Gücümün içinde güçsüzlükle boğuşurken tükettim.
İnsancıklar- dostoyevski
Sukut-u hayal,bir hançer gibi saplanmıştı göğüs kafesine. Zaman ikiye bölünmüş, ağıtlar saçıyor, veda caddelerine bir ateş düşüyordu. Meleğin içinde binlerce veda ağıtı vardı. Ağıtlar çoğalmış, zamanı yok ediyordular.
"İçim, yangın yeri dışım buzlar ülkesi." Sözü, meleğin olduğu durumdu. Tebessüm etti, burukça. Başını eğdi önüne, tabağıyla ilgilenmeye başladı. Annesi, "Melek," diyip kocasına baktı, "Doğru mu bu Kenan?!" Kenan olanlardan dahi haberi yoktu, o İstanbul'da yaşayacağını sanıyordu. Ama yanılıyordu. "Bilmiyorum, Cemal ağa ile konuşacağım." Diyip sofradan kalktı. Meleğin içine, koca bir yangın vardı. Yangını harlayan, hayal kırıklarıydı.
Hüznü, onu öfkeli olmaya itiyordu. Öfkeliydi, kırgındı, bitkindi ama sessizdi. Ölüm gibi sessizlik vardı üstünde. Büyük şeyleri içinde yok etmeyi başaran Melek, bugün bunun için de aynı şekilde davranacaktı. Çünkü Melek, sessizliğin en büyük çığlık olduğunu biliyordu. O hep böyleydi, dikenli yollardan geçer, ayağı kanardı ama sussardı.
Sığınağı; susmaktı.
"Babam nasıl bilmez bunu? Hiç mi sormamış?" Öfkeyle soluyordu burnundan. Ne işe yarardı ki? "Bilmiyorum oğlum, bilmiyorum!" Melek hiç umrunda değilmiş gibi, yemeğini yemeye başladı. "Ellerine sağlık anneciğim, çok güzel olmuş." Diye söyledi sessizce. Annesi kızının, bu sakinliğine üzüldü.
"Afiyet olsun, bebeğim." Dedi ona karşılık. Bir iki kaşık çorbadan alıp, ayaklandı. Babası gitmişti, Cemal ağa ile konuşmaya. "Size afiyet olsun, ben odamdayım." Diyip odasına çıktı. Arkasında, ailesinin konuşmalarını duymamazlıktan geldi. Aklı gibi kalbinde karışıktı. Sadece uyumak istiyordu. Belki uyurda geçerdi herşey.
Yorgun adımları odasına geldi. Kapısını örtüp, yatağa uzandı. Yorgun bedeni ve düşünceleri serpildi beyaz yatak örtüsünün üstüne. Düşünceleri de, keşke beyaz olsaydı belki mutlu olurdu. "Ne yapacağım şimdi ben?" Diye bezgin bir şekilde homurdandı. Ne yapacaktı sahiden? Herşey ona inat ters gitmeye ant içmiş gibiydiler. Ailesi bile, bilmiyordu Urfa'da yaşayacağını. "Bu kadar mı bıkmışlardı? Bu kadar mı sevmiyordular beni?" Düşünceleri dönüp dolaşıyordu zihninde.
Bilinmez yolları vardı zihninin. Ezberlediği yollar vardı, şimdi yabancısı olduğu. Bir sarmaşık vardı, kalbinde, Sadece geçmiş kucaklayan. Ağlayan kabuslar vardı, nefes kesen. Yarayı deşen var, sözcüklerde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARETİM SENSİN
Novela JuvenilO gece konuşulan, anlaşılan hiç bir şey gerçekleştirilmemeliydi. Ama gerçekleşti. Gerçeklere kör olan gözleri, ailesinin kalbine doğru hedef aldığı kurşun sayesinde öğrendi Melek. Çok güvendiği dağ yıkıldı ve altında kaldı. Kendini hiç bilmediği...