✨2. Bölüm

490 34 8
                                    





°°°°°°°°


Dizilerdeki gibi full hd makyajla, huzurlu bir şekilde uyanabilmeyi isterdim fakat benim gibi hastalık hastası bir anneye sahipseniz, bu imkansızdı.

"Nergis, kalk kız!" Salondan sesini duyar duymaz gözlerimi hafifçe aralayıp homurdanarak kıçımı kapıya doğru döndüm ve yorganı kafama kadar çektim.

Saniyeler içinde odamın kapısı 20 yaşında olmama rağmen çalınmadan, şafak operasyonu yapar gibi açılırken kafamı kaldırmamaya gayret gösterdim. "Kime diyorum kız ben!" dedi üzerimdeki yorganı çekiştirerek. "Kalksana! Bu odanın hâli ne böyle?!"

Sıkıntıyla oflayıp başımı kaldırarak yastığımın altındaki telefonuma uzandım. Ekranı açtığımda saati görmemle birlikte gözlerim büyüdü. "Saat 05.30 anne!" dedim bakışlarımı ekrandan çekip anneme kötü kötü bakarak. "Sabah namazını ben mi kıldıracağım ya? Niye bu saatte uyandırıyorsun beni, vicdansız kadın!"

"Çok konuşma, kalk topla şu odanı." dedi söylediklerimi iplemezken. "Günüm var bugün benim, acele et."

"Ne günü ya?" dedim sitem ederek. "Nereden geldim ben bu eve, allah kahretmesin ya!"

Elini havada sallayıp, "Hadi anneciğim hadi," dedi umursamaz bir tavırla. "İşlerini hallet, üstüne başına bir şeyler giy sonra da bana yardım etmek için mutfağa gel."

Bir şey söylememe müsaade etmeden odamdan koşar adımlarla çıktığında üzerimdeki yorganı hışımla kenara savurdum ve oturur pozisyonu aldım. Karşımdaki boy aynasından kendi yansımamı görünce geriye doğru irkildim. Habeş maymununa benziyordum. Resmen kendimden korkmuştum!

Yüzüm ağlamaklı bir ifadeye bürünürken açık kalan balkondan gelen korna sesiyle birlikte kaşlarım çatıldı. Sabahın köründe kimdi bu çatlak?

Aldırmayacaktım, ta ki ikinci kez kornaya basana dek. Sıkıntıyla oflayıp oturduğum sıcak yatağımdan ayaklandım ve saçlarımı ensemde toplayarak balkona çıktım. Evimizin hemen önünde kırmızı bir Mini Cooper duruyordu. Tam seslenecektim ki karşı binadan Özgür çıktığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Arabaya doğru ilerledi ve şoför koltuğunun önünde durdu, kapıyı açtı.

Duvar kenarına sinip gözlerimi kısarak arabadan adımını atan, uzun bacaklı kıza sabitledim bakışlarımı. Birkaç saniye sonra arabadan tamamen indiğinde bu kişinin, bizim fakülteden Didem olduğunu gördüm. Yüz yüze eğitimdeyken de Özgürle birkaç kez takıldıklarına şahit olmuştum.

Didem, kollarını iki yana açarak Özgür'e doğru yöneldi. Özgür'ün bakışları kısa bir anlığına benim balkonuma kaydığında kendimi iyice geriye doğru çektim. Kimseyi göremeyince sıkıntıyla nefesini dışarı verip Didem'e sardı kollarını.

Birbirlerine yaklaşık 10 saniye kadar uzunca sarıldıklarında sertçe yutkundum. Niye gelmişti şimdi bu kız durduk yere? Ne alakaydı? Hadi gelmişti, niye sarılıyorlardı bunlar?

"Didem, kızım!" Derya Teyze, karşı balkondan aşağıya doğru seslendiğinde beni görmesin diye telaşla içeriye doğru kaçtım. Kulağım hâlâ dışarıdaydı. "İçeri gelin, dışarısı çok soğuk. Üşütmeyin."

Didem, "Geliyoruz, Derya Teyzeciğim." dedi ve sonrasında ses kesildi. Yüksek ihtimalle karşı apartmana geçiş yapmışlardı. Kaşlarımı çatarak sertçe balkon kapısını kapattım, yetmedi kilitledim. Ne yaptıkları ya da o kızın neden buraya geldiği beni ilgilendirmezdi, boşuna onları dikizlemeye gerek yoktu.

°°°°°°°°

"Sen bana aklımla başım arasındaki mesafe kadar yakınsın,"

Kısırla işim bittiğinde içindeki kaşığı çıkarıp bir mikrofon edasıyla dudaklarıma yanaştırdım.

"Sen bana aklımla başım arasındaki mesafe kadar da uzaksın."

