BÖLÜM45:"YILANIN KESKİN ZEHRİ"

267 18 52
                                    

Gücümüz ve sınırı bu iki şey insana bir yeni düzen sağlar ,yolunda önderlik eder sınırını belirler adımlarını çizer yönünde ki büyük etken olur bir kadının gücü eski çağlardan bu zamana kadar sınanmış kobay gibi denenmiş hatta yıpratılıp onarılmaya çalışılmış bir kadın neyi başarsa haricinde.

 bir erkek neyi basarsa kadının ki azımsanmış burun kıvrılmış ama bir erkek neyi başarsa göklerde yer bulmuş, yücelmiş sonu olmamış, gücü sınanan tek şey sınırlar değildi ,duygularda bunun en büyük parçasıydı insan.

kadın erkek gücünü sınarken yıpratırken, kadın kendi gücünü zamandan zamana aktarmış daha da güçlenmiş, çünki erkek gibi bir kadını aşağılamak ya da hor görmek gibi zevk almamış gücünü öyle tamir etmemiştir kadın kendi gücünü kendi onarmayı başarmış eline bir mesleği almıştır, güç kadının başarılması sır olan bir mesleği olmuş içinizde ki gücü keşfettiğiniz zaman durduramayacak hiç bir engel kalmayacaktır yol boyunca.

Bakışları ağır ağır takip ettim, elimde ki deri kayışlı çantayı tutarken daha da sıktım bana oynanan bu oyundu gücüm yıpratılmak isteniyordu buna izin vermeyecektim bakışları tamamen bana dönerken Babam annem Elif yengem ve Halid amcam bana özlem dolu bakıyordu bir kaç adım attım dedeme doğru yönelirken elini uzatmıştı öpüp sarılma faslını geçerken

"Anne yetiştim değil mi?" Dedim annem bana sarılırken "Yetiştin kızım Rüzgar hazır olur birazdan bu elinde ki de ne?" Dedi lacivert kutuyu elimden alırken "elimiz boş gitmeyelim diye bir kutu çikolata aldım." Dedim Elif yengem şaşkın bir ses çıkartırken "çok iyi düşünmüşsün kızım." dedi ellerime bakarken
"Nazlı yüzüğün nerede senin? bak Emir takmış." Dedi

Bana oynanan oyunun yegâne kişi Emir karacebey Kıbrıs'ta üç gün kalacağını söylerken benim ile davete katılıyordu bu bir rüyaydı ya da Emir sevgilisini merak edip gelmişti, üçüncü bir seçenek yoktu,hatta iki seçenek bile yoktu tek seçeneği Canan'dı.

"Evet yüzüklerim çantamda evden çıkmadan önce elime krem sürmüştüm." Dedim çantadan yüzükleri çıkartırken parmağıma taktım.

Emir çatık kaşları ile bakarken siyah takımını giymişti yengem araya girip "Boynun kollarında boş sen takı sevmiyor muydun yoksa?" Dedi küçük bir sırıtış ile "Hayır yengeciğim seviyorum da takmak istemedim, Rüzgar hazırlanan kadar bende bir odama çıksam bir kitabım burada kalmış." Dedim Emir'i gördükçe yüzüne bir tokat indiresim vardı

Annemler onaylarken "Sen çık kızım daha vakit var." Dedi yanlarından geçip odama çıkarken kapıyı kapadım çantayı çalışma masasına bırakırken odamın kendine has kokusunu özlemiştim derin bir nefes alırken çalışma masasına koyduğum ellerimi çektim.

ahşap oyma kapı hızla açılıp kapanırken, Emir içeri girmişti öfkesini soluyordu resmen gözleri beni bulurken bir adım attı ve tokat suratına indi avuçlarım sızlarken hafif sağa doğru eğilmişti eli ile yüzünü tutarken kollarımdan tutup kendine çekti öfke ile inip kalkan göğüs kafesim başka duyguya yer vermedi.

"Ne yaptın sen!" Dedi kaşımı kaldırıp sorgulayıcı bir bakış attım "Ne yapmışım ben?" Dedim biraz öne eğilip "Sevgiline mi sana mı?" Dedim kollarımı daha da sıkarken "Nazlı Canan'ın yanına neden gittin! Sen kimsin de ona zarar verdin!" Dedi Canan'ın  hançer ile kesik kesik açtığı yaralardan birer parça da Emir'den gelmişti bakışlarım Emir'i bulurken kaşlarım olduğundan daha fazla çatıldı.

"Ne! Ne dedin sen!" Dedim dişlerimin ardında söylerken bağıramadığım için öfkem daha da kendine yer buldu

"kimsin sende Canan'a zarar verdin Nazlı! haddin mi senin Canan'a dokunmak, senin haddin mi!" Dedi güç işte sınırını aştı koştu
"Bunu...bunu sen mi soruyorsun!Ben seni,sizi uyardım Canan'ın  dili uzarsa keserim dedim Ben Nazlı Atasoy'um dedim." Kollarımı sıkıp kendine çekti duvara hızla sırtım değerken derin bir sızı bıraktı gözlerimi kapatmamak  için direnirken.

AFİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin