Yıldıza basmayı, yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar canlarım.<3
Bu arada Instagram hesabımızdan bize ulaşabilirsiniz. Hesabımız: Esaretimsensinkitap
Karanlığa yakılan her bir lamba, bizim umudumuzu yeşertti.
Kadere atılan tokat, onları bir araya savurmuştu. Bu iki genç, bugün yine kaderin gerçekten onlar adına yazılmış olduğunu anlamıştı. İkisini de saran korku, yok denilmeyecek kadar ortadaydı.
Gözler her şeyin yansımasıydı. Tüm duyguları barındıran, gözler aldığı ilk tepkide parıldardı. Umudu pare pare olmuş Melek ve şansın ondan yana olduğunu düşünen Azad, kendisi ve Melek arasında kalmıştı. Kızın yüzünden düşen bin parçayken Azad, nasıl şanslı olduğuna sevinecekti.. bu ikisi arasında, her zaman bir çıkmaz yol oluyordu. İkisi ne yapmaya çalışsalar, hep ayaklarına dolanıyor biri ağlarken diğeri gülmeye başlıyordu. Kader bir türlü onları yan yana, gülsetmedi.
"Bu," ağzından dökülen kelimeler düğümleniyordu. Ne diyeceğini dahi bilemiyordu Melek. Ondan farksız olmayan Azad da, şaşırmıştı. "Hayırlı olsun Melek. Ziyaretine geleceğim." Ortamın şaşkınlığını bozan, Fatih hocasına kaldırdı bakışlarını. Cevap vermesi gerekiyordu ama ne diyeceğini de bilemiyordu. Derin bir nefes alıp, "Teşekür ederim hocam. Beklerim." dedi sessizce. Hocası başını sallayıp, "Görüşürüz." diyip yanlarından ayrıldı. Melek önünde ki kağıda tekrar ve tekrar baktı. Ama yazan değişmedi. 'Gözlerim bozuk galiba diye' söylendi içinden. Ne gözler bozuktu, ne de yazılan yanlış.
Hakikat buydu.
Meleğin görev yeri, Şanlıurfa'ydı.
Bunu kabul etmesi biraz zorlayıcı olacaktı. Aksi taktirde, hâlâ inanmakta zorluk çekiyordu. "Bakıp durma. Şanlıurfa yazıyor." Başında dikilen kas yığını gibi olan Azad'a, birşey demeden okul çıkışına doğru yürümeye başladı. Neden her istediği ters bir şekilde önüne sunuluyordu ki? Hayat hiç mi gülmesini istemiyordu. Bu kadar mı aciz olmuştu? Kendi kendine söylenip durdu. Arkasından gelen adamın homurtularını duysa da, arkasına bakmadı. Sadece yürüdü. Kampüsün bahçesinden çıkıp, durdu. Adımları nereye gideceğini bilmez bir şekilde dururken, kalbi bir kuş gibi çırpınıyordu göğsünün altında. Kabullenmek çok zor geliyordu şuan ona. "Şu aşağıda bıraktım arabayı. Oraya ilerliyelim." Kulaklarına dolan, erkeksi nazik sesle omuzunun arkasında bir çınar gibi duran adama baktı. İçini kaplayan sıkıntıyla bakakaldı öylece.
Onun siyahi gözleriyle kesiştiği yeşilleri bezgince oflayıp, vücudunu Azad'a taraf döndü. Elleri iki yana düştü yorgunca. Bakışları yerde, yüreği yerde küçük bir kız çocuğuydu Melek şuan. "Görüyor musun kader bizi hep bir araya getirmeye çalışıyor. Ne yaparsak yapalım bir yerden vurup duruyor. Ne yapacağım şimdi ben.." çaresiz bir serzenişti bu. Yüreğine oturan elem geçmemişken tek umudu olan görev yeri de, tam da gelin gideceği şehir çıkmıştı. Vallahi bu kader kenardan kenardan çok iyi oynuyordu bizim çocuklara.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARETİM SENSİN
Ficção AdolescenteO gece konuşulan, anlaşılan hiç bir şey gerçekleştirilmemeliydi. Ama gerçekleşti. Gerçeklere kör olan gözleri, ailesinin kalbine doğru hedef aldığı kurşun sayesinde öğrendi Melek. Çok güvendiği dağ yıkıldı ve altında kaldı. Kendini hiç bilmediği...