BÖLÜM 1 :
"AYA SIĞDIRILMAK İSTENEN YÜKLER."
Buradaydım,yüksek tepelerin dağların uçsuz bucaksız yamaçlarının arasında dolaşıyordum,umut mutluluk arıyordum belki bir hiç arıyordum,gece ay ışığının bana sunduğu kadar bakıyordum etrafa yazın ılık esintisi tenime dokunup geçtikçe zamanın da akıp gittiğini hissediyordum,gözlerimi sıkıca kapatıp tekrar açtım verdiğim nefes sona doğru öksürük ile buluşmuştu.
Dikkatsizlik belli bir şeydi,şu Mardin'in sıcağı sıcak olsa da rüzgarı üşüyen bedenimi daha da üşütüyordu,gözlerim göğü daha sonra da bu karanlıkta parlayan aya kaydı,anlamsızca bir kaç saniye düşündüm,elimde ki olan her şeyi o ay ışığına saklamak istedim belki de tüm yükümü ona yüklemek istedim 'öyle ya insan vazgeçtiği ve korktuğu şeylerden kaçardı ben vezgeçtiğim duygularımdan kaçıyordum' onları bir yük olarak gördüğümden onu göreceğim ama unutacağımda bir yere sığdırmak istiyordum ay ışığına saklamak istiyordum ama olmamıştı, ne ay ışığına saklanmışlardı ne de aya sığmışlardı benimle kalmışlardı bana kalan onları dizginleyip eğitmek kalmıştı.
Derin bir nefes verip elimde ki beyaz edebiyat kitabını karşımda ki ahşap masaya bıraktım üst balkonda oturuyordum arkama doğru yaslanırken uyku ile acıyan gözlerimi ovuşturdum,yerimden kalkıp merdivenlere doğru ilerledim bir kaç basamak inmiştim,bu koca konak bu koca odalar hepsinin için boş insanlardı,annem babam,dedem ve kardeşim bunu kabullenmesi zordu belki ama bu anladığım en doğru şeydi boşluktu hepsi.
Yanaklarımdan süzülen yaşları hızla elimin tersi ile silmiştim ağlamak istemiyordum, kardeşim için dediğim tüm konuların bana dönüşünü izliyordum,belki de kendime ağlıyor hatta acıyordum,ellerimi bağladıkları için duygularımı hissetmedikleri,sözümün hükmü olmadığı için onun bana bıraktığı bu yıkıntı şehirde benim onarmamı bekleyen kişileri bana karşı kullandıkları için.
Ben Nazlı Atasoy küçüklüğümden yirmi üç yaşına kadar yürüdüğüm bu yollarda acının bir zoraki hükmün varlığını bilirdim yıllarca gelişen kültürleşen bu şehirde töre bir adım atmak için yıllarını veriyordu,eskisi kadar kızlar okuyamaz denmiyordu ki burada ki neredeyse tüm kızlar okula gidiyordu ben ise Mardin Artuk üniversitesinde Edebiyat bölümümü okuyordum,ama dedem karşıydı, babam bu konuda dedemi hep karşısına almıştı çoğu kez tartışmışlardı.
İsmet dedem bu evde ki ağır hakimiyeti olan kişiydi babam onun sözlerine o kadar önem verirdi ki bir keresinde tesbihi ile oyun oynarken ipi bebeğimin saçına dolanmıştı saçı mı kurtarsam yoksa tesbihi mi diye düşünmemiştim tabi sonrasında anlamıştım o an bebeğimin saçını kurtarmanın aptalca bir karar olduğunu ipek sarısı saçları kurtarmak için kahverengi tesbihini koparmıştım odanın içinde yere düşen sesler ince ve tiz ses bırakıyordu,korku ile kalktığımı hatırlıyordum daha sonrasında dedemin öfke seslerini ve babamın koltuktan kalkıp benim yüzüme tokat attığını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFİTAP
Teen Fiction"Lütfen" dedim sesim o kadar kısık çıkmıştı ki duraksamıştım "Emir Karacabey lütfen bırak gideyim." Dedim öfke ile bakan gözleri bir an olsun sapmadı bileğinden kavrayıp kendine doğru çekip "Bana bunu nasıl yaparsın!" Dedi tok sesi bir adım gerileme...