BÖLÜM 34 :
"DANS"
Kırılan cam gibi eski halimi almayacak kadar yorgundum ne zamanın çelmesi ne de benim hatalarım bıraktığım yerdeydi ben beni bıraktığım yerde bulamadım ve yeni sayfalar karanlık kağıtlardan birer parça aldı.
Zaman öyle acımasızdı ki ne olacağını bilmeden ilerlemek ise en zoruydu durup hiç düşündün mü ileride de hayatımda ne olacak diye ben bu soruyu sıklık ile sorar oldum kendime her kapıyı çalıp bakar oldum benim cevabım hep bilinmez bir siyah kağıt parçası oldu ,yoksa cevabım bu muydu dedim ama reddetim kabul etmek istemedim ama şimdi bakıyorum da üzerine yazdığım tüm yazıları tutmuştu kağıt ve benim ne sözüm ne kelimelerim yok olmuştu, şimdi ise ellerim önümde sadece bekliyorum beklediğim tek şey ise siyah kağıt parçasının aydınlığa ulaşıp okunmasıydı.
"Kızım dalıp gitmişim sana sesleniyorum hadi." Dedi annem yönümü çevirip baktığımda duygusal bir ortam çoktan benden habersiz hazır olmuştu ,adımlarım geri ,geri giderken kabul ettiğim veya zora ki ettirildiğim konunun yükünün ne kadar ağır olduğuydu ve şimdi anlıyorum ki bazı sözlerin asla dönüşünün olmayışını.
"Tamam anne geliyorum." Dedim pürüzlü çıkan sesimi silerken odadan çıkarken gelinlik tarzı kıyafeti taşıması da zordu kapıdan çıkarken annemin yardımı ile karşıda ki Banu'nun odasına giriş yapmıştım koltuğa otururken takılan kasnak yüzünden oturmadan önce annem yardım etmişti ,bıkkın sesler çıkarmaya başlarken kızlar hızla makyajımı ve saçımı yapmıştı kolumda ki altın saate bakarken neredeyse iki saat vardı ve birkaç saat sonrası salonda olmamız şarttı.
"Abla ben hazırım." Dedi kafamı kaldırıp kapının olduğu yöne bakarken "Güzel" diyebilmistim krem tonunda bir elbise giyip saçlarını sadece masalamıştı makyajı yaşına göre değilde evli kadınların yapacağı türdendi ,koluna taktığı altınlarını yenisi eklemiş olacak ki özellikle düzenliyordu aynı gelin kolyesinden takmıştı ,bakışları beni tekrar bulunca yüzünde ki kırık gülümsemesi kaldı "Abla." Dedi makyajı bitirip saçıma son dokunuşları yaparken tacı takıp sabitlemişlerdi sadece Banu'ya baktığım için dokunduklarını anlıyordum aynaya bakmamıştım bile kızlara teşekkür edip kapıyı kapamalarını rica ederken.
Banu dizlerinin üzerinde çöktü boynumu yere doğru eğerken dolan gözlerini saklamadı.
"Özür dilerim ben büyük bir hata yaptım güçlü gibi gözükmek istedim bu konaktan kendimi kurtardım zannettim annem aradı sevgim mi suçlu dedim ama şimdi bakıyorum yaptığım en büyük hatam olduğunu anladım kendim derken seni peşimden sürükledim seni ezip geçtim senin geleceğini bir kişiye mecbur bıraktım ben aşkı tadarken seni o meyveden mahrum bıraktım tıpkı Havva gibi yasak elma oldu aşkın mahrum oldu Özür dilerim." Dudaklarında ki hıçkırık odadaki duvarlara çarpıp yüzüme değerken bende ağlıyordum ellerimi tutup başına koyarken kafasını dizlerime koydu
"Affet beni abla benim yaptığım hatayı affet." Dedi bir hıçkırık daha dudaklarından dökülürken elim başında yerini aldı göz yaşlarım saçlarına damla damla düşüyordu .
"Bunu yapma,tüm yükü bana yükleme ben kaldıramam Banu özürünü affını benden dileme." Dedim dudaklarımda ki hüzün odada ki her şeyi yıkarken "Abla sen affetmezsen ben üzüntümden yaşayamam karşı geldiğim herşeye yenilir yıkılırım" Dedi elime daha çok sarılırken "Benim kadar yıkılmazsın ben kadar tuzla buz olamazsın Banu sen sevdin ben ise bilinmeze senin için adım attım gözlerim bağlı yürüyorum belki bir uçurumun ucundayım ama bilmiyorum lütfen benden af dileme ben kendimi affedemezken seni affedemem."
Dedim ikimizin hıçkırıkları birbirine degerken kalkıp boynuma sarıldı gözyaşlarımız artık engellenemezken Banu'ya sarılmayı reddetmiştim ne olursa olsun kardeşimdi sevgimi ondan esirgeyemezdim omzuna bir öpücük kondururken
"Toparlanmama izin ver Banu arkana bakma çık odadan." Dedim ama sesimde ki yorgunluk ve hüzün o kadar yoğundu ki bir adım atsa dönüp bakılacak cinstendi ama Banu bakmadan çıkmıştı kapının kapanma sesi ile elim dudaklarıma baskı uyguladı Dudaklarım titrerken dökülen yaşlar artık giydiğim kıyafette izlerini bırakıyordu peçete almak için döndüğümde aynada ki yansımam ile duraksamıştım yorgun kızarık gözlerime uygun kırmızı kıyafetim tacım altınlar bu şana bu şöhrete yeterdi ama bana yetmemişti beni yormuştu yanağımdan süzülen yaşı peçete ile silerken gözlerimin altında ki yaşları da silip tekrar baktım ben bile anlamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFİTAP
Genç Kurgu"Lütfen" dedim sesim o kadar kısık çıkmıştı ki duraksamıştım "Emir Karacabey lütfen bırak gideyim." Dedim öfke ile bakan gözleri bir an olsun sapmadı bileğinden kavrayıp kendine doğru çekip "Bana bunu nasıl yaparsın!" Dedi tok sesi bir adım gerileme...