Oy verip yorum yapmayı unutmayın canlarım. Keyifli okumalar.
"Akıldan sorular gitmeden kalbe güven, yerleşmez."
Güven.
Kalp kapısına, dikilen bir merdiven gibiydi. Her basamağına konulan kuralları; tamamlanmadıkça ileriye adım atamazdınız.
İnsanı yonutan, hayat güven duygusunu en uç noktaya koymuştu. Bir insan solan güvenimiz önce beyinde başlar, ardından kalpte biterdi. Bir insan tüm kalbiyle size güveniyorsa eğer, bilin ki siz o insanın içinde çok değer kazanmışsınızdır.
Azad da, meleğin güvenini kazanmıştı. Tam tamına olmasa da, meleğin bir yanı Azad'a güveniyordu.
Azad ve Melek yakalamıştılar güven kapanına.
Keza, tutmazlardı birbirinin ellerini.
Yazılan çizilen her satır arasında saklıydı acılar. Okuyan anlar, dikkatli inceleyen anlardı. İlk görüşte görünen, görüntü sahiden gerçek miydi? Yüzünde ki morluğu kapatınca hiç yaşanmamış mı sayılıyordu?
Hayatın kanunu bundan ibaretti. Sahte yüzler, sahte gülüşler, sahte mutluluklar. Melek ve Azad içinde yüzünde ki morluğu kapatıp, hiç birşey olmamış gibi gün geçirmek zorundaydılar. Birbirine dolanan parmaklarıyla gülümseyen ikili, yüzünde sahte olmayacak kadar sıcak ve samimiydiler. Adımlarında hayal kırıklığı olsa da, mutluydular. Öyle gözükmek zorundaydılar.
"Sakin olur musun?" içeri doğru ilerleyen ikili gergindi. Melek gerginlikten Azad'ın, elini sıkıyordu. Hava epeyce soğuk olmuştu. Bu onun olduğu durumu daha beter hâle getiriyordu. "Sakinim." dedi Melek, kendini kasarak.
"Emin misin?" dedi, bir birine kenetli olan ellerini kaldırarak. Melek, hem yürüyen hem de laf yetiştiren Azad'ı, "Emin değilim canım, meleğim." dedi dalgayla. Kafe kapısının önünde duran Azad, meleğin dedikleriyle göz devirip gülümsedi. "Mizah anlayışın gözümü yaşarttı.."
Kendi aralarında adı konulmayan bir anlaşma şekli vardı. İkisi de tek bi hareketle, anlıyordu birbirini. Bu da, onlar için inanılmaz bir kaynaşma yöntemi olmuştu. Kimyası uyuştu derler ya. Ha, öyle işte. Kimyaları birbirleri için yaratılmış sanki.
"Hazır mısın?" Kapıdan içeri girmeleri için, bir kaç adımdı. Kapının ardıdan onları bekleyen çarkıfeleği, göğüs gere bilecek miydiler? Oflayan Melek, "Hazırım." dedi isteksizce. Kapıyı iteklemesiyle, ölümü hatırlatan çan sesi yankılandı boş mekanda. Bu ses meleğin, kulaklarını çınlamasının neden olurken, Azad yüzünü buruşturdu. Sessizliğin içinde adeta bir bomba gibi yayılmıştı ses. Biraz ürkütücü de duruyordu.
İçeri girip, beraber arkadaşlarının olduğu masayı buldular. Yavaş adımlarla, olabildiğince minik adımlarla ilerlemeye gayret ettiler ama, Azad eliyle çekiştirip ilerletti. Adımlar büyüdü, korkulu rüyası olan sorular etrafında turladı. "Hoşgeldiniz!" diye bağıran Pelin, neşeli bir şekilde oturduğu yerden kalkıp Melek ve Azad'ın yanına ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARETİM SENSİN
Teen FictionO gece konuşulan, anlaşılan hiç bir şey gerçekleştirilmemeliydi. Ama gerçekleşti. Gerçeklere kör olan gözleri, ailesinin kalbine doğru hedef aldığı kurşun sayesinde öğrendi Melek. Çok güvendiği dağ yıkıldı ve altında kaldı. Kendini hiç bilmediği...