BÖLÜM 35 :
"ASRIN AŞILMAZ İHANETİNDE"
Gözlerimi aralansada gördüğüm tek şey acılar mıydı sebepsiz ya da belli bir sebebi olanlar mı nerede güzellikler nerede! benim yaptıklarım mı yoksa düşüncelerimin kirliliğini dilimin ağırlığını mı tadıyordum yoksa bende artık kaçırdığım bir kalbin aynasından mı bakıyorum bu yüzden mi herşey umutsuz virene gözüküyor bu yüzden mi kasvetli ve silik gözüküyor kırılmamış tek parça kalmamış kalbime bakmak ızıdraptı, omuzumda ki yükler dikenli halini alıyordu batıyordu ama bu acı onun yanında bir şey miydi değil di ve bu ikimizin arasında ki mesafeydi ne ben kırık olan kalbime bakmaktan vazgeçecektim ne da o kendi kalbini tamir etmek için uğraşacaktı ilk kıran ben miydim yoksa çok defa kırılmıştı da tüm ağırlık bende mi kalmıştı siliklik karanlık bende mi kalmıştı.
"Neyse kapatmam gerek daha üzerimi degistirmedim Emir Karacabey,sizin ile toplam otuz dakika boşa gitti." Dedim Rüzgar ile yirmi dakika Emir ile on dakika toplam otuz dakika "Bu telefon böyle mi kapanıyordu ya sanki daha değişik bir şey söylenmen gerekti." Dedi yüzümde ki sırıtış artarken
"Biliyorum önce sen kapatan önce bir cümle değil mi?" Dedim Emir'in ses tonu canlanırken "Evet!" dedi alaycı bir tonda "Neydi o!" Dedi koca bir kahkaha atarken "Kendine şaklabancı tutarsan sana zevkle söylecektir." dedim gülümserken
"İyi geceler,Emir karacebey Seni." Dedim kilit nokta elimde kalırken duraksamıştık Emir'in yutkunma sesi zihnine damlarken.
Kırık kalbin ışığı yansıdı "Neden söylemekten vazgeçtin?" Dedi ses ile kafamı kaldırırken "Bilemiyorum." Dedim boğazımda ki düğüm kendini belli etti bir tarafımda ki Rüzgar acı çekerken bir yanımda ki tarafımdan ki Emir'in kalbinin kırmak için uğraşıyordum, kuru bir öksürük kulaklarımda yerini alırken derin bir nefes verdi
"Benden nefret ettiğini söylemeni bekledim." Dedi sanki suskunluğum onu bozguna uğratmıştı "Ben kötülüğe bürünmek istemiyorum." Dedim.
kötü biri olmak istememiştim ben iyilik içinde büyümek istedim kalbim kırılsada gülümsemek mutlu etmek istedim dudaklarımdan bir hıçkırık koparken şaşkınlığını hissetmiştim.
"Nazlı!" Dedi şaşkınlığı ilk defa diline vurmuştu "Hemen geliyorum." Dedi ayağa kalkıp derin bir nefes alırken "Hayır,gelme lütfen." Dedim sesim alçalırken "İyi geceler Emir." Dedim telefonu kulağımdan kayıp kapattım ağırlaşan omuzlarım yere doğru çekti dizlerimin üzerine çöktüm duygularım kadar bende değildi biraz yorgunum desem daha fazlasındaydım kaburgalarıma sığmayan ağırlığı aya bırakmak istedim gözlerim perdenin ardında ki ay ışığının takıldı ayağa kalkıp cama yaklaşıp tekrar baktım bakışlarım uzadı saatleri devirdi
Kimse görmese de acı çekiyordum sığmayan acılardı bunlar yarası olup izi geçmeyen acılardı ve zaman onları iyileştirip geçirir miydi bilinmezdi...
Artık ayaklarımın acısı kendini belli ederken kendimi banyoya doğru sürükledim üzerimde ki ağırlığı çıkartırken çıplak kalan bedenim hafiflemişti sıcak suyu açıp saçlarımın arasından sızıp bedenimde ulaşan suya eşlik ettim zemine değen su sesleri bir müzik melodisi gibiydi kafamı öne eğip bekledim düşüncelerin suya karışıp akmasına izin verdim makyaj renklerini suya kaptırıken yıkanıp kısa sürede çıkmıştım akan makyajı daha derinden temizleyecektim krem rengi bornozu üzerime geçirirken odadan çıktım makyajımı temizledim.
aynada ki bene kısa süre bakmıştım kızaran gözlerim ve yorgunluk belli olan yüzüm vardı fındık kabuğu saçlarım spreyden kurtulduğu için rahatlamıştı kapıyı kilitleyip üzerimide giymeden bornozla yatağın içine atmıştım kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFİTAP
Novela Juvenil"Lütfen" dedim sesim o kadar kısık çıkmıştı ki duraksamıştım "Emir Karacabey lütfen bırak gideyim." Dedim öfke ile bakan gözleri bir an olsun sapmadı bileğinden kavrayıp kendine doğru çekip "Bana bunu nasıl yaparsın!" Dedi tok sesi bir adım gerileme...