BÖLÜM 46:"YARANIN İHTİYACI PANZEHİR"

262 19 28
                                    

Anlamak dinlemekten geçerdi konuşmadan susanlar anlaşılmayı bekleyenler olurdu,bakışlar konuşur mimikler konuşur kalp konuşurdu ama anlamak için ya çok iyi insan tanıman ya da çok iyi bilmen gerekti, şimdi zamanda bile konuşarak bir şeyleri anlatmak zorlaşıyordu.

çünkü insanlar anlamak istediğini anlayıp dar bir kalıptan dışarıya çıkmak istemiyorlardı,burada ön yargı devreye giriyordu insan sustukça insanlar onun yerine konuşmaya başlıyordu, dış görünüş yaşamı ,işleri hepsine birer cümle ile anlatıp yalanlayıp çarptırıp kelimeleri yerlerini değiştirip iğrençleştiriyorlardı.

 insanlar hep bir saygısızlık ve ön yargının içinde işte bu dar kalıpta kalmak için ısrar ediyorlardı bu tıpkı güçlülüğü sınamak  gibiydi sınadıkları tek şeyin duygulardan ibaret olmadığını anladıkları zaman daha da hırslanıyorlardı üstlerine doğru daha da yanlış cümleler kuruyorlardı ama insan ne zaman kendi hatasını duysa anlamak için uğraşsa eli boşa çıkıyordu çünkü tüm kapılarda bir yalanını bırakmıştı

işte insanlığın en çaresiz sorunu anlamamak anlamak için dinlememek kaçmak ama anlamak istemediklerinin hakkında sayısız ithamda bulunmak kötü sözleri yakıştırmak yamalamak işte o insanlar tıpkı şimdi ki gibi aynaya kendisine bakmayı farz kılmak şarttı çünkü insan kendi pisliğini kendi kirli dilini gördüğü zaman susmayı öğrenecekti insan eğer insan olmayı bilmiyorsa eğer zaten o aynaya giden yolu kendi eli ile kapatıp yine kirli dili ile zehirleyecek masumları bulacaktı

Canan'ın bana anlatmak istediği tek şey ise korkuydu benim anlamamak istememem de hatamdı

adımlarının neden geri attığını anlamadan ,mimiklerini anlamadan dedim peki ya bana kullandığı her söz o da bu aynadan mahrum kalmamış mıydı? neden o kalıptan dışarı çıkmadan bana kullandığı her kelime neden şimdi onu suçsuz gibi gösteriyordu, sırtıma yüklenen yükün ağırlığını neden attırıyordu atmak gerekti atacaktım

"Neden buradayız dedim sana." dedim sert bir dilde konuşurken korkuluklara ellerin koyup bana baktı daha sonra Canan'a "Canan neden damarına bastı Nazlı sen bir karıncaya zarar vermezsin bile şimdi anlat." dedim Emir'e bakarken Canan ise sadece duruyordu bir kedi yavrusu konağın kapısında taze dökülmüş mamayı yiyordu Canan o beyaz kediyi izliyordu

"Bana hakaretten daha fazla cümleler kurdu onurumu gururumu yok sayacak kadar ikinci bir kadın muamelesi yapacak kadar,üstelik  silah yanımdaydı ama çıkartmadım çantadan." dedim duraksarken derin bir nefes aldım "Fotoğrafları gönderdiği halde susmamı gurursuzluk olarak saydı." dedim

 Emir tuttuğu yerden ayrılırken "Nazlı Canan için bazı şeyler kolaysa bazı şeyler çok zor  Mardin'e giriş yaparken yol üzerinde gördüm Canan'ı yardım ettim başta bizim konaklardan birinde kalıyordu ama tahmin etmediği kadar düşmanı vardı." dedi gözleri daha fazlasını anlatıyordu "Canan'ı korudum korumak zorundaydım bana her şeyi anlattığında burada kalacağını söyledi bir süre için." dedi nefes alırken "Ama konağa baskın düzenlediler haberini erken almıştım diğer villaya geçiş sağladı ama en basit duygusu ise beni sahiplenmesi oldu onu koruduğum için belki bilemiyorum." dedi Emir'e dönerken montun yakalarından tutup birleştirdim

 "Ya fotoğraflar yüzüğün bunlar ne olacak." dedim başı ile onaylarken "Bu fotoğraflar diğer düşmanlarına servis edilecekti ondan uzak durmaları gerektiğini anlatan bir kaç kare fotoğraftı." dedi alaycı bir gülüş belirdi dudaklarımda "Kucağında boynuna öpücük kondururken düşmana korku verecekti öyle mi çocuk mu kandırıyorsunuz." dedim kaşlarım çatılırken "Nazlı dinle güzelim." dedi sakin bir tonda devam etti "O ben değildim montaj ile halledilmişti sadece Canan ile yakınlaşsaydık seni ilk anda yok etmek için uğraşırdı." dedi

AFİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin