❦ 25. Bölüm: "BİTMEYEN KIRGINLIKLAR "

7.7K 409 113
                                    


25. BÖLÜM

"BİTMEYEN KIRGINLIKLAR"


Selam biz geldik.
Bölümü düzeltir düzeltmez paylaştık.
Yorum yapmayı ve yıldızı oylamayı unutmayın.

Keyifli okumalar.

Çağan Şengül, Emre aydın, yansın

🤍

Koyu bir karartı içine çekilmiş olan zihni; ruhuna meydan okur gibi karartıyla bütünleşiyordu. Avuçlarına bırakılmış olan yelkovanı çevirip geçmişe dönmek; döndüğünde bazı şeyleri zamanında halletmek, hiç yaşanmamış kılmak istiyordu. Dünya zihninin etrafında dönüyor yaşanan onca olayları zihnine seriyordu. Boğazına dayalı olan neşter tek bir kelimeyle hiç düşünmeden kesmişti şah damarını. Azad'ın sesi uğultu eşliğinde çarpıyordu zihninin duvarlarına.

İçi ezilmişti. Kırılmıştı.

O yapmaz dediği her kim varsa ondan birşeyler saklamıştı. İlerlediği yolun şimdi tekrar başındaydı. Onca yamacına toplanan dertleri; avuçlarına almış, göğsü ve kolları arasına sıkıştırmıştı. Acımasız olan dertler kıymık olup batmıştı göğsüne. Ormanlarında şiddetli bir fırtına vardı. Göğüs kırmızı, yağmur damlaları ise; kan damlaları gibiydi.

Damladığı toprak kana bürünüyordu.

Veryansın eden kalbinin sesi kulaklarında çınlıyordu. Bazen öyle duygular içerisinde oluyorduk ki, öğrendiğimiz gerçek değil de yıkıldığımız gerçeği söylemeyenden alıyorduk darbeyi. Melek, Banu'dan aldığı darbeyle geriye düşmüş, avuç içleri kendini tutmak adına paramparça olmuştu.

"Gerçek olmaz herhalde?" sözlerinin aksine içi kabul etmişti de yediremiyordu kendine. Saniyeler ilerlemiyordu. Zaman durmuştu.

"Gerçek maalesef." Ağzının içinde mırıldandı Azad. O da istemezdi böyle olmasını haliyle.

"Olmaz böyle bir şey Azad! Yanlışın olmalı!" öfkeden titreyen sesi Azad'ın yanlış bilgi gerçeğine tutulmuştu. İnanmak istemiyordu.

"Özür dilerim Melek. Sana tüm bunları yaşattığımız için."

"Azad sus!" bastırmadığı öfkesini kustu. Yüksek çıkan sesi, Azad'ı bile şaşırttı. Bakışlarında, yüz ifadesinde ki korku adamın yüreğine battı.

Masanın üstünde ki telefonuna uzanıp aldı. Birşeyler yapıp Melek'e doğru çevirdi.

Melek ona çevrilen telefona dikkatli bir şekilde baktı.

Ona gelen kargoların kimden teslim aldıklarını yazan bir fotoğraftı. Yıkılmak üzereydi.

Kolları havada, Azad'a karşı durmuş dolu gözlerle bakıyordu ona.

Azad, Melek'e doğru bir adım atacağı sıra Melek, elini dur der gibi kaldırdı. Azad'ın adımının havada asılı kaldığı gibi, bakışları da mıknatıs gibi dur diye siper alan ellere kaydı. O eller kalbini yerinden sökmüş, avuçları arasında yoğurmaya başlamıştı.

"Melek," gökyüzünü süsleyen yıldızlar bu acı iniltiyle denize düştüler. Azad'ın da kendine göre çaresizliği vardı. Ama en çok çaresiz kaldığı şey ise; kalbinde bir günah gibi sakladığıydı.

ESARETİM SENSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin