BÖLÜM 8 :"YANLIŞ ANLAŞILMALARIN SANCISI"

590 22 1
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




BÖLÜM 8 : 

"YANLIŞ ANLAŞILMALARIN SANCISI"

Bilinmezliğe kapılmış bedenler ve kimsesizliğin mesken tuttuğu bedenler daima dolu bir yalnızlık arar ve gece sonu o yalnızlığı bir arkadaş sanar.

bilinmezliğin bize kattığı en büyük varlığı kalbimizde ki iyi niyetin ve kötülüğün bitmemesiydi bilinmezlik kalp atışı kadar çaresiz olsa da avına yaklaşan sinsi bir avcı gibi de daima hayatımızda bekler,bizler böyle bir düzeni bozmaktan yıkmaktan ve kırmaktan korkarız gücümüzün varlığını bilir ama ona susmasını söyleriz susması o bilinmezin büyümesine hatta yok olmasına faydası varmış gibi.

araç dururken annemlere göz ucu ile bakmıştım bir çok araç park yapmıştı geniş bir ormanlık alana sahipti burası haftasonları eğer böyle bir buluşma olacaksa kiralanır kapanırdı geniş masalar iki ayrı yana kururdu koşu yolu dedikleri yer uzun bir süre deva ederdi bu araçların park edildiği yer ise bu dediklerimden biraz aşağısında kalıyordu biraz yürüme mesafesi kalıyordu, biz de dedemlerin yanına ilerlerken güneş tepede ve kavurucu sıcak ile tenimin yandığını hissediyordum çantamdan güneş kremini çıkartıp kollarımın açık yerine sürüp Banu'ya da uzattım omuz silkip bir adım geriledi yanına sokulup kremi eline tutuşturmuştum.

Öfkeli gözler ile bakarken almamak için ısrar etmişti "Babam aramızda ki kırgınlığı anlamasını istemezsin değil mi?" ikimizde babama doğru dönerken takım elbisesinin yakasını düzenleyip araçtan bir kaç poşet eline almıştı diğerlerini korumalar taşırken normalde babamında taşımaması gerekiyordu dedeme göre her işi korumalar ya da hizmetliler yapacak toplumda güç gösterisi yapacakmış ama babam yine onu dinlemeyip ellerinde ki poşetler ile ilerlemeye başladı dedem elleri ardında bağlayıp ilerlerken onu takip etmiştik Banu kremi sürüp bana uzatırken "Babam var diye o kremi sana ben sürerdim yoksa ablacığım." kelimelerini bastırarak söylerken gülmüştüm aramızda ki kırgınlığın çok fazla sürmeyeceğini biliyordum ve Banu'nun kırgın kalamayacağınıda abla olmak bir bakıma onun duygularını paylaşmaktı ve ben onun için adım atıyordum, "tatlım benim senin şu sözlerin kalbimde ki çiçeklere bak ablasını nasıl düşünürmüş." kolumu sıkıp annemin yanına ilerlerken Rüzgar ile göz göze gelmiştik adımlarını yavaşlatıp yanıma gelirken Banu'yu yanımda tutmalıydım diye düşünmüştüm

"yalnız kalmadın." sahte bir gülümseme yollayıp elim ile ormanı gösterirken "Ne yalnızlığı bak doğa ile baş başayım kuş sesleri ve ağaç hışırtısı daha güzeli var mı bence yok." dedim etrafa bakarken az ileri de aşiretin büyükleri uzun bir masa etrafında toplanmıştı burası özel olarak her yıl kiralanırdı dedim ya o yüzden o kadar temiz ve güzeldi ki daha yaklaştıkca hepsi ayağa kalktı yaşlı orta yaşta ki insanlar ve genç erkekler uzun bir masada toplanmış bir kaç adım ötede yine uzun masa ve kadınlar da orada toplanmıştı ayakta bekleyen korumalar kendi arkadaşlarına selam verip etrafı incelerken Rüzgar kolumdan dürdüp "Emir gibi birinin buraya geleceğini düşünmezdim doğrusu." dedi inanmyan gözler ile baktı Rüzgar'ın gözlerini takip edip baktığı kişiyi bulurken Emir'de ayağa kalkmış bize doğru bakıyordu el tokalaşma faslı ona gelirken gözlerini çekmemişti ,Rüzgara dönüp "Sen ne diye benim yanımdasın?Atasoyların erkek torununda selamlaşması gerek." göz devirip iki parmağının arasına yanağımı alıp acıtmadan sıkıp çekmişti yanağımı tutup şaşkın gözler ile bakarken arkasına dönüp bir kaç adım atıp büyükler ile selamlaşmaya başladı annemlerin yanına hızla ilerlerken Yelda teyze ise annem ile derin bir sohbete başlamışlardı beni görünce kollarını açıp sarılırken kısa tutmuştum

AFİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin