Herkese merhabalar. Lafı uzatmak istemiyorum, bölümü sakin kafayla düzenleme yapamadık size yetiştirmek adına hemen yayınladık. Siz okurken bizde düzenleme yapacağız bilginize. Bölüm yayında keyifli okumalar.Vote:500
Yorum:500Bölüm uzun. Ara vererek okuyun. +16 sahnesi var okumak istemeyen o kısımları geçebilir.
Görmekten, duymaktan önce hissetmek gelirdi.
His. Hisler...
Hissettiklerimizi yöneten hayattı.
Bazen dünyayı bir satranç tahtası olarak düşünüyorum. Şah ve mattan sonra gelen taşların hepsi piyon niyetindeydi. Şah ve Mat'ın yönettiği dünyada piyon olan ise; bizlerdik.
Bazılarının hikayesinde kötüyken, bazılarının hikayelerini süsleyeni olduk.
Asıl dünyanın ezelinde var ikiye ayrılmak. Öyle olmasaydı cennet ve cehennem de olmazdı.
Seçimler ve sonuçlar... Bizler seçimler ve sonuçları düşünerek yaşamak zorundaydık. Bazı seçimler büyük hatalar demekti.
Benim seçtiğim yolun bir hata olduğunu bilincinde girişmiştim bu yola. Emeklediğim bu yolda koşarak çıkmıştım. Çünkü seçiminin hata gibi görülüp beni yanıltacağını hiç düşünmemiştim.
Çünkü dediğim gibi seçimler ve sonuçlar bizim elimizde. Biz kendi hayatımızda piyon olsak da illa ki birilerinin hayatında bir görevimiz vardı. Öyle olmasaydı şimdi ben burada olmazdım. Benim de görevim sürgün edilip esir tutulduğum dünyada mutluluğu bulmakmış.
Babamın bana evlenmek zorundasın dediği geceden başlamıştı aslında kaderim. Ondan önce sözlü bir sınavdaymışım. Asıl o gece hayat sınavına girmiştim.
Ardından kötü günleri geride bırakmış, sınavdan olumlu bir sonuç almıştım.
Evet, olumlu.
Azad'ın bana gelmesi ve dahası ve sonrası her şeyi, benim tarafımda beyaz tarafta. Çünkü Azad denildi mi aklıma hemen onun merhameti geliyordu. Çünkü daha önce de, onu yeni tanımaya başladığım zaman da Azad'da ilk dikkatimi çeken şey merhametli ve nazik olmasıydı.
Bu dünyada paha biçilmezdi benim için.
Çünkü ben abim gibi bir prens tanımıştım. Onun dışından hiç bir erkek benim gözümde hem nazik hem de güvenilir değildi. Babamla aram çok iyiydi. Baba kız ilişkimiz çok iyiydi ama sınırları da biliyorduk.
Babam işkolik gibi görünse de hafta sonları mangal başında köfte pişiren göbekli babalar gibiydi aslında. Bizimle çok vakit geçirdiği demlerde Kenan Saygınoğlu değildi. O annemin biricik aşkı Kenan'dı. Bizim ise babamız.
Çocukken bayramları severdim. Çünkü babam herşeyi bırakır bizimle ilgilenirdi. Annemde öyle. Hep beraber ailecek ziyaretlere gider, maaile piknik yapardık. Çocukluğumun en güzel anıları bayramdı. Bayramlardı...
Bu bayramımın nasıl geçeceğini bilmiyordum ama güne sevgilimin öpücükleriyle uyanmıştım. Hava daha yeni aydınlanmaya başlamıştı. Azad bayram namazına gidip geleceğini söyleyince yatağa geri uzanmıştım. Eğer ki uyanırım da onu yanımda görmezsem, endişe ederim diye beni uyandırıp gideceğini söylemiş olmasının mutluluğuyla uyuyamamış olsam da o kadar enerjiktim ki yerimde duramıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARETİM SENSİN
Teen FictionO gece konuşulan, anlaşılan hiç bir şey gerçekleştirilmemeliydi. Ama gerçekleşti. Gerçeklere kör olan gözleri, ailesinin kalbine doğru hedef aldığı kurşun sayesinde öğrendi Melek. Çok güvendiği dağ yıkıldı ve altında kaldı. Kendini hiç bilmediği...