BÖLÜM 27 :
"KAVALYE BALKABAĞI"
Kafamı kaldırıp baktığımda aslında bu kadar düşüncesiz davranmak kimin hatasıydı diye düşünmeden edemiyordum alnımı tutup bir adım gerilerken öfkemi ya da nefretini mi paylaşmak isterdi merak etmiştim ya da anlık endişe mı derin bir nefes verirken elbisemin omzunu düzenledim "Rüzgar kapıyı tıklatsaydın bari." Dedim gözleri gözlerime değip geçti ve derin bir nefes verdi. "Ne oldu sen iyi misin?" Dedim Geri adım atıp masaya yumruğunu vurdu gözlerim şaşkınlık ile aralanırken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum bir adım yaklaşıp gözlerine bakmak istedim yüz hattı gerilirken öfkesi nefesine de yansımış ki hiddetle inip kalkan göğüs kafesine değen gözlerim bu öfkenin sebebini daha da mera etmişti.
"Neden söylemedin." Diye bağırdı gözlerimin için bakarken bir adım yaklaşıp elini tehditkarca salladı daha sonra kendini gösterip "Bana neden söylemedin benden neden sakladın." Dedi anlamam için ne düşünmem gerekti ya da ne söylemem gözlerimi kaçırmamıştım elimde ki çantayı masaya bırakırken "Neyi! neyi sana söylemedim Rüzgar benim ile daha açık konuş!" Dedim yüz ifadem onun kadar öfkeli değil şaşkındı odanın içini histirik bir kahkaha doldururken korkum kadar kırılganlığımda belli bir noktadan selam veriyordu
"Daha açık konuşayım öylemi Nazlı!" Dedi bana doğru bağırırken ellerini havaya açıp "Bana Emir ile evleneceğinden bahsedebilirsin mesela ya da Karacabey konağında eğer duyulmaz ise üstü bir şekilde örtülür denilen şeyin duyulursa Emir ile evlenmek zorunda olduğundan başlayabilirsin!" Dedi ve bir adım yaklaştı işaret parmağını omzuna vururken "Senin aklın bir yere kadar götürdü bu işi bak ki öğrendim!" dedi omzumu geriye çekip gözlerini gözlerime hizaladım "Böyle bir tepki vermenden korktu yengem demek ki o anlatmayınca bende anlatmak istemedim anlatsam ne değişecek ne olacağını zannediyorsun sen Mardin burası İstanbul mu bir bak sende biliyorsun töreyi adetleri ben mutlumuyum zannediyorsun her gün çıkış yolu arıyorum aradıkca batıyorum." Dedim sözlerim ala birşeyler arıyordu ama sonuç sıfırdı "Evet haklısın benim aklım beni buraya kadar getirdi ama bitti demedim ben." Dedim bana kısık gözler ile bakarken "Bu kaçma konusu duyulmayacak bende Emir ile evlenmek zorunda kalmayacağım Berdel olmayacak." Dedim dişlerimin arasında konuşmuştum üzerime Eğilip "Varsayımlar ile haraket edeceksin öyle mi?" Dedi ses tonunu alcaltıp konuşurken telefon çaldı gözlerimi kaçırıp parlak kare çantayı alırken elimden çekip "Bana cevap ver Nazlı!" Dedi öfke ile adımı söyledi çantamı elinde tutarken
"Ne yapayım kesin mi konuşayım! ne üstüne düşünülmüş kardeşim sürgün yemesin diye ama tek şey benim iznim olmadan ilerledi Emir ile aynı yolda yürümek! oldu mu yeterli mi!" Dedim çantayı elime sıkıştırırken arkasına dönüp kapıdan çıktı peşinden gidip merdivenlerde durdurup bana bakmasını sağladım "Rüzgar Atasoy bu gün kardeşim evleniyor ben nasıl susuyorsam sen de öyle susacaksın eğer Emir ya da Karacabe'lerden biri ile bu konuyu konuşursan seni asla affetmem sen bu konunun içinde bile değilsin." Dedim elbisenin tüllerini avcumun içinde sıkarken "Tamam Nazlı Atasoy eğer öyle diyorsan susarız ama düğün bittiği an bana bu konuyu detaylıca anlatacaksın." Dedi merdivenlerden inerken konvoy sesleri yükseliyordu "Anlatacak bir şey yok." Telefonum bir yandan calıp kapanıyor tekrar çalıyordu "Anlatacak şeyler var Nazlı."merdivenlerden inip avluda ki bir kaç korumaya bir şey söyledi göz ucu ile bakıp Elif yengemin yanına gitti annemlerin yanına gelmiştim.
"kızım çantanı alacaktın ne uzun sürdü,hadi bin arabaya konvoyu beklettik." Dedi göz ucu ile bakarken Siyah mercedes marka araca binmistik korna ve meşale eşliğinde düğün salonuna ulasmıştık araçlar otoparka çekilirken.
Rüzgar bize doğru geliyordu annem babamın yanına geçerken "Nazlı Atasoy kavalyenizim bu gün." dedi koluna girmemi işaret ederken hadi bakalım konakta ki Rüzgar ile kavalyem Rüzgar'ı anla anlayabİlirsen koluna girip "İnan bana Banu sırf mutlu olsun diye kavalye zırvalığını kabul ediyorum." Dedim Rüzgar'ın duyacağı şekilde söylemiştim kulağıma doğru eğilip
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFİTAP
Ficção Adolescente"Lütfen" dedim sesim o kadar kısık çıkmıştı ki duraksamıştım "Emir Karacabey lütfen bırak gideyim." Dedim öfke ile bakan gözleri bir an olsun sapmadı bileğinden kavrayıp kendine doğru çekip "Bana bunu nasıl yaparsın!" Dedi tok sesi bir adım gerileme...