BÖLÜM 10 :
"İSTEKSİZ DAVETLER REDDİ YER."
Aramızda ki mesafe kapanıyor muydu,sessizlik,karşı yolda ki Emir ve ben aramızda ki her şey siliniyor zaman anlamını yitiriyor.Ne kuş ötüyor ne ağaç yaprağı hışırdıyordu zihnim tüm yaşantıyı zamanın ince ipine takıyor buradayım ama zamandan habersiz ayaklarım yerde mi yoksa ters dönmüş müydü gökyüzü anlamını yitirip zamanın da varlığını mı silmişti, gözleri farklı bakıyordu piknikten sonra uzun bir süre görmem derken saatler sonrası Emir'i karşımda görmek tuhaftı ve Mardin'in küçüklüğünü anlıyordum insanlar istemedikleri zamanda karşılarına çıkıyordu bu bir ilahi işaret miydi bu soruların cevabını Emir'e de sormam gerekir miydi.
kalbim ve gözlerim aynı kişiye bakarken onun gözlerinde ki öfkeyi görüyordum,kaçmak istiyordum ama olmuyordu durduğum yerden ayrılıp gitmem gerekti arkama bakmadan kaçmam gerekti ama ayaklarım kalmamı söylüyordu neden kalbim buradan kaçmamı istiyordu ona karşı hissettiğim tek bir duygu yokken neden korkuyordu,elim kalbime giderken hissetiğim bu sızı aslında korku muydu peki ondan korkmam için bir sebep var mıydı belki de zihnimin buna cevabı vardı şuan görünmezlik ile kaplı olan duygularımı tıpkı zihnimi de kapatmıştı duyguların karmaşıklığı zamanın ince çizgisinde kararsızlığımın ellerime verilmiş umutsuzluğuydu durmuyordum koşuyordum ama zihnimde ayaklarım hala aynı yerde.
"Nazlı,nereye bakıyorsun,bir şey sordum cevap vermedin?" kafasını hafif dönderip bakarken Emir başı ile selam verdi gözlerimi kaçırıp Rüzgar'a bakarken onun da gözlerinde öfke vardı ikisinin de tek ortak özellikleri gözlerinde saklamadıkları öfkeleriydi.
"Bu adamın ne işi var burada,farkında mısın uzun süredir oraya bakıyorsun!" sesinde ki endişeye saklı öfkeyi bastırıyordu kolumdan tutup bir kaç adım gerilememe sebep oldu, çatık kaşlar ile Rüzgar'a bakarken. "Ne yapıyorsun!uzun süredir oraya bakmıyorum,hem baksam ne değişecek,buna karışamazsın." dedim dişlerimi sıkıp konuşuyordum bu çocuk cidden tokat hak ediyordu.
kolumu daha fazla sıkarken "Çok şey!" dedi bu sözde çok ima vardı tehdit yanında küçük bir oyun kalırdı. Gözleri okulumu bulurken alaycı bir sırıtış ile "Okula gelmemenden başlana bilir!" kolumu sinirle çekip dişlerimin arasında "Yap bakalım! bende senin için elimden geleni yaparımRüzgar karşında küçük çocuk yok sen benim hayatıma karışamazsın bunu unutma saygımdır susarım ama sakın ayağıma bağ olma sen beni yakarsan bende bağı yakarım." dedim korku karşımda cılız bir kükremişti gözlerim kısılırken dişlerimin arasında konuştuğum için öfkem tamamen belliydi o da farkındaydı.
Okul zamanda ki ince çizgide ki güneşimdi karşıma aldığım kaç kişiydi en önemlisi dedemdi onaRüzgar'dan korkmak aptallık olurdu. Yanımıza gelen ile ikimizinde sözü bölünmüştü Rüzgar alaycı bir sırıtış ile Emir'e dönerken. "Aslında senden uzak kalması o kadar kolay ki Emir Karacabey." Dedi. Rüzgar'a şaşkın gözler ile bakarken piknikte ki gibi yumruk yiyeceğinden korkmuştum,Emir elinde ki kahveden koca bir yudum aldı kafasını hafif sola eğip."Biz hep buradaydık sen sonradan geldin." dedi Emir ondan daha ciddi bir tonda söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFİTAP
Novela Juvenil"Lütfen" dedim sesim o kadar kısık çıkmıştı ki duraksamıştım "Emir Karacabey lütfen bırak gideyim." Dedim öfke ile bakan gözleri bir an olsun sapmadı bileğinden kavrayıp kendine doğru çekip "Bana bunu nasıl yaparsın!" Dedi tok sesi bir adım gerileme...