BÖLÜM 24 : "GÜLLERİN DALINDA Kİ DİKEN"

240 20 3
                                    

BÖLÜM 24 :

"GÜLLERİN DALINDA Kİ DİKEN"

Kelimeler ve insanlar bazen o kadar anlamsızlaşır ki ne yapacağını ya da ne düşüneceğini bilmek ya da mutlu etmek ya da yanlışı düzeltmek bile istemezsin su akar yolunu bulur misali olsun istersin ama o akan suya engel koyan bulunur bu da öyleydi mutluluğa engel akan suya bir taş koyan vardı.insanların mutluluğa düşmanlığı neydi peki ben bir şeyler düzelsin derken neden boşluğa itiliyordu ya da neden itilmek isteniyordu su durmuş ya da dere taşmış farksızdı ve yıkılan kimdi bir ağaç mı bir insan mı belli değildi. İnsanoğlunun bıraktığı izlerden ibaretti sadece engeller başka insanlar tarafından konulduğu için yara alıyordum bunun en az kendileri de farkındaydı ve istedikleri bir insanı yıkmaktı bir ağacı değil yaşamak da çevirmedi ki insanları değil taşı derenin şekline göre koyuyordu akacak ilk kişi bendim Rüzgar bilerek yapmıştı sözlerini hesaplamış ondan öncesi hediyesinin benim en zayıf anımdan yakalamıştı ama Rüzgar'a bu bilgiyi sunan bendim bu saate uyandım derken en az kendisi de hazırlığımın olmadığının farkına varmıştı ya da ben sorgusuz giydiğim için benim hatamdı neden geçip gitmedim neden durdum düşündüm bu kadar diye sordum bir an kendime ve haklı sebeberden bir dosya oldu ya da kısa bir fragman.

"Nazlı istersen Banu'nun elinde ki gülleri al." Dedi gözlerimin Banu'yu bulurken yorgunluktan taşıyamıyordu hızla elimi çekip Banu'nun yanına gittim gülü alırken taze gül kokusu ile donanmıştım göz ucu ile Rüzgar ve Emir'e baktım sadece sertce tokalaşıp ayrılmışlardı herkes üst kata salona geçerken masaya gül buketini bıraktım iki gün üst üste görüşünce pek konuşulacak konununda tadı olmuyordu dönen sohbet iş icabı gibiydi siz nasılsınız e bizde iyiyiz felen ama babam konuyu çok ayrı bir yerde bırakmış ve kapıyı açmış.

"Bu sorular her görüştüğümüzde sorulur asıl sorum, benim kızımın son senesi sizin oğlan gibi benim kızımın okuluna yarım dönem kaldı okula kesin göndereceksiniz evlendin yok evde oturup temizlik yap demek yok değil mi Adnan bey." Dedi babam ses tonu uyarır nitelikteydi Adnan bey onaylar şekilde kafasını salladı "Bizde okuyan oğlan ya da kız fark etmez ülkemize milletimize hayırlı bir evlat olacak ise başarılı ise derslerinde en önce ben okuturum Banu'ya gelecek olursak elbette o da benim torunlarımdan ayrı değildir o da diğerleri gibi okuyacak belgesini alacak." Dedi ben kırık bir tebessüm bırakırken en azından o kadın gibi okuyacağım diye israr etmeden rızaları olurken okuyacaktı kardeşim.

"Güzel, sağolasın Adnan bey." Dedi elini kalbinin üstüne koyup selam verir gibi yaptı Adnan bey gözleri etrafında süzerken kısa bir göz ucu ile Emir ile bakışmıştık üzerimde ki elbiseyi düzenlerken gözlerimi kaçırmıştım Rüzgar yanıma gelip kulağıma doğru eğilmişti nefesi boynuma değişince irkilip geri çekildim. "Seslensen duyardım." Dedim göz ucu ile salona baktım herkes kendi yakını ile konuşuyordu bir adım geriledim ama masaya yaslanmış "Söyle." Dedim gözlerine bakarken. "Banu seni çağırıyor." Dedi yanından sıyrılıp salondan çıktım peşimden gelirken "Yardım edilecek bir şey olursa çağırırım seni." Dedim mutfak kapısını açıp daha sonra hızla kapadım "Abla video çekmen gerek ben damat kahvesini yaparken." Dedi cam cezveye fincanda ki suyu boşaltırken Banu'nun telefonunu alıp kayıt tuşuna bastım "Abla şu açıdan çek istersen daha iyi ışık karartmaz ekranı" dedi geçtiğim yerden çekerken bir yandan da diğerlerine bakıyordum kahve fincanlarına teker teker köpüklü kahveler dolduruluyordu.

"Tuz değil bal koyuyoruz." Dedim Banu elinde ki tuzluğu bırakıp dolaptan bal aldı "Haklısın zaten tatlı olsun." Dedi ve bir kaşık balık fincanın dibine döktü kahveyi koyarken kahveler hazırdı "ilk büyük tepsiler ama ondan önce kız isteme dedim videoyu kaparken içeri girdik sözün başında içeri girerken Banu yerine oturdu.

AFİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin