BÖLÜM 23 :
"İSTEKLERİN İSTEKSİZLİĞİ"
Ben Nazlı Atasoy küçüklüğümden yirmi üç yaşına kadar yürüdüğüm bu yollarda acının bir zoraki hükmün varlığını bilirdim yıllarca gelişen kültürleşen bu şehirde töre bir adım atmak için yıllarını veriyordu,eskisi kadar kızlar okuyamaz denmiyordu ki burada ki neredeyse tüm kızlar okula gidiyordu ben ise Mardin Artuk üniversitesinde Edebiyat bölümümü okuyordum,ama dedem karşıydı babam bu konuda dedemi hep karşısına almıştı çoğu kez tartışmışlardı.İsmet dedem bu evde ki ağır hakimiyeti olan kişiydi babam onun sözlerine o kadar önem verirdi ki bir keresinde tesbihi ile oyun oynarken ipi bebeğimin saçına dolanmıştı saçı mı kurtarsam yoksa tesbihi mi diye düşünmemiştim tabi sonrasında anlamıştım o an bebeğimin saçını kurtarmanın aptalca bir karar olduğunu ipek sarısı saçları kurtarmak için kahverengi tesbihini koparmıştım odanın içinde yere düşen sesler ince ve tiz ses bırakıyordu,korku ile kalktığımı hatırlıyordum daha sonrasında dedemin öfke seslerini ve babamın koltuktan kalkıp benim yüzüme tokat attığını.
Dedemin ceza diye tüm taşları tek tek toparlattığını hatırlıyordum,bıraktığı yıkımları şimdi ise benim toparlamamı emrediyordu,tıpkı geçmişte ki ve bugünde ki gibi onlar yıktı ve bende yaptım,o tesbihini daha sağlam bir ip ile tekrar dizildi dedeme şaşalı bir kutuda hediye edildi ve benim hediyem olmadığı halde dedeme benim adımda daha pahalı bir tesbih alındı ve hediye ettim ettirildim,dedim ya ben yıktığımı yapmadım onlar yıktı ben yaptım elini öperken güçlülüğümü sorguladım güçsüzlüğümü sorgulamadım o kazanmıştı, onun elinde ki tesbih kazanmıştı şimdi ki olduğu gibi onun sözü kazanmıştı onun istediği olmuştu sırf evlilik değil holdingleri,mirası şânı,şöhreti bile bizden değerli oldu,babam görmedi annem ise susmak zorunda kaldı,bu güçlülüğe onunda gücü yetmedi baş kaldıramadık hiçbir zaman ama bildiğim tek bir şey vardı o da bu evliliğin bizim için olmadığıydı,ben Nazlı acılarımı bir ay ışığına ya da bir aya saklamak isteyen prangalarından her daima kurtulmaya çalışan Nazlı Atasoy'dum.
Öksürük sesi ile gözyaşlarımı tekrar silmiştim, arkamı döndüğümde dedem sanki hiç uyumamış gibi hali hazırda giysilerini giymişti kolumda ki siyah deri kayışlı saate baktığımda sabah beşti tekrar dedeme baktığımda elinde o tesbih vardı tokat yediğim tesbih onun adı hep öyle kalmıştı asıl adı kaplan gözü olan tesbih bana sorsalardı tokattı
Ben Nazlı Atasoy küçüklüğümden yirmi üç yaşına kadar yürüdüğüm bu yollarda acının bir zoraki hükmün varlığını bilirdim yıllarca gelişen kültürleşen bu şehirde töre bir adım atmak için yıllarını veriyordu,eskisi kadar kızlar okuyamaz denmiyordu ki burada ki neredeyse tüm kızlar okula gidiyordu ben ise Mardin Artuk üniversitesinde Edebiyat bölümümü okuyordum,ama dedem karşıydı babam bu konuda dedemi hep karşısına almıştı çoğu kez tartışmışlardı.İsmet dedem bu evde ki ağır hakimiyeti olan kişiydi babam onun sözlerine o kadar önem verirdi ki bir keresinde tesbihi ile oyun oynarken ipi bebeğimin saçına dolanmıştı saçı mı kurtarsam yoksa tesbihi mi diye düşünmemiştim tabi sonrasında anlamıştım o an bebeğimin saçını kurtarmanın aptalca bir karar olduğunu ipek sarısı saçları kurtarmak için kahverengi tesbihini koparmıştım odanın içinde yere düşen sesler ince ve tiz ses bırakıyordu,korku ile kalktığımı hatırlıyordum daha sonrasında dedemin öfke seslerini ve babamın koltuktan kalkıp benim yüzüme tokat attığını.
Dedemin ceza diye tüm taşları tek tek toparlattığını hatırlıyordum,bıraktığı yıkımları şimdi ise benim toparlamamı emrediyordu,tıpkı geçmişte ki ve bugünde ki gibi onlar yıktı ve bende yaptım,o tesbihini daha sağlam bir ip ile tekrar dizildi dedeme şaşalı bir kutuda hediye edildi ve benim hediyem olmadığı halde dedeme benim adımda daha pahalı bir tesbih alındı ve hediye ettim ettirildim,dedim ya ben yıktığımı yapmadım onlar yıktı ben yaptım elini öperken güçlülüğümü sorguladım güçsüzlüğümü sorgulamadım o kazanmıştı, onun elinde ki tesbih kazanmıştı şimdi ki olduğu gibi onun sözü kazanmıştı onun istediği olmuştu sırf evlilik değil holdingleri,mirası şânı,şöhreti bile bizden değerli oldu,babam görmedi annem ise susmak zorunda kaldı,bu güçlülüğe onunda gücü yetmedi baş kaldıramadık hiçbir zaman ama bildiğim tek bir şey vardı o da bu evliliğin bizim için olmadığıydı,ben Nazlı acılarımı bir ay ışığına ya da bir aya saklamak isteyen prangalarından her daima kurtulmaya çalışan Nazlı Atasoy'dum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFİTAP
Teen Fiction"Lütfen" dedim sesim o kadar kısık çıkmıştı ki duraksamıştım "Emir Karacabey lütfen bırak gideyim." Dedim öfke ile bakan gözleri bir an olsun sapmadı bileğinden kavrayıp kendine doğru çekip "Bana bunu nasıl yaparsın!" Dedi tok sesi bir adım gerileme...