Annem sıkıntıyla oflayıp bana ters ters baktı. Niye öyle bakmıştı, bilmiyordum. Sanırım bu söylediğim 15.şarkıydı. Ondandı.

"Sen bana haramsın , tövbe tutmaz iflah olmazsın sen asla.
Sen benim kanayan yaramsın kabuk bağlamazsın kanarsın."

"Ay kızım bir sus artık!" Annem, kendini tutamayıp pençelerini bana çıkardığında omuz silkip devam ettim.

"Kanarım kanarım kanarım ateşlere yürürüm yanarım,
Kül olurum savurup denize yağmurlara karşı yağarım oy oy oy
Yanarım yanarım ateşlere yürürüm yanarım,
Kül olurum savurup denize yağmurlara karşı yağarım oy oy oy"

Domatesleri doğramak için uzandığım bıçağı elimden alıp, "Başım şişti sus artık!" dedi kaşlarını çatarak. "Ay bırak yardm falan istemiyorum senden, yaparım ben kendim."

Kurduğu cümleyle birlikte söylediğim şarkıya ara verip 32 dişimi göstererek sırıttım ve mutfak önlüğünü bu anı bekliyormuş gibi hızlıca çıkarıp, "Bana uyar." diyerek mutfak masasının üzerine bıraktım.

Annem içinden sabır çekerken başını iki yana sallayıp bana sırtını döndü ve işine kaldığı yerden devam etti. Etti fakat susmadı. "Kapıda kırmızı bir araba var," dedi meraklı bir tınıyla. "Karşıya gelmiş galiba."

"Eee yani?" dedim umursamaz bir tavırla.

"Kim geldi acaba?" diye sorduğunda gözlerimi devirdim.

"Bizene anne?"

"Merak ettim, her şeye geri cevap verme." diye homurdanarak omzunun üzerinden yüzüme baktı.

"Didem geldi, bizim fakülteden." dedim sıkıntılı bir nefes verip kendimi mutfak tezgahına yaslayarak.

"Didem?" dedi kaşları havalanırken. "Hayırdır, niye gelmiş?"

"Bilmem, sormadım."

"Nergis!" dedi onunla dalga geçmemem için ikaz dolu bir tınıyla. "Tanıyor musun sen bu kızı?"

"Not dilenmek için birkaç kez yanıma gelmişti," diye mırıldandım, tırnaklarımı inceleyerek. "Ama her seferinde onu kışkışlamıştım. Büyük ihtimalle bana ayar oluyordur."

Elinin tersiyle omzuma vurdu annem. Neye uğradığımı şaşırırken gözlerimi kırpıştırarak yüzüne baktığımda, "Niye öyle yaptın?" dedi kaşlarını çatarak. "Niye geldi acaba o kız buraya? Kesin Özgürle bir şey vardır aralarında. Zamanında kıza not verseydin şuan konuşur öğrenirdin."

Dehşetle yüzüne bakıp, "Yok daha neler!" dedim gözlerimi belerterek. "Ne verecekmişim be ona not! Ben onları tutacağım diye bir taraflarımı yırtıyorum, haberin var mı senin?" Ters ters ona bakıp, "Ayrıca Özgürle ne alakası var?" diye sordum, tezgaha yaslanmayı bırakarak. "Arkadaşlar onlar, aralarında bir şey olamaz. Ziyarete gelmiştir."

"Senin de arkadaşların var ama seni hiç ziyarete gelmiyorlar." dedi iğneleyici bir tavırla. Gözlerimi devirdim. "Hem ne bu agresif tavırlar?" dedi sorgularcasına yüzüme bakarak. "Niye sinirlendin sen, alt tarafı bir soru sordum."

"Ne sinirleneceğim be?!" diye çemkirdim adeta. "Ne yaparlarsa yapsınlar, banane! Ayrıca, bizene!"

Kınarcasına bakıp, "Babası kılıklı." diye tısladı. Elimi 'ya he he' dercesine havada sallayıp onu iplemezken babam girdi mutfağa.

"Al işte," dedim göz ucuyla babama bakıp. "İyi insan lafın üzerine gelirmiş." Ona uzaktan öpücük yolladığımda soluk soluğa kaldığını görünce yüzümdeki keyifli ifade silindi.

"Ne oldu baba?" diye sordum, telaşlı bir tınıyla. "Niye soluk soluğa kaldın?"

Babam derin nefesler alıp verirken elini masaya yasladı ve masadan destek aldı. Annem de meraklı gözlerle onu izlerken, "Babam.." diye fısıldadı. "Babam çok hastaymış. Hepimizi Muğla'ya çağırıyor."






~

Eveet, asıl hikaye şimdi başlıyor :)

Aşk Kural Tanımaz / tamamlandı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin