kanıyor, hastaneye götürmemi ister misiniz?" nazikçe sorduğu soruya karşılık, "Hayır gerek yok, hem küçük bir sıyrık." Diye ters tepki verdi Melek.