BÖLÜM 37 :
"OYUN İÇİNDE OYUNDAN BİN PARÇA"
Kuru dalı yakması kadar kolaydı bir insanın kalbini kırmak ona bir sevgi bahsetmeden sevgisizlik ile boğmak
Bakışları elime kaydı takip ederken soğuk metal avcumda ısınmaya başlamıştı anahtarın sesi boş malikanede yankılandı anlamsız bir bakış yerine yerleşirken.
"neden verdin?" Dedim kaşlarım çatılırken geriye çekilip kapıyı tekrar açtı "İşlerim var,bu gece evde olmayacağım" Dedi bir de şaşkın gözler eklendi"Bu koca evde tek mi kalacağım!" Dedim sesime ince bir üzüntü konarken kapıyı açık bırakıp yanıma geldi
"Dışarıda o kadar koruma var Nazlı,iyi geceler." Dedi dışarı çıkıp kapıyı kaparken bir süre öyle kalmıştım elimde ki anahtara bakarken kapıyı kilitleyip anahtarı üzerinde bırakırken merdivenlerden ağır ağır çıkıyordum.Deren'in gösterdiği odaları biliyordum yatak odasının en azından nerede olduğunu bilecek kadar topuk sesleri cılız sesleri kabul ederken yatak odasının kapısını açtım Los sarı gece lambaları aydınlatırken gözlerim çoktan dolmuştu yatağın özenle hazırlanışı ya da kenarda duran içeceklere bakıp geçerken bu gecenin zaten başka türlü ilerlemesini beklemiyordum en azından saygıdan da olsa bu malikanede kalabilirdi ya da daha gerçekçi bir açıklama yapabilirdi.
Canan o haklıydı belki de ben ikinci plandım eve bir çiçek alsan bile süre bakardın yerini ayarlardın ama anahtarı verip gitmek saygısızlıktı.
Tülün ardında kalan kapının kulpundan tutup sağa doğru kaydırdım balkonun kapısını hızla açıp dışarı çıktım boynuma sarılan boğazımda ki düğüme arkadaşlık etmişti ağırlık ayaklarımdan tüm vücuduma yayılıyordu göz yaşlarım Mardin'in serin havasına nazaran sıcaktı yanağımdan süzülürken elimin tersi ile silip etrafa bakındım ağaçlık alanlar ve büyük duvarlar ile kaplıydı peyzajı gayet güzeldi ama yeterli değildi Mardin'in ışıkları az ileri de yanarken buradan bir kısmı gözüküyordu ileri köylerin olsa gerekti Atasoy konağı ile yarım saati burası.
Peyzaja mi takıldık güzelim.başımı öne doğru eğdiğimde aklıma takılan ilk konuda bulmuştum kendimi attığım imza ya da seçtiğim yol hepsi bir bir önüme konmuştu sızlayan gözlerim etrafa tekrar bakındı ışıltılı bahçenin içinde dolanan bir çok koruma ile bu koca malikanede güvensizdim mermeri sıkıca tutup nefesimi dışarı verirken arkamı dönüp ikili koltuklardan birine oturmayı tercih etmiştim gelinliğin uçlarından tutup ayağıma takılmasını engellerken başımı ellerimin arasına alıp ağlamanın artık serbest olduğunu biliyordum dudaklarımdan küçük hıçkırıklar koptu gelinlik seçmeden karşıma geçip konuşan Canankadar değerim yoktu büyüdü büyüdü ve yalnızlık bu gece burada beni bekledi ellerim saçlarıma kaymıştı.
sahte oyunun perdesi kapanırken duvağı hızla çıkartım öfkem,saçlarıma takılan tacı çekerken sözleri tekrar yerinde kendini belli etti ' Öfkeni kendinden çıkartma.' Emir Karacabey'in sözleriydi haklıydı kendisine zarar vermeden tüm dünyayı yıkardı.
kopan saç tellerimi hissettim ama durmadım nefretim cılız cılız damarlarımda yer aldı, akan lav gibi yavaş yavaş aktı elimde ki tacı yere doğru fırlatırken küçük tıngırtılar kalmıştı, boynumda ki hissettiğim ağırlık nefretime odun attı sertçe çekip kopartıp boynumda ki kolyenin çizdiği yerleri hissettim küçük pırlanta taşlar etrafa saçıldı, boynumda ki sızı keskin bir yer alıyordu elimde ki pırlantaya baktım alaycı bir gülüş dudaklarıma konup silindi hikayesini ben yazacaktım öyle mi.
"Ben hangi hikayeyi yazacağım! ben kendi hikayemi bilmezken nasıl bir hikaye yazacağım!" Elimde ki bilmem kaç milyonluk takıyı fırlatırken duvara çarpıp kenara düştü oturduğum yerden kayıp dizlerimin üzerine çökerken
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFİTAP
Novela Juvenil"Lütfen" dedim sesim o kadar kısık çıkmıştı ki duraksamıştım "Emir Karacabey lütfen bırak gideyim." Dedim öfke ile bakan gözleri bir an olsun sapmadı bileğinden kavrayıp kendine doğru çekip "Bana bunu nasıl yaparsın!" Dedi tok sesi bir adım gerileme...