BÖLÜM 12 : "KANATLARIN HİSSİZLİĞİ"

430 22 0
                                    


B

ÖLÜM 12 :


"KANATLARIN HİSSİZLİĞİ"

Yüreğimizde daima bir kuş mu yaşardı? yaptıkları yuvayı hep korur kollarlar mıydı? aslında korku ve mutluluktan böyleydi zamansız gelen tüm sözlerin yabancıydı, tıpkı kuşların yaptığı yuvada yeni bir kuşu ağırlaması gibi,öyle ki kalp korkuyu sevmez düşman bilirdi.Kırılan kalp korkunun suçu bilirdi,bilmezdi ki tüm duyguların umutsuzluğa döndüğü an korkunun var olduğunu bilmezdi bilemezdi gördüğü ve hissetmek istediği mutlululuğun tüm suçlunun korku olduğunu anlatmasıydı.Bu düşmanlık yürekte başlamıştı.

Korkunun yüreğimizde ki yeri bir taşın üzerine çıkıp uçsuz bucaksız baktığımız bu yer gibi mutluluk o sıcak günde esen bir rüzgar gibi tatlı ılık esintisi yüreğimizde ki sıcaklığını buluşturduğu an gibi ama yok oluyor gidiyordu.Geriye kalan korkuydu kırılan benlikti görmezlerdi göstermezdi kimse en büyük korkusunu.Gösterse ne ben bu taşın üstünden bakardım korkularıma ne de mutluluk bir esintiyle dönüşürdü.O taştan indim,ayaklarım toprakta o uçsuz bucaksız bu yerde küçük renksiz ve mutsuzdu,ayaklarım yerde karşımda ki insanın nefes alışverişlerinde tüm dikkatim ne o uçsuz bucaksız korkudaydım ne de ılık bir esintiyle baş başaydım ben kapının ardından beklemekteyim.

"Nazlı,uyudun mu?" Fısıltı gibi çıkan ses sanki odam harici bedenimde de küçük bir fısıltı bırakmıştı.Geriye doğru çekilirken kararsızlığımın en büyük işgencesiydi açıp ona gitmesini isteyebilirdim,burada olmasının yanlış olduğunu Emir'e söyleyebilirdim onu bu konaktan kovabilirdim ona bağıra bilirdim ama hiçbiri olmadı ben olduğum yerde sessizce bekledim.

Ayak sesleri giderken elim kalbimde tebessüm etmiştim bu kadar kolay gitmesini beklemiyordum,bu gitmesi de pes etmeye girer miydi? kafamı sallayıp ne olduğuna bakmayıp yatağıma dönüp uyumak istedim ama çıkıp gittiğini de görmek istedim ya oyun oynuyorsa ya kenarda bekliyorsa cama doğru yaklaştığımda kimse yoktu bir ayak sesi daha konakta ki merdivenlere eşlik etti elim ağzımda geri geri giderken kapının kulpuna hızla basıldı şaşkın gözler ile bakarken cama bakıp gerilerken kapıya ilerledim.

"Uyumadığını biliyorum Nazlı!ben buradayım gelen kişi Rüzgar." dedi Emir'in tok sesi Sesinde ki sakinliğe anlam vermek zordu.

Her şeyi öyle bir anda söylemişti ki ne yapacağımı bilmeden aklıma ilk geleni yaptım kilidi hızla açarken kapıyı açıp kolundan tutup içeri çektim adımları yaklaşırken kapıyı yavaşca kapatıp kilitledim.Elim göğsümde nefes alışlarımı düzeltmek isterken arkamı döndüm ay ışığı yüzüne vuruyordu.Üzerindeki takım elbise aynıydı saçları hafif dağınık ama saçlarının hacmi hiç bozulmamış gibiydi,kolundan ki saat ay ışığının metaline değdiği kadar parlıyordu,Emir Karacabey konakta ki duvarları yıkan ikinci isimdi,gözleri gözlerimi bulduğunda bu karanlıkta kayboluyordum tutanım yok kaçacak yerim yoktu,görmek istediğim son kişi bile değilsin dedikten sonra odamda bir gece yarısı yanımdaydı ona duyduğum bu boş duygunun adını koymaktan korktuğum yerdeydi bilinmezlikteydi.

Ayak sesleri yaklaştı kapıya doğru geldi ve durdu korku ile arkama döndüm tekrar Emir'e baktığımda ellerini göğsünde birbirine bağlamış alaycı bir sırıtış ile bana bakıyordu.Tam bir adım atıp konuşacakken elim ile ağzını kapayıp yalvarır gözler ile bakmıştım sesini duysa bu konaktan değil yaşamak tahmini olmayacak şeylerin karşısında bulurdum belki bulurduk kendimizi ayaklarımı yere indirirken.

"Nazlı uyudun mu senin ile konuşmam gerek." Dedi Rüzgar tatlı bir dilde sanki beni kırmamış gibi.Kapının ardında Sesinde ki pişmanlığı kenara koyup Emir'e tekrar baktım elimi çekmemişti öyle bir arafta kalmıştım ki korku da buna eşlik etmişti o

AFİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin